[Harun Tokak] Yanık Minber

Okuma Süresi 2 dkYayınlanma Pazar, Kasım 12 2023
Samanyoluhaber.com yazarı Harun Tokak'ın pazar yazısı
[Harun Tokak] Yanık Minber

Kudüs günleri benim için ömrümün en güzel, en bereketli günleri oldu.
O güzel günler, unutulması imkânsız yaz rüyaları gibi hala hatırlarımda çok taze.
Mescid-i Aksa’da geçen vakitler ise bir başkaydı.
Kendimizi şefkatli kucağına attığımız her dem bir nur ve sükûnet kuşatması karşılardı bizi.
Sabah namazları ise bir başka olurdu.
Yanık sesli müezzinler, gecenin karanlığını perde perde yırtan, aydınlığı dalga dalga devşiren sesleriyle can verirdi Aksâ minarelerine…
Çağlayanlar gibi dökülürdü minarelerin sesleri…
Ezan, hazan, çan sesleri göklerde buluşurdu.
Kubbeler, sebiller, şadırvanlar, eyvanlar, bin yıllık tarihi taşlar o seslerle sırılsıklam olurdu.
Kudüs’ün rüya yüzüydü o sesler.
Her sabah hilâlin aydınlığı yüzlerine vurmuş evlatlar, billur nehirler gibi akardı ulu mabede.
“Kimi gökten, kimi yerden üşüşüp her kapıya, 
 Giriyor birbiri ardınca ilâhi yapıya”
Ruhun şâd olsun Yahya Kemal…
Sanki semanın birinci katında meleklerle birlikte olurduk.
Sanki bütün peygamberlerle yan yana olurduk.
Sanki Resulullah’ın ardı sıra miraca yükselirdik.
Sanki aradan perdelerin kalktığı bir rüyada olurduk.
Tarih kıyama kalkardı.
Metafor yağmurunda yıkanırdık.
Zaten orada hayat tepeden tırnağa metafordu.
İnsan sesleri susunca bin yıllık tarih başlardı konuşmaya.
Zeytin ağaçlarının gümüşî yansımaları arasında her biri bir köşeye postunu sermiş dervişler gibi irili ufaklı kubbeler, eyvanlar, şadırvanlar, sebiller konuşurdu.
Her birinin çehresinden, geçmişimizin ruhani boyutlarını, kültürümüzün ve bi

Bu haberler de ilginizi çekebilir