Ümit Fırat'tan çok konuşulacak açıklamalar

Okuma Süresi 3 dkYayınlanma Pazartesi, Mart 21 2016
Yazar Ümit Fırat verdiği röportajda, 'Sulh Ceza Hâkimlikleri hakkında '1402 sayılı sıkıyönetim kanunundaki yetkilerle donatılmış mahkemelere veya İstiklal Mahkemeleri'ne benziyor.'dedi. 'Siparişle kurulan ve hangi iradeye bağlı olduğu belli olan mahkemelerdir. Bu yüzden bu mahkemelerden bir adalet de beklemiyorum' ifadelerinde bulunan Fırat bu hâkimliklerin neden kurulduğuna ve birçok önemli konuya değiniyor.
Ümit Fırat'tan çok konuşulacak açıklamalar


İşte Ümit Fırat'ın Özgür Düşünce'den Hüseyin Keleş'e verdiği röportaj...

Bölgeden yaşanan çatışmanın ana kodları nedir sizce?

Kanaatimce, bir savaş kararı alınmıştı. Bunun birtakım ön hazırlıkları ve altyapısını da yapmışlardı. 7 Haziran seçimleri beklendi ve seçim sonuçlarına göre bu kararın nasıl uygulanacağı da 'Halk Savaşı' açıklaması ile duyuruldu. Adına 'Süreç' denilen ve o dönemde, hepimiz büyük bir tolerans ve sabırla iyi bir sonuç alınacağını beklerken, birtakım kötü sinyallerin verilmesini göremediğimizi söyleyebilirim. Bu sinyallerin hepsi bir samimiyetsizliğin göstergesiydi. Bu sinyallerin mutlaka bir şeylerin farklı değerlendirilmesi anlamındaki mesajın anlaşılmalıydı. O dönemde bu sorunlara halının altına sürülen çöp gibi yaklaşıldı. Devletin de geleneğidir; sosyal siyasi sorunları çözmek yerine dondurur, erteler veya halının altına süpürür.

ANAYASAL DÜZENLEMELER YAPILMADI

Çatışmaların 7 Haziran sonrasında katlanarak artması, siyasetin çözüm sürecine bakışının samimiyet derecesini açık mı etti?

Türkiye'de, birtakım hakların, özgürlüklerin, toplumun ihtiyacı olan; devletlerin ve hükümetlerin esas olarak yapmakla yükümlü olduğu şeylerin uygulanmasını, tanınmasını bir şeyler verme olarak görülüyor. Devlet, imtiyazlarını herhangi bir şekilde kaybetmek istemiyor. Kürtçe televizyonun kuruluşu bile yılları aldı. Bir şey vermiyorsunuz aslında; esirgenen şeylerin tanınması söz konusu. Zaman zaman müzakere ediliyor. Bunlar müzakere edilebilecek bir şey değildir. Siz sonuçta toplu sözleşme masasına oturmuyorsunuz. 2005'te birtakım adımlar atıldı. Erdoğan 'Kürt meselesi benim de meselemdir' dedi. 2011'e kadar iyi bir gelişim sergiledi. 2013'te 'Çözüm Süreci' olarak anılan döneme gelindi. O süreçte birtakım adımlar atıldı ama bunlar daha çok örgütün talepleri ile ilgili adımlardı. Çok şey değişti ama esas meseleye, yani rejimin es

Bu haberler de ilginizi çekebilir