Golleri alanlar değil...


Golleri alanlar değil, oyuncular atıyor Yine Ali Tandoğan ortaladı, yine Ömer Erdoğan attı. Antalya ve İstanbul Belediye yine duran toptan gol buldular, Galatasaray yine bulamadı. Almanya’yla oynayacağımız kritik müsabakaya (yani bir hafta deliler gibi duran top konuşup, sonra bu konuyu bir dahaki ulusal maça kadar tamamen unutmamıza da) 15 gün kaldı. Nedir bu duran top meselesi Allah aşkına? Atanlar nasıl atıyor, karşılayanlar nasıl beceriyor? Adam adama mı savunuyorlar kalelerini, yoksa alan alana mı? * * * Liverpool, Benitez’le geçirdiği son iki yılda dünyanın en iyi duran top savunmalarından birini yaptı. Merseyside ekibi, önceki sezon duran toplardan tüm cephelerde 8 gol yiyerek rakipleri Chelsea (9), Arsenal (12) ve Manchester’ı (15) geride bıraktı. Oysa Benitez, alan savunmasını uygulamaya ilk başladığında çok tartışılmış, hatta tabloid basınında alay konusu bile olmuştu. Ama 2 senenin sonunda netice harikaydı, Liverpool uzun yıllar sonra dünya futbolunun gündemine alan savunmasını bir numaradan sokmayı başarmıştı. O sıralarda Chelsea’yi çalıştıran Scolari de duran toplardan dertliydi ve o da (Manchester’dan iki benzer gol yiyince) Londra ekibinde alan savunması uygulayacaklarını açıkladı. Onun düşüncesiyse olumlu sonuç vermedi, ligin (defans oyuncuları dışındaki) en iyi duran top savunucuları Drogba ve Ballack’a sahip takımı Chelsea toparlayamadı. Scolari, Britanya’yı terk etmek zorunda kaldı. Peki Benitez’le Scolari’nin öykülerinin farkı neydi? Dört prensip Futbolu icat eden adamlar, duran topta bir oyuncunun 3N1K prensibine göre hareket etmesi gerektiğini söylüyorlar: - Hazırlıklı ol (Tam olarak gö-revinin NE olduğunu bil) - Organize ol (Tam olarak NEREDE pozisyon alman gerektiğini bil) - Farkında ol (Tam olarak KİMlerin nerede olacağını bil) - Aktif ol (Tam olarak ne zaman ve NASIL hareket etmen gerektiğini bil) Alan savunması yapan takımlar için yukarıdaki 4 prensibi uygulamak biraz daha zorlaşıyor. Kendi savunman açısından tam olarak kimlerin nerede olacağını bilmek, senin görevin kadar arkadaşlarının görevine de hakim olmak aylar sürebilecek bir çalışma istiyor. Dolayısıyla alan savunmasını başarıyla uygulamak için uzun yıllardır bir arada oynayan bir savunmaya ve uzun süreli çalışan bir hocaya ihtiyaç var. Benitez’in bu işi becerip, Scolari’nin becerememiş olmasının ana nedeni de bu... Adam adama savunmanın en önemli dezavantajıysa kaderinin bir kişiye bağımlı olması: pazar Torres, Berbatov’u savunamayınca Bulgar forvet çok kolay kafa golü attı ve faturayı Liverpool ödedi. Ömer Erdoğan’ın golü Kişisel kanaatim de Türkiye’de şu anda alan savunmasının uygulanamaz olduğu yönünde... Tabii ki en önemli sebep gerek ulusal takımımızın, gerekse (her yıl antrenör değiştiren) kulüplerimizin bu formülü çalışıp uygulayabilecek zamanlarının olmaması... Başka sebepler de var, mesela alan savunmasında defansçıların ikinci topları almasının çok zorlaşması, oysa adam adama savunmada bu fırsatın daha fazla olması... Yine bu formülün en mühim dezavantajlarından biri de geriden koşarak gelen hücumcunun, duran/bölgesini kollayan savunmacıya göre momentumunun daha fazla olması ve genelde daha yükseğe daha kuvvetli sıçrayabilmesi... (Bkz. Puyol’un Dünya Kupası’nda Almanya’ya attığı kafa golü... Ve tribün olaylarından fırsat bulup bakabilirseniz buna da bakınız: Pazartesi günü Ömer Erdoğan’ın Antep’e attığı kafa golü) Rijkaard ve Djiehoua Yani ben de dünyada baskın anlayış olan “Golleri alanlar değil oyuncular atıyor” sözü tarafındayım. Bir açıdan da şu anda okuduğunuz sıkıcı makalede yaptığım gibi kafayı alan/adam kumuna gömmek yerine başka detaylar düşünmek gerektiğinin de farkındayım: 1) Takımlar duran topları hafta içi yeterince çalışıyorlar mı? Galatasaray ilk 5 haftada 48 (Bursa’nın, FB’nin ve TS’nin iki katından fazla) korner attı, bu köşe atışlarından birinde önceden çalışılmış duygusuna kapıldınız mı? 2) Duran toplarda savunmayı önde kurmak, “Tita”vari sert korner atmak gibi özel bir kozunuz var mı? 3) Bu hafta Djiehoua’nın attığı golü izlediniz mi? Ya da Tum’un golünü? 8-10 ayrı planı sıkça başarıyla uygulayabilecek kadar bu işe kafa yoruyor musunuz? Devamı 15 gün sonra... Hayatında hiç sağ bek oynamamış sol bek İbrahim Üzülmez’dir. 37 yaşındadır, 21 yıldır futbol oynamaktadır. Bunun büyük bölümü sol kanadı savunarak geçmiştir, ama ne gariptir ki sağ tarafı hiç savunmamıştır. Böyle bir hikâye de zaten ancak altyapı müfredatı olmayan, 87 yıllık cumhuriyet tarihinde antrenörlük müfredatını ilk kez 2009’da Ahmet Güvener döneminde yazmış ülkede olur. Batı Avrupa’da tüm kanat oyuncuları altyapıda sağda da solda da oynama alışkanlığı edinirler. Philipp Lahm bektir, Quaresma açıktır. Gerektiğinde sağda da solda da oynayabilirler, bunu düşünüp sorgulamayız bile... O yüzden de Schuster 21 yıldır futbol oynayan bir sol beke “Hayatında hiç sağ bek oynadın mı?” diye sorma gereği duymaz. Sorması da gerekmez... Bek bektir, açık da açık...
<< Önceki Haber Golleri alanlar değil... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER