Yeryüzü Mirasçılarına Bir Davetiye

"Eskiler “Esmanın çokluğu müsemmanın şerefine delalet eder,” derlerdi. Hani aşıklar maşuklarını binbir türlü isimlerle, sıfatlarla meth ederler ya. Hocaefendi için de Altın Nesil, veya Yeryüzü Mirasçıları ideali böyle sevgili bir idealdi ki onu böyle türlü isimlerle yadediyor, adeta destanını yazıyordu. "

SHABER3.COM

Abdullah  Aymaz | samanyoluhaber.com
Yeryüzü Mirasçılarına Bir Davetiye

Bediüzzaman Hazretlerinin hayatı boyunca hayalini kurup projesini yaptığı Medresetü’z Zehra idealinin M. Fethullah Gülen Hocaefendi’de bir karşılığı var mıdır diye sorsanız, “Altın Nesil” derim. Hocaefendi’nin vaaz ve sohbetlerini takip edenler bu ismin 1976 ve 1977 yıllarında Çorum ve Malatya arasında mekik dokuyarak irad ettiği on iki vaazlık serinin adı olduğunu bilirler. Ama ne o vaazlarda başlamıştı Altın Nesil ideali, ne de orada bitti. Diyebilirim ki Hocaefendi’nin yarım asırdır bıkıp tükenmek bilmez bir enerjiyle inşa ettiği bir idealin adıdır Altın Nesil. 

Hatırlayabildiğim ilk Altın Nesil Konferansı 1975’de Zonguldak’ta olmuştu. Hocaefendi konferansın başlığını Altın Neslin Vasıfları diye vermişti ama düzenleyenler İdeal Neslin Vasıfları diye duyurmuşlardı. Hocaefendi bu isim değişikliğini sorun etmemişti. Zira bu onun Kur’an’dan öğrendiği tasrif adabına da uygundu. Sonraki yıllarda Altın Nesli birbirinden güzel ve anlamlı nice terkiple adlandırdı Hocaefendi: Kurtarıcı Nesil, Ufuk İnsanlar, İsimsiz Kahramanlar, Ruh ve Mana Hekimleri, Aksiyon ve Düşünce İnsanları ve daha bir sürü terkip... Küçük Dünyam röportajında da “Ba’sü ba’del mevtimizin te’minatı kudsîler” ifadesini kullanmıştı. Yani İslam dünyasının ölümünden sonra dirilişinin garantisi olacak kudsîler... Bu terkipler evrildi evrildi ve 1993 yılında Yeni Ümit dergisinde çıkan başyazılarda Yeryüzü Mirasçıları haline geldi. O yazıların derlemesinden oluşan Ruhumuzun Heykelini Dikerken kitabını okuyan Cemal Türk Hocamız  yeryüzü mirasçıları için tam altmış beş ayrı terkip kullanıldığını tespit etmiş... 

Eskiler “Esmanın çokluğu müsemmanın şerefine delalet eder,” derlerdi. Hani aşıklar maşuklarını binbir türlü isimlerle, sıfatlarla meth ederler ya. Hocaefendi için de Altın Nesil, veya  Yeryüzü Mirasçıları ideali böyle sevgili bir idealdi ki onu böyle türlü isimlerle yadediyor, adeta destanını yazıyordu. 

Hocaefendi bu idealini hep o neslin haiz olması gereken vasıflar çerçevesinde anlattı. 1975 ve 76’da Anadolu’da, sonra 1977’de Münih’te verdiği konferanslarda aşk ve muhabbet en birinci vasıf olarak ele alınıyordu. Sonra çilekeş olma, aksiyon ve hamle insanı olma, muhasebe duygusu ve fütüvvet ruhu ele alınıyordu. 1989’da kürsülere geri döndüğünde Hocafendi’nin Pazar vaazlarının konusu yine aynı konuydu ama bu defa ana başlık olarak İnsanı Yücelten Vasıflar başlığı seçilmişti. Hocaefendi 1993 yılında yirmi yıldır konferans, sohbet ve vaazlarında işlediği bu konuyu Yeni Ümit başyazılarında ele aldı. O yazılar sonradan Ruhumuzun Heykelini Dikerken kitabını oluşturdular. Özellikle Ruhumuzun Heykelini İkame Ederken yazısı camiamızın en iyi tanıdığı yazıdır. Hocaefendi o yazıda mirasçıların sekiz ana vasfını sıralamıştı. 

Hocaefendi’nin ortaya attığı ve altının doldurulmasını bizlerden ve gençlerden beklediği pek çok mesele ihmal edilmiştir. Belki gelecek kuşaklar onun ufuk projelerini tek tek ele alıp hayata geçirecekler inşallah. Hazreti Üstadımızın bazı projeleri de onun talebeleri tarafından hayata geçirilememişti. Bunları hayata geçirmek Hocaefendi’ye ve talebelerine nasip oldu. Yeryüzü Mirasçılarının Vasıfları konusunda da yeterince çalışma yapabildiğimiz söylenemez. 

Samanyolu Haber sitesinde sekiz makale yayınlamış ve Hocaefendi’nin saydığı vasıfların izlerini Üstadımızın eserlerinde bulmaya çalışmıştım. Ama o zaman da yazdığım gibi bu devam etmesi gereken bir çabadır. Hocaefendi, Yeryüzü Mirasçılarının Vasıflarını sadece bilelim de, Yeryüzü Mirasçıları olacak kuşak gelince onları tanıyalım diye anlatmıyor. O vasıfları edinelim diye, o vasıfları haiz kuşakları yetiştirelim diye anlatıyor. Yani mirasçılar mantık, muhakeme ve şuur ile ilme yönelirler demekle kalmamalı, mantık öğrenmeli, muhakeme yöntemleri çalışmalı ve bu vasıflarla ilme yönelecek nesiller yetiştirmeliyiz. 

Hocaefendi o yazısında da sonraki sohbetlerinde de riyazi düşünceye çok özel bir önem yüklüyor. Geçtiğimiz Ramazan ayında Hocaefendi yapabildiği sohbetlerinde yine konuyu riyazi düşünceye getirdi defalarca. Riyazi düşüncenin formüllerle düşünmek olmadığını, matematiğin de aslen rakamlardan ve hesap işlemlerinden ibaret olmadığını anlattı. Yaklaşık yirmi yıl önce Yeni Ümit’teki yazısında söylediği bir şeyi de tekrar etti ve riyazi düşüncenin fizikten metafiziğe, maddeden enerjiye, cesetten ruha, hukuktan tasavvufa bilginin taallük ettiği bütün alanlarda uygulamasının olduğunu söyledi. Peki biz üzerimize düşenleri yapabildik mi? “Matematiksel düşünce nedir? Bunun bir okulu, dersi, müfredatı var mı? Çocuklarımızı daha bebeklik yaşlarından riyazi düşünceye alıştırmak için ne yapmalıyız?” sorularının cevaplarını aradık mı? Veya düşüncenin özgürleştirilmesi nasıl olur? Müslüman aklının prangalarından kurtarılması için ne tür iç eğitimler, konferans ve paneller düzenlemeli, ne tür yayınlar yapmalıyız? Bütün bunlar tartışılmalıydı ve bugüne kadar tartışılmadıysa, bundan sonra tartışılmalı...

Bu yazıyı gazeteci ve araştırmacı arkadaşımız Kerim Balcı’dan aldığım müjdeli bir haber üzerine kaleme aldım. Amerika’daki Respect Okulunda bu yazın tam da bu konuların tartışılacağı bir seminer programı düzenlenecekmiş. İçinde Ahmet Kurucan, Cemal Türk, Ergun Çapan, Mustafa Yılmaz gibi Hocaefendi’nin rahle-i tedrisinden geçmiş ilahiyatçı arkadaşların, hepsi alanlarında uzman Prof Ayhan Tekineş, Dr Nuray Yurt, Dr Yüksel Çayıroğlu, Emine Eroğlu, Dr Şeyma Aslan gibi akademisyen ve aydınların bulunduğu bir ekip derslere misafir öğretim görevlisi olarak katılacakmış. Kerim Balcı benim de bu programa danışmanlık yapmamı istedi. Böyle güzel işlerin içinde bulunma fırsatı kaçmaz diyerek bu yazıyla başlamak istedim. 

Hocaefendi Küçük Dünyam röportajında 1970lerdeki konferansların maksadını  anlatırken “Bir bakıma da Altın Nesil'e bir davetiye mahiyetindeydi o konferans,” diyor. Bence bu seminere de bu nazarla bakabiliriz. Yeryüzü Mirasçılarına bir davetiye... 

Dersler 14 Haziran’da başlayacakmış. Yani kayıtlar için iki hafta kalmış. Samanyolu Haber’den arkadaşlara ricam, bu yazının sonuna Respect Okulu’nun kayıt bilgilerini de koysunlar. Böylelikle bu yazın hayırlı güzel bir işin parçası olmak isteyenler gecikmeden kayıt yaptırabilsin. Balcı, Respect’in ödeme imkanı olmayan öğrenci adaylarına kısıtlı miktarda da olsa burs sağlayabildiğini söyledi. Bence bu konuda da maddi durumu müsait olanlar birkaç öğrencinin kayıt ücretini karşılamalı. Ya talebesi olarak, ya burs desteği vererek, ya dua ederek, ya da alkışlayarak bu güzel çabaya katkıda bulunmalı herkes...

Bu güzel hizmeti organize edenlere bir teklifim, daha doğrusu onlardan bir  istirhamım var: Hocaefendinin “Enginliğiyle Bizim  Dünyamız” kitabı üzerine de böyle bir çalışmamız olsun. Ayrıca bu değerli eserin hemen  İngilizceye tercüme edilmesi lâzım. Bunu en güzel yapacaklardan birisi  Muhammed Çetin arkadaşımızdır…  Teklif  edilsin. 


NOT: 

Respect Graduate School’un tamamen Türkçe olarak işlenecek olan Yeryüzü Mirasçılarının Vasıfları sertifikalı seminer programı hakkında daha fazla bilgiye buradan ulaşabilir, kayıtlarını yaptırabilir, burs verebilir veya burs başvurusu yapabilirler: https://turkce.respectgs.us/yeryuzu-mirascilarinin-vasiflari-programi/

<< Önceki Haber Yeryüzü Mirasçılarına Bir Davetiye Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER