Hükümet bunları duymasın

"Teşvikler de vergiler de ekonomik sistemdeki sorunları gidermek için değil, siyasi cezalandırma için kullanıldı"

Hükümet bunları duymasın

Son kurultayda CHP yönetimine giren ekonomist Doç. Dr. Selin Sayek Böke, ekonominin fotoğrafını çekti. Hükümetin açıkladığı eylem planını 'eylem plansızlığı' diye niteleyen Böke, "Teşvikler de vergiler de ekonomik sistemdeki sorunları gidermek için değil, siyasi cezalandırma için kullanıldı" dedi.

Yapısal Dönüşüm Programı ve eylem planını nasıl buldunuz?

Bugün'den Seda Şimşek'in haberine göre, sunumda herhangi bir yenilik yoktu. Zaten, 2013 Haziran ayında 10. Kalkınma Planı açıklandığında duymuştuk. Bir şovun ötesine geçebilecek reform yapma isteği içermiyor.

EYLEM PLANSIZLIĞI

Türkiye’nin sorunlarına çözüm üretmiyor mu?

Derdimiz, artık tıkanmış olan Türkiye’nin ekonomik modelini dönüştürmek olmalı. Birkaç hafta önce Orta Vadeli Programı açıklamışlardı. Önümüzdeki 3 yıl için öngörülen ekonomik büyüme rakamları, 2015 için yüzde 4, 2016 için yüzde 5, 2017 için yine yüzde 5. Dönüşüm programının sonunda, 2018 yılı için hedeflendiği söylenen Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın o büyümelerle yakalanması mümkün değil. Bu tutarsızlık kendi başına zaten programın detayının irdelenmesini gereksiz kılıyor. Bir eylem planı değil olsa olsa eylem plansızlığı. Bu açıklamalar yeni modeli vermiyor, eski modelin devamlılığını garanti eden bir eylem planı. Şimdi geldiğimiz aşamadaki tıkanıklığın temel sebebi 2007’den beri hiç reform yapılmıyor olması. Bu ülkenin ihtiyacı olan yapısal reform temennisi değil gerçek bir dönüşüm iradesidir.

ENDİŞE DUYUYORUM

Türkiye’nin ekonomik modeli nasıl değiştirilebilir?

Öncelikle nasıl bir ekonomik model istiyoruz ona karar vermemiz lazım. İstediğimiz yönde ilerlemek için ihtiyacımız olan politika araçları arasında teşvik ve vergiler var. Teşvikle veya vergi ile yapılacak şey, AKP tarafından yapılacağı zaman endişe duyuyorum. Çünkü şimdiye kadar teşvikler de vergiler de gerçekten ekonomik sistemdeki sorunları gidermek için değil, kendisi sorun yaratmak ve ekonomik cezalandırma hatta siyasi cezalandırma için kullanıldı. “Kamu alımları yoluyla teknoloji geliştirme ve yerli üretim programı” deniliyor, son 10 sene içerisinde Kamu İhale Kanunu’nun (KİK) kaç kez değiştiği düşünüldüğünde, bu kadar çok müdahale edilen kamu alımlarının ne kadar etkinsizleştirildiği bilinirken, yerli teknolojiye teşviğin kamu alımı yoluyla yapılacağını duyunca da endişe duyuyorum.

ARTIK O MODEL BİTTİ

Niye endişe duyuyorsunuz?

Kime bu kaynak aktarılacak da yerli üretim olması gerektiği gibi teşvik edilecek? Biz burada oturduğumuzda, karşımızda kaçak sarayı görüyoruz. Oraya ve uçağa yatırılmış olan 1,8 milyar TL. Halkın ödemiş olduğu vergi, tercihen, hiç ihtiyaç duyulmayan bir saraya ve uçağa yatırıldı. Vergiyi ödeyen biziz, verginin nasıl kullanıldığını bilmek de tercih yapmak da bizim hakkımız. Ben o 1.8 milyar TL’nin bu saraya ve uçağa yatırılmasına karşıyım, ben o 1.8 milyar TL ile kentler arasındaki eşitsizliği çözecek işler yapılmasını, duble yolun ötesinde otoban yapılmasını istiyorum. Son 12 yılda yol yapımı üzerinden tarif edilen bir ekonomi başarı hikâyesi var, bunlar zaten yapılması gereken yatırımlardı. Türkiye’de arabaların saatte 100 kilometre ile gitmesine imkân veren yollar yapıldı ama biz saatte 150 kilometre, 160 kilometrenin güvenle gidilebileceği yolları yapmak zorundayız. Artık o model bitti, bizim Almanya gibi hızlı gidebilmek için otobanlara, hızlı trenlere ihtiyacımız var. Türkiye’nin var olan modelinin tıkandığını yollarından da anlaması gerekiyor. Açıklanan programlar, Türkiye’nin takılmış olduğu ekonomik tuzakları da gidermiyor.

Türkiye hangi tuzaklara takılmış durumda?

Hükümet “orta gelir tuzağına takıldık” diye sıkça dile getiriyor ve bunu bir kadermiş gibi sunuyor. Bu bir kader değil. Türkiye’deki temel tuzak orta gelirsizlik tuzağıdır. Türkiye’de üç ayrı tuzaktan bahsetmek mümkün. Orta gelirsizlik tuzağı, bölgesel eşitsizlik tuzağı ve kentler arası eşitsizlik tuzağı. Bu tuzaklardan çıkış da bu programla mümkün değil.

ANADOLU İHTİLÂLİ YOK İSTANBUL BÜYÜYOR

AK Parti’nin en önemli gücü ekonomi, Anadolu ihtilali yaptığı ifade ediliyor. CHP, bunu nasıl aşacak?

Öyle bir ihtilal olsaydı veride görürdük, veride onu görmüyoruz. Alt yüzde 20’lik kesim gelirin yüzde 6’sına sahip, üst yüzde 20’lik kesim gelirin yüzde 50’sine sahip. Credit Suisse raporuna göre Türkiye’de servetin yüzde 78’inin en zengin yüzde 10’un elinde olduğunu açıkladı, servet dağılımının bozulması orada çok net. Son 12 yılda, toplam pastanın büyümesi öncelendi. Hakça paylaşım, insan odaklı değildi. Biliyoruz ki bu derece eşitsiz dağılıma siyasi keyfiyet sebep oldu. Son 12 yılda, Türkiye’nin geri kalanındaki gelir, İstanbul, Ankara, İzmir’deki gelirin sadece yüzde 60’ı. Son 12 yılda bu değişmemiş, sabit kalmış. 3 kent odaklı, hatta İstanbul odaklı bir büyümeden bahsediyoruz.

ÇOK BOYUTLU VE İNSAN ODAKLI PROGRAM

CHP, böyle bir ekonomik programla mı çıkacak?

Somut bir eylem planı ile çıkmak üzere hazırlık yapıyoruz. CHP’nin bir ekonomi programı var, onu detaylandırıyoruz ve hükümet programımızı hazırlıyoruz. Son 12 yılda tıkanmış olan modelin en genel tanımı, tek odaklı ve sadece ekonomik büyüme odaklı olması idi.
CHP’nin ortaya koyacağı model, çok odaklı ve merkezinde insan olan bir program olacak. Kalkınmanın merkezinde insan olacak. Tek odaklı, kendisini o vahşi kapitalizme teslim etmiş ekonomik düzen yerine insanı merkeze koyan, herkesin eşit haklarla, eşit fırsatlarla, eşit imkânlarla ve eşit bir refah düzeyi ile yaşayacağı bir düzene geçiş. Bizim temel felsefemiz bu.

REFAHIMIZ GÜN GÜN ERİYOR

Büyümedeki yavaşlama sürecek, refahımız gün gün eriyecek. Dibe geldiğimizde geri dönüş zor olacak.

Önümüzdeki döneme dair bir ekonomik kriz beklentiniz var mı?

Bildiğimiz anlamda, insanların birden gelirini kaybettiği, döviz kurunun, doların çok artığı, faizlerin ani sıçrama yaptığı bir ortam öngörmüyorum ama var olan model tıkandı. Büyüme o derece yavaşladı ve yavaşlamaya devam edecek ki, refahımız gün gün eriyecek.
Cebimizde hissettiğimiz rahatlığı yavaş yavaş kaybediyoruz. Dibe geldiğimiz noktada da geri dönüş çok zor olacak. Türkiye’yi 2007’de durmuş olduğu noktadan dönüştürme ihtiyacı var.

“Durum iyi mi”, kesinlikle iyi değil. “Ne kadar kötü”, bir kriz yok ama bizi yavaş yavaş eriten, geri dönüşü daha zor olan bir noktaya götüren bir durum var. Mevcut ekonomik büyüme modeli ile de hızlı büyümenin bu aşamadan sonra son derece tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Artan iş kazalarına, çevre bilincinden yoksun enerji yatırımlarına bakın ne demek istediğimi anlayacaksınız. Türkiye ekonomisi, mevcut büyüme modeliyle bir dizi kapasite kısıtına çarpmıştır. Ekonomide dönüşümü gerçekleştirmeden bu kapasite kısıtlarını ortadan kaldırmak mümkün değil.

Vatandaş halinden memnun galiba.

Hepimizin refah anlayışı içinde bu dönemde erişebildiği şeyler var. Hepimizde bir cep telefonu var. O cep telefonları son 10 yıl içerisinde birer bilgisayara dönüştü. Yüzde 3,5 değil yüzde 6-7 büyüyen Türkiye’nin ve gerçek refah artışının yakalanması için o cep telefonunu sadece tüketen değil üreten Türkiye olması gerekiyor.

Son 12 yıldır yapılanlar, bizi o cep telefonunu veya o cep telefonunun içerisinde hayatı kolaylaştırıcı uygulamaları, yazılımları üreten topluma dönüştürmüyor.

Derdimiz bu olmalı. Onu yapabilen Türk vatandaşı da o iklimi ve yatırım imkânını burada bulmadığı için başka yerde yapıyor. Esas dönüştürülmesi gereken bu.

ÇİFTÇİ SÜLEYMAN AMCA NASIL KURTULUR?

Cep telefonu ne yapması gerektiğini söyleyecek...

CHP herkese eşit fırsat ve eşit refah düzeyini nasıl sağlayacak?

Ben Hataylı’yım. Hatay’da Süleyman Amca, Avrupa’nın en fakir çiftçisi ama Avrupa’nın en pahalı mazotunu tüketiyor. Üretim yapmak istiyor ama ürettiğinden gelir elde edemiyor. Tarım arazisi küçülmüş, sulamaya dair sıkıntısı var. Süleyman Amca’nın durumunu gören oğlu Hakan, Hatay’dan ayrılmış, Adana’da özel güvenlik olmuş. Anneannem Sıhhiye’de pazara iniyor, sebze, meyvenin fiyatının ne kadar yükseldiğini anlatıyor. Süleyman Amca’nın oradaki yoksulluğu, anneannemin yoksulluğuna dönüşüyor. Çünkü anneannem ürün alamaz hale geliyor. Son 3 ayda kuru fasulyenin fiyatı yüzde 59 arttı,kilosu 12 lira. Anneannem gelirinin yüzde 30’unu gıdaya harcamak zorunda kalıyor. Gelişmiş ülkelerde, anneannemin profilindeki emeklilerde bu oran yüzde 10.

EĞİTİMİN DÖNÜŞMESİ ŞART

Süleyman Amca bu durumdan nasıl kurtulacak?

Süleyman Amca’nın arazisinin küçülmüş olmasından kaynaklı sıkıntıyı giderecek mesela üretici birlikleri önerilebilir. Girdileri mi pahalı? O zaman o girdiye doğru desteği vermek önerilebilir. Katmadeğeri yüksek, içinde teknoloji barındıran tarım üretimi yapmak mümkün. Akıllı portakallar üretmek mümkün. Türkiye’nin sattığı bir portakal eğer 1 TL getiriyorsa, başka ülkelerin sattığı portakallar 4 TL getiriyor. Çünkü o akıllı portakal yolda donmuyor.

Süleyman Amca’nın , ilk üretim aşamasındaki sıkıntılarını gidereceğiz, sonra ona “Süleyman Amca senin çiftliğine teknolojinin gelmesi için alt yapı yatırımını yapacağız” diyeceğiz, otobanı yaparken oraya fiber optiği de götüreceğiz. Süleyman Amca’nın elindeki cep telefonu, donmayan portakal üretmesi için atması gereken adımları ona söyleyecek. Bu fiber optik yatırımlar, her bireyi üreticiye dönüştürecek. Kazancını gören oğlu geri dönecek. Ekonomide gerçek dönüşümün yaşanabilmesi için eğitimin dönüşmesi de gerekiyor.
<< Önceki Haber Hükümet bunları duymasın Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER