AYAĞINDAN VURACAKMIŞ

Uğur Dündar aradı. Çarşamba günkü ‘Uğur Dündar’ı gammazlamış’ başlıklı yazıya ilişkin söyleyecekleri vardı.


O yazıda diyorduk ki, Ergenekon tutuklusu Tuncay Özkan 2001 yılında dönemin Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz’a giderek Recep Tayyip Erdoğan’ın Yargıtay’daki davasıyla ilgili rüşvet ihbarında bulundu. Bunun üzerine Yılmaz’ın talimatı ile Yargıtay üyelerinin telefonları dinlendi. İddia sahibi ise telekulak davasında yargılanan dönemin Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Osman Ak idi. Ayrıca Tuncay’ın, bu iddiaları daha önce gündeme getiren Kadir Çelik’e ‘Neden sadece beni yazıyorsun? O görüşmede Uğur Dündar da vardı’ dediğini aktardık. Dündar şöyle başladı söze: ‘ Tuncay şimdi cezaevinde. Geçmişte hakkımda çok konuştuğu halde hiç cevap vermedim, yine konuşmayı doğru bulmuyorum. Ancak madem adım bu hadiseye karıştı, kısa olsa da açıklama yapmak mecburiyetindeyim. Yazınızda yer verdiğiniz Tayyip Erdoğan’la ilgili ihbarın sahibi Tuncay Özkan’dır. Yazdıklarınız doğrudur. Ancak biz Haluk Şahin’le birlikte bunların doğru olmadığını söyledik. Ancak Özkan çok ısrarlıydı. Mesut Bey Başbakanlık Müsteşarı Yaşar Yazıcıoğlu ile Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral’ı da çağırınca biz ayrıldık’ Dündar’la sohbet ederken yeni bir bilgiye daha ulaştık. Tuncay Özkan Mesut Bey’e ihbarda bulunurken muhbiri ile ilgili olarak şu bilgiyi vermiş: Bana ihbarda bulunan şahıs da rüşvet çarkının içinde kendi payını alamadığı için konuşuyor. O kadar iddialı ki, rüşvetçileri Yargıtay binasının önünde ayaklarından vuracakmış. Anlıyoruz ki, Tuncay Özkan Mesut Yılmaz’ı Yargıtay’daki rüşvet çarkı için ikna etmeye çalışırken, bir hayli zorlanmış. Sonra neler olduğunu biliyorsunuz. Telekulak skandalı patladı. Ankara Emniyeti’nin 8’inci katında kurulu gayri yasal dinleme merkezi ortaya çıkarıldı. Görüldü ki, dinlemedeki telefon numaraları arasında Erdoğan’la ilgili davanın görüldüğü Yargıtay 8’inci Dairesi’nin başkan ve üyelerine ait telefonlar da var. Ey sevgili Yılmaz görüyorsun hiçbir şey gizli kalmıyor. Yanlış hesap bir gün mutlaka Bağdat’tan dönüyor. Kimi Ergenekon’a çarpıyor kimi seçim sandığına... Genel merkez mi verdi? Geçen Pazartesi Yenişafak’ta Behçet Güngör imzalı bir haber vardı. İddiasına göre: CHP’li Çankaya Belediye Başkanı Muzaffer Eryılmaz’ın konuşma kaydının medyaya sızmasında CHP içindeki adaylık yarışı rol oynamıştı. Biliyorsunuz Eryılmaz ile CHP Genel Sekreteri Önder Sav’ın araları hiç de iyi değil. Bu ilişkinin diğer yorumu şudur: Eryılmaz, 29 Mart’taki belediye başkanlığı seçiminde adaylığı unutsun. Çünkü, Sav’a rağmen CHP’de aday olmak mümkün gözükmüyor. Bu haber bana kısa süre önce star’da Kıymet Sezer imzasıyla yayınlanan ve CHP’li Bayram Meral’in eski sendikası Yol- İş ile oğlu üzerinde yaptığı 5 yıl süreli danışmanlık sözleşmesini hatırlattı. Çünkü, haber yayınlanmadan önce Bayram Meral beni aradı. Hakkındaki iddialarla ilgili kendini savunup CHP yönetimi ile ilişkilerinin iyi olmadığını anlatarak, şu soruyu yöneltti: Bu belgeleri size genel merkezden mi verdiler? Açıkçası çok şaşırdım. Demek ki, Meral’in zihninde böyle bir kuşkuya yol açabilecek sıkıntılı bir süreç yaşanmış. Eğer bu iddialar doğru ve CHP içinde muhalif isimler genel merkezin muhtemel komplo karşısında bir travma yaşıyorsa üzerinde dikkatle durulmalıdır. Zira, aday listelerinin belirleneceği güne kadar CHP’de benzer skandallara hazırlıklı olmak gerekebilir. Olmadı Sayın Paşam 1 Ekim’de yeni yasama dönemi başladı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ve kuvvet komutanları açılışta yine yoktu. Bağımsız Kamer Genç yine şov peşinde, CHP ise karmaşık duygular içindeydi. Muhalefetin tepkisini seçimlere doğru anlamak belki mümkün, ama komutanların meclis direnişini sürdürmesi garipti. Güneydoğu turuna çıkan, medyaya yönelik akreditasyon alanını daraltan, medya ile diyalog toplantıları düzenleyen ve siyaset ile ilgili sorulara mümkün mertebe uzak durmaya çalışan Başbuğ’un bu direnişine son vermesi bekleniyordu, olmadı. Demek, değişim de zaman alıyor. Kuşku yok ki, halkın oylarıyla seçilmiş vekilleri protesto etmek demokratik bir tavır olmadığı gibi anlamlı da değildir. Aksi halde hadiseye tersinden bakarsak, Mecliste DTP’li vekillerle aynı sıraları paylaşan istisnasız tüm milletvekillerinin hata yaptığını söylemek gerekir! Unutulmamalı ki, ötekileştirici yaklaşım sadece sorunu derinleştirir. Ayrıca, Diyarbakır ve Van’da halkla kucaklaşırken Ankara’da o halkın seçtiklerini görmezlikten gelmenin izahı zordur. Hülasa, Olmadı sayın paşam! Hürriyet familyası Hürriyet gazetesi yazarı Ömür Gedik’in bayram arifesinde kaleme aldığı ‘Ramazan Çadırını görünce ‘köpekler için niye böyle çadırlar olmasın ki’ dedim. Her akşam belli saatlere yemekler verilir’ şeklindeki ifadelerini herhalde okumuşsunuzdur. Eminim Hürriyet familyasını yakından tanıyanlar için sürpriz olmamıştır. Sadece geniş kitleleri ‘Göbeğini kaşıyan adam’ veya ‘bidon kapalı’ şeklinde nitelendiren yazarlara bir yenisi daha eklenmiş oldu. Her zaman sağduyulu davranan ve kendini en özgür hissettiği sandık başında bu kompleksli güruha hak ettiği dersi veren vatandaşlarımıza tavsiyem, bunları fazla ciddiye almayın. Bunlar Dinç Bilgin’in yanında yıllarca makam şoförlüğü yapan babalarını bile sattılar.
<< Önceki Haber AYAĞINDAN VURACAKMIŞ Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER