Hayaller ve gerçekler!


Uzun yıllar önce, henüz delikanlılık çağına gelmemişken annemin çok sevdiği, beğendiği o dönemin ünlü sinema sanatçıları olan Belgin Doruk ile Ayhan Işık'ın evlenmesini çok arzuladığını, babamın da ona "Saçmalama be kadın" diye çıkıştığını hayal meyal hatırlarım. Annem sağlığı, temizliği, gönlünden geçeni temsil ediyordu. Ama bu arzusu hayattan kopuktu. "Saçmalama" diyen babam ise hayatı hatırlatıyordu. Gerçekçiydi. Trabzonspor'da yönetimsel olarak son yıllarda hayli gariplikler yaşanıyor. Son halka Ali Kemal Denizci ve Mehmet Kulaksızoğlu oldu. Devamı gelir mi, bilinmez! İsim kullanmak zorunda olduğum bu yazıda anacağım hocalarımın ve eski arkadaşlarımın kişilikleriyle hiçbir sorunumun olmadığını, sorunun da kişisellik olamayacağını belirtmek isterim. Hepsine sevgim ve saygım sonsuz. Eleştirim, sistemle. Daha doğrusu sistemsizlikle ilgili olacak. ADI: DORUK VE IŞIK Önce Şenol Güneş transfer edildi, sonra Ünal Karaman. Özkan Sümer hep vardı. Ardı sıra Ahmet Suat Özyazıcı ve Sadi Tekelioğlu geldi. Transfer biriminde ise Necati Özçağlayan, Hüseyin Tok, Cengiz Akçay görevdeler. Cemil Canalioğlu alt yapı menajeri. Sonrasında Ali Kemal Denizci ve Mehmet Kulaksızoğlu alındı. Devamının ucu açık! Bu kadar insanın bu kulüpte ne iş yapacağı sorusu, bu insanların futbol geçmişleri göz önünde bulundurulursa sevimsiz durabilir. Ama bu soruyu sormadan da bu zoraki birlikteliğin yanıtı alınmaz ki. ADI; Ayhan Işık ve Belgin Doruk olur! Ne var ki, Ayhan Işık ve Belgin Doruk evlenmediler. Evlenselerdi adı zoraki nikah olurdu. Yani hayranları istedi diye evlenmiş olurlardı. Ayrılıkları da fazla sürmezdi. Ama bu demek değil ki, bu iki insan birbirleriyle sağlıklı bir evlilik yapamazdılar. Önce filmlerden, senaryolardan çıkıp, hayat içinde buluşmaları gerekiyordu. Deneyimlerini yaşayarak kazanmalıydılar. Şairin dediği gibi "Sonrası gelir" değil. Trabzonspor'da sonrasının gelmesi için PROJE yok. Varsa biz bilmiyoruz, açıklanmalıdır. Bu insanları kulüp bünyesine almak başka, bu insanlardan yararlanmak başka şeydir. İlkinde proje yoktur. ADAMA İŞ anlayışı hakimdir, spor kamuoyuna şirin gözükme çabası vardır. İkincisinde ürettiğiniz büyük Trabzonspor projesini hayata geçirmek için bu insanlara görev vermek vardır. Yineliyorum. Bu kadar istihdama karşın bir yeniden yapılanmanın söz konusu olması gerekirdi. Bu büyük buluşmayı bir projenin sağlamasıydı gerçekçi olan. Trabzonspor büyük kulüp olma konusunda sürekli sancılar yaşayan büyük bir takım. Kulüp olma anlamında sıkıntı yaşanmayan bir dönem yok gibi. Çözüm ya da ne yapmalı? Çağdaşlığı hedeflemeli, bilimi rehber kılmalı, uzun vadeliliği gözetmeli. Öncelikleri bunlar olmalı. İşte bu yapılanma içinde yukarıda anılan isimler de bulunmalı. Trilyonlar verdiğin futbolcunun beslenmesini, ilaç kullanmasını, sosyal aktivitesini kendi aklına bırakamazsınız. Onlara bilimsel olarak yol haritaları çizmelisiniz. Ve bu yüzden bunları sağlayacak bilim insanlarını istihdam etmelisiniz. BİLİMSEL AŞI BEKLİYOR Ve en büyük eksik... Trabzonspor bu ülkenin bir özeli. Dolayısıyla onu özel kılan değerleri yerliyabancı futbolcuları, müze-fotoğraf göstererek değil, bilimsel olarak kavratmanın yolları bulunmalı. Yoksa Trabzonspor hızla genelleşiyor. En son Hüseyin gitti. Beni Necati, Turgay, Güngör'ün hırsı Trabzonlu yapmıştı. Şimdi onlar hiç yok. Ama bünye mevcut. Bilimsel aşı bekliyor. Özde ve özetle Trabzonspor'un bu ülke futbolunda başarı anlamında en azından doğasal bir karşılığı var. Hiçbir şey verilmezse bile çoğu Anadolu takımının rüyalarına giren lig dördüncülüğünü elde eder. Bir de tarihsel ve toplumsal karşılığı var ki, işte bu maddileşemiyor. Maddileştirmek yukarıda gereklilikleri yerine getirmeye bağlı.
<< Önceki Haber Hayaller ve gerçekler! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER