Yüksek yargıda iddianame depremi

Hukuksuz şekilde cezaevinde tutulan 63 kişiyi tahliye ettikleri için tutuklanan hakimler Özçelik ve Başer hakkında hazırlanan iddianamede hukuksuzluk zirve yaptı. Danıştay ve Yargıtay üyeleriyle hakim ile savcıların 'izin alınmadan' soruşturmaya uğradığı belirlendi. İki adliye arasında 2 saatte el değiştiren 7 sayfalık iddianame 224 sayfaya çıktı.

Yüksek yargıda iddianame depremi

Hukuksuzca tutuklanan 63 kişiye tahliye ettikleri için tutuklanan hakimler Metin Özçelik ve Mustafa Başer hakkında hazırlanan iddianame skandallarla dolu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili İdris Kurt tarafından hazırlanan iddianame, mahkeme tarafından reddedildikten sonra bir iki saat içinde 7 sayfadan tam 224 sayfaya yükseldi. Gizemli iki saatin sırrı çözülemiyor.

DANIŞTAY ÜYESİNİ ÖĞRETMEN YAPMIŞLAR

İddianameye göre hakimler, tutuklanmalarına neden olan 2015’teki tahliye kararını 8 sene önce İspanya’dan gönderilen SMS talimatıyla verdi. Savcılık makamının iddianameye Danıştay ve Yargıtay üyelerini izin almadan koyması ise yargı camiasını sarsacak nitelikte bir husus. Bir Danıştay üyesinin mesleği “öğretmen” olarak gösterildi. Böylece hem sahtecilik suçu işlendi hem de izinsiz soruşturma yapıldığına dair deliller gizlenmeye çalışıldı.

Mustafa Başer’in Beşiktaş 14. Ağır Ceza Mahkemesi hakimi iken İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde görev yapan ve Ergenekon, Balyoz gibi birçok soruşturmayı yürüten polis şefleri Ali Fuat Yılmazer ve Yurt Atayün ile resmi görüşmeleri de iddianamede suçmuş gibi gösterildi.

İKİ ADLİYE ARASINDA GİZEMLİ İKİ SAAT

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcıvekili İdris Kurt, hakimler Başer ve Özçelik hakkında ilk olarak 7 Eylül’de 7 sayfadan oluşan bir iddianame hazırladı.

Eksiklikleri sebebiyle Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedilen ikinci iddianame 21 Eylül’de tamamlandı.
Ancak Başsavcı Vekili Kurt’un hazırladığı 7 sayfalık iddianamenin bu sefer 224 sayfaya olduğu görüldü. Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen ikinci iddianamede kamuoyu ile paylaşılınca içinde birçok çelişki barındırdığı görüldü.

RESMİ GÖRÜŞMELERDEN ÖRGÜTSEL BAĞ ÇIKARILDI

Savcılık iddianamesinde hakimlerin resmi görevleri icabı emniyet müdürleri ile görüşmeleri de suç unsuru gibi gösterilmesi de bir başka skandal. Avukat Celal Sis, müvekkilinin Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy gibi yakın tarihin çok önemli davalarına soruşturmalarına baktığını hatırlatarak, şunları söyledi:

BAŞSAVCI DA GÖRÜŞTÜ

“Müvekkilim Beşiktaş Adliyesi’nde görev yapıyordu. Şimdi iddianamede İstanbul TEM Müdürü Yurt Atayün ve İstihbarat Müdürü Ali Fuat Yılmazer ile görüştüğü ileri sürülüyor. Ancak o dönemde hatırlayın bu isimler Beşiktaş Adliyesi ile birlikte çok önemli soruşturmalar yürütüyordu. Müvekkilim o dönemde 14. Ağır Ceza Mahkemesi Hakimi. Ve bu polis şefleri ile resmi görüşmeleri nasıl suç sayılabilir?
Bundan sonra hakimlerin ileride görevleri gereği yaptıkları resmi görüşmelerin hepsi suç sayılabilir. Çok tehlikeli bir durum bu. Yine müvekkilim Eyüp Belediye Başkan Yardımcısı Metin İşeri ile 63 kez görüştüğü anlatılıyor. İşeri aynı zamanda avukat. Aynı zamanda Mustafa Bey'in okuldan sınıf arkadaşı. Metin İşeri, Çağlayan Adliyesi’nde herkes ile görüşüyor. Başsavcı Hadi Salihoğlu belki de onunla daha fazla görüşmüştür. Sınıf arkadaşı, avukat, belediye başkanı olması sebebiyle siyasi yönü de var. Metin İşeri Cumhurbaşkanımız ile de görüşmüş olabilir. Buna bakarak bir suç isnat etmek doğru mudur."

2008’DE GELEN SMS İLE 2015'TE TAHLİYE KARARI!

 Havuz medyası 29. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Metin Özçelik ile 32. Asliye Ceza Hakimi Mustafa Başer’in Nisan 2015’de verdikleri tahliye kararının talimatını İspanya’dan aldıklarını yazdı. İddiaya göre Özçelik’in 46 kez, Başer’in de 34 kez İspanya’dan bir numara ile görüştü. Hakim Başer’in avukatı Celal Sis, bu iddianın yalan olduğunu vurgulayarak, “İspanya’dan 2008, 2009 ve bir tanesi de 2010 yılından cep telefonlarına gelen mesajlar var. Dikkat edin tahliye kararı ise 2015’te veriliyor. Ve tahliyeden 7- 8 sene önce ‘Siz talimatı İspanya’dan aldınız’ deniyor. Bu hayatın olağan akışına terstir” dedi.

O TARİHLERDE İSTANBUL'DA DEĞİLDİ

Müvekkiline gelen SMS’leri araştırdıklarını anlatan avukat Sis şöyle devam etti: “Bütün bunlar bir şey bulamamanın çaresizliği. Suçlamaya neden olan mesajların sürekli polis, hakim, savcı yani memurlara gittiği görülüyor. Neden memurlar AVEA hattı kullanıyor ve AVEA hatlarına reklam amaçlı mesajlar atılıyor? İddianameyi yazan savcının hakimin kayıtlarına baksınlar; eğer AVEA kullanıyorsa, bu mesajlar onlara da gitmiştir. Peki neden İspanya’dan geliyor da başka bir yerden gelmiyor? Numaraları aradık. Cevap veren çıkmıyor. Bir yerde alışveriş yapan herkese İspanya üzerinden mesaj gelmiş olabilir.  Başer, 2008, 2009 ve 2010 yılında İstanbul’da bile değildi. O polis de belki polis değildi.”



7 SAYFALIK İDDİANAME 2 SAAT SONRA 224 SAYFAYA YÜKSELDİ

Hakimler hakkında hazırlanan 7 sayfalık ilk iddianame 7 Eylül’de Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verildi. Mahkeme eksikler sebebiyle iddianameyi 18 Eylül'de geri iade etti. İddianame bunun üzerine Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gitti. Bu mahkeme de itirazları reddetti. Ve iddianame 21 Eylül Pazartesi saat 13.27’de Bakırköy Cumhuriyet Başsavcı Vekili İdris Kurt’a geri geldi. Savcılığa geldiğinde 7 sayfa olan iddianame iki saat içinde yani saat 15.29’da 224 sayfaya yükseldi.

2 HAFTADA BİLE YAZILAMAZ

Avukat Celal Sis, iddianamenin gidip geldiği bu süreçte de skandal sayılabilecek gelişmeleri şöyle anlattı: “7 sayfalık iddianame 21 Eylül’de saat 13:27 Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Bakırköy’e geri gönderiliyor. Hakim İdris Kurt da geri gelen iddianameyi 15:29 imzalayarak 224 sayfa olarak mahkemeye sunuyor. Nasıl oldu da 7 sayfalık iddianameyi 224 sayfaya çıktı? Hadi savcı bey 19 ve 20 Eylül tarihlerinde evde hazırlık yaptı. Ama o iki gün hafta sonu. Böyle bir iddianame yazmaya kalksanız bir iki haftasını alır insanın. Bütün bunlar bize iddianamenin savcılığa hazır olarak geldiğini göstermez mi?”

DANIŞTAY VE YARGITAY ÜYELERİ HAKKINDA İZİNSİZ TAHKİKAT

Haklarında izin alınarak tahkikat yürütülmesi gereken Danıştay ve Yargıtay üyeleri hakkında izinsiz bir şekilde tahkikat yürütülmüş olması  iddianamenin bir başka skandal yanı. Avukat Celal Sis, halen Danıştay Üyesi olan H.G.’nin, Yargıtay Savcısı S.P’nin, hakimler S. K. ile A. G. ve Savcı A.T. A’nın  soruşturmaya konu edildiğini belirterek şunları söyledi:

SAHTECİLİK SUÇU İŞLENDİ

“Müvekkilimin, Danıştay Üyesi H. G. ile irtibatı sorgulanıyor. Telefon görüşmelerini anlatan tabloya Güney’i de yazmışlar. Ancak görevini Danıştay üyesi değil de öğretmen göstermişler.

Yaptıkları işin suç olduğunu biliyorlar. Bu bilerek sahtecilik suçudur. Ayrıca Danıştay üyeleri hakkında tahkikat için izin almaları gerekirdi. Yine dosyada Yargıtay üyelerinin isimleri geçiyor. Onlar hakkında da Yargıtay’dan izin almaları gerekirdi. Ayrıca hakimlerin isimleri var. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’ndan da onlar için izin almaları gerekirdi.

Burada suç işleyerek delil elde etme söz konusu. Müvekkilimin eşi de hakim. H. G. ile Mustafa Bey’in eşi de Mersin’de birlikte hakimlik yaptı. Oradan tanışıyorlar. Aynı adliyede çalıştılar.

 Görüşmelerinden doğal ne olabilir. H.  G. de imam dedikleri H. T. Ş. ile görüştüğü ileri sürülüyor. Şimdi Mersin’de adliyeden tanıştığı meslektaşlarının kiminle görüştüğü bizi ne ilgilendirir. Böyle nasıl bir irtibat tesis edilebilir?”

<< Önceki Haber Yüksek yargıda iddianame depremi Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER