[Numan Yılmaz Yiğit] Bayramı, herkesin bayramı yapmak
Müslümanlar olarak yılda iki dini bayramı kutluyoruz. Bunların birincisi Ramazan, ikincisi de Kurban (Udhiye) bayramıdır. Üç ayların başından itibaren düşünülecek olursa, Ramazan bayramı uzun manevi bir hazırlık döneminden sonra geldiğinden, onun gelişi, toplumda ve sosyal hayatta ciddi manada hissediliyor, denilebilir.
Fakat Kurban bayramı öyle değil, aniden karşımıza çıkıyor gibi. Zilhicce (Hac ayı) ayında, hacı adaylarının hacca gitme telaşları da olmasa neredeyse bayramın gelişinden haberimiz olmayacak. Aslına bakarsanız, Kurban bayramının da Kuranî ve Nebevi takvimde önemli bir yere sahip olduğu açıkça görülmektedir.
Müfessirler Fecr Suresinin 2. ayetinde geçen "On geceye yemin olsun ki?" ibaresinin, bayramın birinci günü de dahil olmak üzere Zilhicce’ nin ilk on günü olduğunda hemfikirdirler. Zilhicce ayının girmesiyle birlikte ‘Kurban Bayramı’nın gölgesi de müminlerin üzerine düşmeye başlar.
Bayramın iki yönü
Müminler için dini bayramların iki yönü vardır. Bunlardan birincisi; kulun Allah’la olan münasebetlerine bakan yönü, ikincisi de; insanlara, yani topluma bakan yönüdür.
Birinci yönü itibariyle meseleye bakılacak olursa; bu ayda dini açıdan belli şartlara sahip olan bir kısım müminler hac farizasını yerine getirmek için Mekke’ye giderler. Diğerleri de bu mübarek zaman dilimini bulundukları ülkelerde değerlendirmeye çalışırlar. Hacca gidenler eğer hakkını verebiliyorlarsa sanki dikey bir yükselişle Allah’a daha bir yakın olma hali kazanır, günahlarından yunup yıkanarak manevi bir bayram yaşarlar. Hacca gidemeyenler de gönülleri Kabe ve Mekke’de, ekstra bir kısım amellerle yüksek bir performans sergilemeye çalışarak, hacıların kazanımlarına iştirak etme ümidiyle bu mübarek zaman dilimini değerlendirme gayreti içinde olurlar.
Bu haberler de ilginizi çekebilir
En Çok Okunanlar

ABDULLAH AYMAZ

ARİF ASALIOĞLU

KADİR GÜRCAN








