Sırları çözen anahtar ifadeler

Okuma Süresi 3 dkYayınlanma Cuma, Temmuz 14 2017
“Kur’an sırlarına ulaşmanın evvel şartı, bu zamanın câzibedar fitnesinden uzak kalmaktır. Çünkü câzibedar fitne, insanın yüz, göz ve kalb nurunu söndürür. Bir gencin bu zamanda tâife-i nisâdan uzak kalmasını en büyük bir maslahattır. Bunu yapan, sırlara ulaşabilir. En büyük sır ise iman hakikatleridir.”
“Hazine-i rahmetin en kıymetdar pırlantası ve kapıcısı Zât-ı Ahmediye (S.A.S.)  olduğu gibi, en birinci anahtarı dahi Bismillahirrahmanirrahim’dir. Ve en kolay bir anahtarı da salavât’tır.” (On Dördüncü  Lem’anın İkinci Makamı, Altıncı Sır)

“Dua ve tevekkül, meydân-ı hayra (hayra yönelmeye) büyük bir kuvvet verdiği gibi; istiğfar ve tevbe dahi, meyelân-ı şerri (şerre yönelmeyi) keser, tecavüzatını kırar.” (Yirmi Altıncı Söz, İkinci Mebhas’ın son sözleri)

“Bu Kitapların (Risale-i Nurların) arkasında bir ruh-ı kudsî var.” (Mustafa Sungur) 

Mustafa Sungur Ağabey diyor ki:
“Üstadımız, bir gün ders esnasında, ‘İnsan namazda iken teşehhüd esnasında et-Tahiyyatü derken, aynı günün aynı vaktinde et-Tehiyyatü diyen bütün mahlukatın tahiyyelerini, kendi namına Cenab-ı Hakka takdim edebilir’ demişti. İlave olarak da ‘Hatta biraz daha ileri gitse, bütün zamanlardaki tahiyyat ve tesbihatları da kendi namına takdim edebilir’ buyurmuştur. Yine bir gün Tahiyyat bahsi okunuyordu. Mevzu, ‘bir adam’ diye kendisinden bahsedilen yere gelmişti: ‘Manevi nurun İLİM suretinde beşerin kafasında cilvesinin bir cüzisi, tırnak kadar bir KUVVE-İ HÂFIZA’ya mâlik bir adamın kafasında, DOKSAN KİTABIN kelimeleri yazılmış. Ve üç ayda her günde üç saat meşgul olarak hâfızasının sayfasının yalnız o kısmını ancak tamam edebilmiş. Aynı adam, seksen sene ömründe gördüğü ve işittiği ve merakını tahrik eden ve ona hoş gelen mânaları, kelimeleri, suretleri ve sesleri o tırnak kadar kuvve-i hâfızanın sayfasında, istediği vakitte müracaat edip bir büyük kütüphane kadar bütün mahfuzatının (hâfızasında olanların) aynı şeylerini orada bütün istediklerini mevcut ve muntazam yazılmış ve dizilmiş görüyor.’

“İşte bu bahis NUR  ÂLEMİNİN BİR ANAHTARI olarak neşredildikten sonra, bir gün bu bölümü okurken buyurdu ki: ‘Bütün bunların KIRK BİN MİSLİ MÂNEVÎ MÜŞÂHE

Bu haberler de ilginizi çekebilir