[Harun Tokak] Merhamet Pınarı

Okuma Süresi 3 dkYayınlanma Pazar, Nisan 3 2022
Harun Tokak'ın pazar yazısı ' Merhamet Pınarı'

HARUN TOKAK


Merhamet Pınarı
Baharla birlikte yine yollardayız. Bahar, vadilerde kazandığı zaferini dağlarda tepelerde de ilan etmeye hazırlanıyor.
Çiçeklerin, böceklerin, kuşların, kelebeklerin şehrayini ile dönüyor bahar.
Bu yıl baharla birlikte Ramazan’ın manevi iklimine de giriyoruz. Ulu günler ve geceler başlıyor. Bahar kokan yollar bizi soylu ve seçkin bir muhacirin kamp evine taşıyor.
Gözleri tıpkı Ramazan geceleri gibi. Sanki dipsiz bir kuyu. Derinleştikçe billurlaşan bir kuyu. Sanki dünyanın bütün güzellikleri o gözlerde toplanmış. Sanki dünyanın bütün hüznü o gözlerde. 
Kömür karası gözler her şeyi anlatıyor.
Kelimeler, cümlelere sığmıyor, acılar göğüs kafesini parçalıyor. 
“On bir gün aralıksız ağır işkence gördüm diyor. Sanki bedenim bin parçaya bölünmüştü. 
Yanı başımızdaki nezarethanede kadınlar vardı. İki de çocuk. Birinin adını duymuştum Musab. Diğerini öğrenemedim.
Toplam on yedi kadındı. Onların seslerini duyabiliyorduk. Sabahları beş sularında emzirilmek için bebekler getiriliyordu.
İşte o an bir toplu feryat kopuyordu kadınların bağrından. Belli ki bebekleri görünce diğerleri de kendi bebeklerini, çocuklarını, sıcak yuvalarını hatırlıyorlardı. Her sabah tekrar ederdi bu hazin sahne. Onlar bir yanda biz bir yanda hıçkırıklarla sarsılırdık.
Hepimiz on bir gün ağır işkence gördük. Ne kaba dayak ne ağır işkence ne bedenimde açılan hiçbir yara çocuklarına ağlayan annelerin feryadı kadar acıtmadı beni.

Bu haberler de ilginizi çekebilir