Yeni Yüzyıl’dan star’a


16 yıl önce ilk düzenli yazım Yeni Yüzyıl’da yayınlandığında Türkiye’nin küreselleşmesinin sonuçlarını anlatmak için buzdolabımızdaki kividen, muzdan bahsetmiş, araba parçalarından söz etmiştim. O zamanın Türkiye’si ancak bu kadar küreselleşebilmişti. Evrensel değerleri içselleştirememiş, henüz bölgesel bir oyuncu bile olamamıştı. Aradan yıllar geçti, yazdığım gazeteler ve ülkeyi yöneten hükümetler değişti. Ancak hepsinden önemlisi Türkiye değişti. Artık meyve ile küreselleşme anlatmak zorunda olmadığımız bir ülkede yaşıyoruz. BM Güvenlik Konseyi’nde geçici de olsa üye olan, her geçen gün yeni bir örgütte yeni bir sorumluluk üstlenen bir Türkiye söz konusu. Medeniyetler meselesinden Irak’ta hükümet kurulmasına, Sırbistan ile Bosna’nın barışmasından Suriye ile İsrail arasındaki sorunların çözülmesine kadar pek çok alanda ve konuda rol oynayan bir ülke burası. Afrika’nın açlığı, Pakistan’ın sel baskını bizi de ilgilendiriyor. Dünya ekonomisinin geleceği üstünde söz sahibiyiz. Gençliğimin ‘yetmiş sente muhtaç’ ülkesi dedikleri, dikkate alınan bir güç haline dönüştü. Yılda yaklaşık 1.5 milyar dolar yardım dağıtan bir yer oldu. Margarin kuyruklarını, IMF’e muhtaç olduğumuz günleri çoktan unuttuk. Yurt dışına çıkarken kemerlerimize para diktiğimiz zamanlar geride kaldı. Türkiye bugün dünyanın ilk yirmi ekonomisi arasında. Bu büyüme hızı ve ekonomik performansını sürdürürse yakında ilk on arasında yer alacak. Ürünlerini Fas’ın en ücra köyünde dahi bulmanız mümkün. Bir zamanlar kötü kalitenin simgesi olan ‘Türk Malı’ şimdi prestij etiketi haline dönüştü. Türkiye’den yatırımcılar Godiva gibi küresel şirketleri satın aldı. Yeni Yüzyıl’da yazmaya başladığımda Türkiye’nin gerçek anlamda ilk düşünce kuruluşu TESEV kurulma aşamasındaydı. Bugün onlarca düşünce kuruluşu var ve herbiri de kendi alanında önemli işler yapıyor. Paris’te, Stockholm’de, Washington’da, Katar’da, Cezayir’de, Erivan’da toplantılar düzenliyorlar. Türkiye’nin sorunları konusunda kitaplar, raporlar yayınlıyorlar. Sivil toplum örgütleri dünya siyasetini etkileyebilecek çapta yardım konvoyları örgütleyebilme yeteneğine kavuştu. TÜSİAD, MÜSİAD, TUSKON, TOBB, DEİK, TİM her biri doktora konusu olabilecek işlere imza attı. Kendi alanlarında ağırlıklarını hissettirdi. Dünyanın neredeyse her ülkesinde de Türk okulları var. Türkiye, ayrıca sorunlarının çözümü konusunda da ciddi adımlar attı. Daha iki hafta önce 1982 Anayasası’nın vesayetçi anlayışından kurtulmak için referandum yapıldı. Şimdi gündemde başörtüsü ve Kürt sorunu var. Değişen Türkiye sorunlarını da değişik yöntemlerle çözmeyi deniyor, güç kullanımını ve şiddeti dışlayan bir anlayış üstünde mutabakata varmaya çalışıyor. Kıbrıs’ta çözüm istemeyen taraf artık Türkiye değil. Kardak ya da başka bir nedenle Yunanistan ile fuzuli ihtilaflar yaşamıyoruz. Kuzey Irak’la barıştık, Kürdistan lafına alıştık. Kuzey komşumuz Rusya ile olan ilişkilerimizi Gürcistan krizine ve Türkiye’nin NATO üyeliğine rağmen iyi yönetiyoruz. Rafta olan bir projeyi ortaya atıp çatışmanın sınırlanmasını temin edebilecek diplomatik maharete eriştik. Amerika ile olan ilişkilerimiz de zannedildiği kadar sorunlu değil. Eksen kayması tartışması konjonktürel bir egzersizden öte anlam ifade etmiyor. İsrail ile olan ilişkiler normalleştiği gün Amerika bizi daha iyi anlamaya başlayacak, Türkiye’nin düzen kuran bir ülke olduğunu fark edecek. Göreceksiniz AB ile olan ilişkiler de yakında rayına girecek. Diyeceksiniz ki hiç mi sorun yok? Tabii ki var, olmaya da devam edecek. Ama ben de zaten bu sorunlar üstüne yazacağım. Sizlerle sorunların çözüm yöntemleri hakkındaki görüşlerimi paylaşacağım. Bildiğim, inandığım doğrular çerçevesinde yapılanları ve yapılmayanları eleştireceğim. Söylemeye gerek bile yok ama star ailesine katıldığım ve sizlerle buluşabildiğim için son derece mutluyum...
<< Önceki Haber Yeni Yüzyıl’dan star’a Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER