KİBİRLİ VE EVLERE ŞENLİK BİR MEDYA

Bizde özeleştiri geleneği yoktur, hiç olmadı.


Türk medyası gençliklerinde özeleştiri yapmaya, hatta halk mahkemeleri önüne çıkıp hesap vermeye zorlanmış 'sol' bir kadronun elinde bugün; ama işte görüyorsunuz, suçüstü oldukları durumlarda bile “Özür dileriz” demesini bilmiyorlar. Belki de kibirleri böyle bir tavır sergilemelerine engel. Her ne hal ise... CHP Genel Sekreteri 'değerli devlet adamı' Önder Sav'ın cep telefonunun rengini bilmiyorum, ama medyada derhal onunla saf tutmayı görev saymış tiplerin yüzlerinin rengi apaçık ortada: Mosmor... Geçmişte de yalan-dolana aldırmaz, habbeyi kubbe yapar, mağdurla zalime yer değiştirirlerdi, ama kimse durumu çakmaz, çakan olsa da aldırmaz görünerek fırtınayı atlatırlardı. Türk medyası (ya da 1980 öncesine dair tanımla 'Türk basını') önünde taşıdığı sıfata hiç yakışmayan bir biçimde bu milletin çıkarlarıyla ters düşmekten, onun demokrasi azmini hafife almaktan ve her defasında demokrasi-dışı arayışlara destek çıkmaktan kaçınmamıştır. Dün de yazdım: 27 Mayıs 1960 öncesinden başlayarak hemen bütün darbelerin önünde, Türk medyası, darbecileri kışkırtan ve keskin çözümlere mazeret üreten haberler ve yorumlarla okur karşısına dikilmiş, darbelerin ardından da sürek avında başı çekmiştir. 'Darbeler ve Türk Basını' ve benzeri isimler taşıyan nice kitapta, bazıları bugün bile medyada köşe başlarını tutmaya devam eden nice darbe-yanlısı kalemin encamına dair ayrıntılar bulmak mümkündür. 12 Eylül (1980) askeri darbesinin lideri Kenan Evren, öncesi ve hemen sonrasında darbeye sahip çıkan kalemlerin, ayak sürüme zamanı geldiğinde kendisine yönelttikleri küçültücü ifadelerden alınarak, “12 Eylül'den Önce ve Sonra / Ne Demişlerdi? Ne Dediler? Ne Diyorlar?” başlığıyla 300 sayfalık kocaman bir kitap yayınlamıştı. Sadece yazılarıyla değil kendisine şahsen de yaklaşarak darbe kışkırtıcılığı yapanları deşifre ederek... 12 Eylül darbesi ertesinde çıkan bazı haber ve yorumları buraya aktarmak göz açıcı olabilir. Okuyalım mı? “Yeni bir dönem başladı. (...) Bugün günlerden Pazartesi. Yeni bir hafta, yeni bir dünya başlıyor. Atatürk'ün demokrasiye inanan evlatları haykırıyor: Ne mutlu Türküm diyene... Haydi işbaşına...” (Hürriyet imzalı başyazı) “12 Eylül harekâtından sonra demokrasiye geçiş süresi ile ilgili olarak her ahkâmın başında yeralan 'en kısa zamanda' sözcüğü bu açıdan 'teşrih masası'na yatırılmalıdır. Neden en kısa zamanda? En kısa zaman nedir? Yani yarın mı? Yani, üstünkörü bir düzenlemeden sonra çekilmek mi? (...) Çözümlenmeleri, gerçekten bir yeterli zamanı gerektiren meseleler söz konusudur. O halde ordunun yüz akıyla asli görevine dönmesi, Türkiye'nin bir daha yeniden 12 Eylül harekâtına zorunlu kılacak ortama sürüklenmemesi için 'hizmet üretiminin' dört dörtlük olması gerekir. ...” (Güneri Cıvaoğlu, Tercüman). “Arada bir eleştiriyoruz ama, inanarak yaptığımız bu eleştirilerin yanında, yine inanarak belirtmemiz gereken bir gerçek var: Devlet giderek toparlanıyor!” (Oktay Ekşi, Hürriyet). “Ülkemizde bir yeni dönem başlıyor... Devlet yapısı, yönetim biçimi, yasalar, kuruluşlar, iş düzeni, ekonomik yapı değişiyor. Bu yeni dönemi başlatan kadronun başında Devlet Başkanı Orgeneral Kenan Evren var... Belki de tarih kitapları içinde bulunduğumuz bu dönemden söz ederken 'Evren ile başlayan dönemde...' diyerek giriş yapacaklar.... (...) Evren Paşa üç günlük gezi sırasında yaptığı konuşmada halkın daha çok çalışmasını daha çok üretmesini ve ulus olarak tasarruf yapmamız gerektiğini belirtti. (...) Gezimiz sırasında bir ilçede Milli Güvenlik Konseyi onuruna son derece güzel hazırlanmış bir resepsiyon verildi. Bazı subaylar salonun bir köşesinde bana Evren Paşa'nın viski ikramını yasakladığını anlatıyorlardı...” (Bekir Coşkun, Hürriyet). “Gözaltında bulundurma süresinin 90 güne çıkarılması, zanlıları cezalandırma hevesinden, olağanüstü yönetimin kendini duyurma iddiasından kaynaklanmamıştır. Bir ihtiyaçtan doğmuştur. (...) Teröre karşı savaşta son şansını kullanan devlet imkân tanımak yanında gözetim altına alınanların güvenlikleri de düşünülmüştür aslında. Kimse inkâr edemez ki kısa süreye sığdırılmaya çalışılan kitlesel soruşturmalar, işkence ihtimallerine daha açıktır...” (Güngör Mengi, Yeni Asır). İsimler tanıdık geldi, değil mi? İlginç bir medyamız var bizim. Evlere şenlik.
<< Önceki Haber KİBİRLİ VE EVLERE ŞENLİK BİR MEDYA Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER