Asker yumruğunu vurmadı…

Asker-Sivil ilişkilerindeki “balans ayarı” 27 nisan 2006 günü başladı ve hala devam ediyor.


Ağırlığı genelde Askerden yana basan terazinin kefeleri giderek dengeleniyor. Önceki gün yaşananlar bu sürecin hızlandığını gösteriyor. Karşılıklı ayar daha bir süre devam edeceğe benziyor. Türkiye’de, başlangıcı 27 Nisan 2007’ye dayanan bir Sivil-Asker ilişkilerinde “balans ayarı” yapılıyor. Eski uygulamalara bakacak olursak, bu olayın ne kadar önemli olduğunu ve dengelerin de giderek nasıl değiştiğini görebiliyoruz. Fazla eskilere gitmeye de gerek yok. Askerle hiçbir sorunu olmayan son koalisyon hükümetinin dahi nasıl azarlandığını hatırlayalım. Başbakan Mesut Yılmaz’ın Tiflis’te Genelkurmay 2 inci Başkanı Org.Bir’den gelen “İrticaya karşı mücadelede yeterinde etkili mücadele edilmediği” yolundaki eleştirileri yanıtlaması ve bu eleştirinin altında, Genelkurmay Başkanı Karadayı’nın süresinin uzatılması arzusunun yattığını söylemesi, kıyametleri koparmıştı. Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları ortak bir açıklamayla, Başbakanı açıkça azarlamışlardı. Sivil İktidar-Asker ilişkileri hep böyle gelişmişti. Günlük işler iktidardan sorulur, Asker ise Devleti temsil eder, iktidarı denetler, kırmızı çizgileri korur ve ülkenin uzun vadeli çıkarlarından sorumlu tutulurdu. Alışılmış bu yaklaşım ilk defa 2002’de iktidara gelen AK Parti (AKP) ile bozuldu. Kıbrıs sorunu ve AB ile ilişkilerdeki görüş ayrılıklarıyla ilk defa yeşeren “balans ayarı”, 27 nisan 2007 muhtırasıyla resmen başladı. TSK, Cumhurbaşkanlığına Gül’ü istemedi; AKP’yi sert şekilde eleştirdi; DTP’ye oy verilmemesini istedi. Temmuz 2007 seçim sonuçları ve ardından yaşananlar, TSK’nın isteklerinin tam aksini ortaya koydu. Son dönemlerdeki gelişmeler ise, bu balans ayarına tuz-biber ekti. Genel olarak, toplumun edindiği izlenim, Askerin artık eskisi gibi hareket etmek istemediğini gösteriyor. Genelkurmay Başkanı, görüş açıklamanın ötesine geçmiyor. Hukukun dışına çıkmıyor. Demokratik sürecin güvencesi olduğunu açıkça söylüyor. Bazılarımız, bu tutuma bakıp “asker yumruğunu vuramayacağını gördü ve geri adım attı” diyebilir. ==================== ORG. BAŞBUĞ DOĞRUSUNU YAPIYOR. MASAYA YUMRUK VURMUYOR. KURUMUNU VE ÜLKEYİ MACERAYA SÜRÜKLEMİYOR ===================== Ben farklı bakıyorum. Asker, son derece gerçekçi bir tutum içinde. Yaşadığımız iç ve dış koşullarda ve Erdoğan’ın Başbakanlığını yaptığı bu iktidara karşı, masaya yumruk vurmak veya eskisi gibi bir tutum sergilemenin ne kadar tehlikeli ve gereksiz olacağını görüyor. Özetle, Org. Başbuğ doğrusunu yapıyor. Kılıç çekmiyor, yumruk vurmuyor. Görüş açıklamakla yetiniyor. Bu tutum belki bazılarının hoşuna gitmeyecektir, ancak Başbuğ tutumuyla hem kurumunu, hem de ülkeyi maceraya sürüklemiyor. * * * SİVİL İKTİDAR DİK DURDU… Yandaki yazıda verdiğim örnek (Mesut Yılmaz’a Asker tepkisi) , sadece Askerin hükümeti nasıl azarladığını anlatıyor, Sivil İktidarın buna nasıl tepki gösterdiğine değinmiyordu. Hatırlayacaksınız, Başbakan Yılmaz , Askerdeki süre uzatma arzusunu, sinema filmi oyunuyla, Tiflis gezisine katılan gazetecilere anlatmıştı.Hatırlayabildiğim kadarıyla, ben, Yalçın Doğan ve Muharrem Sarıkaya oradaydık. Yazdıklarımızın üzerine, Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları sert bir bildiri yayınlayınca, tüm gözler Sivil İktidara , özellikle de hedef alınan Mesut Yılmaz’a dönmüştü. Yılmaz, tek başına hükümeti yönetiyor olsaydı ,belki başka türlü hareket edebilirdi, ancak Askerin bildirisi üzerine, Başbakan alttan aldı. Yanlış anlaşıldığını, yanındaki gazetecilerin (özellikle de benim) söylediklerini farklı şekilde yansıttıklarını söyleyip, suçu bizim sırtımıza yükledi ve geri adım attı. Dik durmadı. Son gelişmelere bakacak olursak, Asker ne kadar daha farklı, günün koşullarına uygun ve gerçekçi şekilde hareket ediyorsa, Sivil İktidarın da eskilere oranla çok daha farklı bir tutum sergilediğini söylememiz gerekir. AKP’nin, TSK ’ya mesafeli duruşu, 2003-2004 dönemindeki Kıbrıs ve AB’ye tam üyelik girişiminde kendini gösterdiyse de, gerçek balans ayarı, 27 nisan 2007’deki muhtıraya karşı verdiği sert tepkiyle başlamıştır. Sonrası, ardı ardına ve açık demeçlerle sürmüştür. TSK’ dan gelen her eleştiriye Başbakan yanıt vermiş, 2003-2004’deki Darbe günlükleri ve Ergenekon davası ile Askerin kamuoyundaki imajı sarsılmış ve Askerin Sivil Mahkemelerde yargılanmasıyla ilgili yasa değişikliği ve darbe belgesine kadar gelinmiştir. Eskiden, Türkiye’nin yönetimiyle ilgili terazi Askerden yana ağır basardı. Bugün ise, bu terazi giderek dengeleniyor. AKP iktidarı, balans ayarını biraz hoyratca , yangından mal kaçırır gibi yapıyor. İnce ayar yerine, zaman zaman duyarlıklara dikkat etmeden, kafa göz yarma pahasına adımlar atıyor.İpi geriyor. Ancak çok kararlı gidiyor. Bu güç mücadelesi hemen biteceğe benzemiyor. Bu yaşananlara, TSK’dan ve Askeri destekleyen çevrelerden tepkiler gelecektir mutlaka, ancak ne olursa olsun, kurulmakta olan yeni dengenin tekrar eskisine dönmesini beklememek gerekir.
<< Önceki Haber Asker yumruğunu vurmadı… Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER