Azınlığın rızası, çoğunluğun sultası


Allah’tan Fehmi Koru sesimi duyup da Taha Kıvanç peleriniyle yetişti imdadıma. Fikir tartışmasının adabına uymamakta ısrar ederse eğer, mesleki sicil bahsinde Memet Yılmaz’ı Fehmi Koru’ya havale edeceğimi yazmıştım. Taha Kıvanç, dünden itibaren mevzuyu devralınca, bana da rahat bir nefes fırsatı doğdu. Artık meselenin esasına dönebilirim. Çünkü Radikal’den Türker Alkan da iddiama itiraz etmişti, ama gradosuna yakışan bir üslupla. O bağlamın dışında bir cevabı hak ediyor. *** Demiştim ki; ‘sandık diktası’, ‘halk despotizmi’, ‘çoğunluk istibdadı’ gibi kavramlar, demokrasinin ne kitabında, ne teorisinde, hiçbir yerinde yazmaz. Türker Alkan, 10 Mart tarihli yazısında, o kavramların demokrasi kuramında bal gibi geçtiğini söylüyor. Verdiği referansları, yerden tasarruf amacıyla tekrarlamıyorum burada. Velakin katılmayışım, kaynaklarına itibar etmediğimden değil... Demokrasinin tek türü, tek kuramı, kitabının tek yazarı yok. Her bir kuramın ve yazarın görüşleri de birden fazla şekilde yorumlanmaya müsait. Nereden bakacağız ve hangisine inanacağız? *** Tartışmanın çıkış noktası neydi? 13 yaşından beri sosyalist olduğunu söyleyenlere, demokrasi değil halk beğendiremiyoruz asıl. Siyasi analiz niyetine, sanırsınız moda eleştirisi yazıyorlar. Böylelerinin nezdinde, zenginin başı açık ve sakalsız olanı, halkın da CHP’ye oy vereni makbul. Yoksa, adam yerine koyup reyini saymıyorlar. Demokrasi tariflerinin enva-i çeşidi mevcutken, bula bula gönül verdikleri hangisidir dersiniz? Yok yok... Çok ileri gitmeyin, biraz gerilere bakın... Özledikleri, Antik Yunan’ın azınlık demokrasisi. Sadece vatandaşlık ehliyetine sahip olan yaş almış ‘mükellef’ erkeklerin oy kullandığı bir rejim. Geriye kalan avare takımı ile kadın ve köle güruhunun bir tek görevi var; tebaa olmak. Bizim antikacı demokratlara sorarsanız, azınlık denmez, nitelikli çoğunluk denir onlara. İdeal demokrasi de, o azınlığın idaresindeki rejimdir. Aradıkları nitelikleri çoğunlukta bulamadıklarında, demokrasi memokrasi takmıyorlar onun için. Halk çoğunluğu, bir anda zorba, despot bir diktaya dönüşüyor nazarlarında. *** Sarıldıkları ‘uzlaşma dayatması’ da evlere şenlik... Demokrasinin uzlaşma rejimi olduğunu söylemek, Demirel’in faydacı siyasi ekolünden miras kalma bir safsata! Demokrasi, su götürmez biçimde bir niteliksiz/basit çoğunluk rejimidir. Teorik alıntılarla, sükseli atıflarla laf kalabalığına boğmak istemem yazıyı. Demokrasi, tanımı gereği halk iktidarıdır. Kavram trendine uydurursak, ‘halk sultası’ demek münasip düşer. Aslolan, azınlığın rızası, çoğunluğun sultasıdır! İstibdat, despotluk, zorbalık, diktatörlük neresindedir peki demokrasinin? Azınlığın sistemi ele geçirip, çoğunluğa tahakkümündedir. Uzlaşma kisvesi altında ‘Buyruk halkınsa, dağlar bizimdir’ diye efelenmek, demokrasi değil anarşi istemektir. *** Dedim ya, kuramlar, teoriler muhtelif... İdealist olanı var, realist olanı var. Halkın farklı eğilimlere sahip bütün kesimlerinin iktidarda temsil bulmasını kim istemez? Hiç azınlık görüşü kalmasa dışarıda, hiç muhalif, hiç gayr-i memnun olmasa... Ama olması gerekenle, mümkün olan aynı şey değil işte. Eflatun’la Aristo’dan beri, bugün ulaştığımız modern demokrasiden daha parlak bir sistem önerisi de çıkmadı. Elimizdekinin en iyisi bu... Sorun, demokrasilerde umumu ilgilendiren ortak kararların nasıl alınacağı ise; Kabaca, bir karar alma sistemi ise konuştuğumuz; Uzlaşma adı altında oybirliği şartı getirirseniz, halkın zerzevat ithalatına dair kararlarda bile ittifak sağlaması için ucu açık (n) sayıda nafile tur atarsınız. Yeryüzü yeryüzü olalı, böyle bir ideal demokrasinin eşi menendi görülmedi daha. Üstelik, parlamentosu 5 turda cumhurbaşkanı seçemediği için askeri darbeye maruz kalmış bir halktan söz ediyorsak, gerisini siz düşünün. Bir demokrasi bilmecesi Ütopik fanteziyi bir kenara bırakıp, İlk mektep basitliğinde söylersek; Bir kişinin mutlak iktidarına, eskiden ‘monarşi’ denirdi, şimdi ‘tirani’... Bir kişiden fazla ama çoğunluğa karşı azınlığın iktidarına, eskiden ‘aristokrasi’ denirdi, şimdi ‘oligarşi’... Anayasal eşitliğe dayanan çoğunluğun iktidarı ise, eskiden yoktu, şimdi modern demokrasidir. İktidar çoğunluğu, azınlık görüşünü dikkate alır, temel haklarına saygı gösterir. Buna mukabil azınlığa düşen de, çoğunluk iradesinin karara dönüşmesine razı olur. Azınlık, tutturup çoğunluğun iktidarına ortak olmak isterse, ideal demokrasi değil basbayağı anarşidir onun adı. Türkiye’de yaşanan hangisidir dersiniz?
<< Önceki Haber Azınlığın rızası, çoğunluğun sultası Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER