Amerikalı 'beyaz Türkler' ve bizimkiler


Geçen gün, bir dostum, bir müşterek tanıdığımızdan söz ederken, onun umarsız çırpınışlarını "Beyazlaşmaya çalışıyor" diye tasvir ettiğinde güldüm. Demek Usta'nın dediği doğruymuş; kavramı doğru koyduğunuz taktirde en çapraşık bir konuyu tek bir sözcükle özetleyebiliyorsunuz. Yumurtadan çıktığı halde kabuğunu beğenmeyen, başkalarına yaranmak için kendisine farklı bir geçmiş uyduran, ya da "Ben artık farklıyım" diyebilmek için yeni bir hayat tarzı benimseyen tipler için pekâlâ "Beyazlaşmaya çalışıyor" diyebilirsiniz. 'Beyaz Türk' kendisini olmadığı bir şeye benzetmeye gayret eden tip demek... Ömer Seyfettin'in gülünç Efruz Bey tiplemesini gözünüzün önüne getirebilirsiniz; daha güncel bir örnek isteyen 'Avrupa Yakası' dizisindeki Burhan Altıntop'u düşünsün... İşin ilginç tarafı, ABD'de de bizdekine benzer bir tartışma sürüp gidiyor bir süredir. Tartışmayı başlatan, mevcut politik yapıyı değiştirmeye and içmiş bir grup. Kendilerini 'Tea Party' (Çay Partisi) diye anıyor ve kasım ayında yapılacak seçimde Cumhuriyetçi Parti adaylarının kazanmasını sağlamak amacıyla para ve emek sarf ediyorlar. Tuttukları ve kazanması için çabaladıkları politikacılar da bağnaz mı bağnaz tipler... Barack Obama'nın yarışı kazandığı başkanlık seçiminde rakibi John McCain'di, yardımcısı da Sarah Palin... İlk o seçim kampanyasında gündeme taşınmıştı 'seçkinler' kavramı; ama küçümseyici ve kınayıcı bir tonla... Bizdeki 'beyaz Türkler' hallerinden olağanüstü memnun görünüyorlar ya, ABD'de 'seçkin' ithamına maruz kalanlar "Bizim neremiz seçkin?" mukabelesinde bulunuyorlar. "Aman ha, biz seçkin meçkin değiliz" deme modası var şimdilerde Amerikan medyasında... Çıktıkları bir TV programında McCain ile Palin'e "Birilerini 'seçkin' olmakla suçluyorsunuz da, kim bunlar?" sorusu yöneltilmişti. Palin'in cevabı şu oldu: "Sanıyorum, kendilerinin başkalarından daha üstün olduğuna inanan kişiler..." McCain topa şöyle girdi: "O tiplerin yaşadığı yerleri biliyorum -başkentte ve New York'talar-, Palin muhtemelen öyleleriyle bir partide bile karşılaşmamıştır. Bunlar Amerikalıların kendi başlarına karar veremeyecekleri inancıyla düşüncelerini başkalarına dikte edebileceklerini düşünürler..." En fazla eleştiri alanlar da medyadaki 'seçkinler' ABD'de; seçim kampanyasının hayli ısındığı şu günlerde, gün geçmiyor ki, bir politikacı, medyadan birilerini, "O zaten burnu havada biridir" anlamına "Ne olacak, o da seçkin" diye ayıplamasın... Aslında ABD'de seçkinler hep olageldi. Para sahipleri kaç nesildir çocuklarını hep aynı okullara gönderdi, kendilerinin başlattığı işleri onlara bıraktı, başka zenginlerin kızlarıyla evlendirdi; çocuklar da ailelerine yakın evlerde oturdular, işlerini devredecekleri çocuklarını kendilerinin okuduğu seçkin üniversitelere gönderdiler... Halktan kopuktu bu zengin seçkin sınıf. Hiçbir zaman halkın içine karışmadı, onların zevklerini paylaşmadı, mümkün olduğu kadar kendi kabuğundan dışarı çıkmadı. Fakat şimdilerde kendileriyle 'seçkin' diye kafa bulunan tipler klasik zengin sınıftan değiller. 'Beyazlaşmış' Amerikalılar... Yakınlarda büyük zararlarla çöken Merryl Lynch adlı şirketin başındaki Stanley O'Neal'in dedesi köleydi, babası da fabrika işçisi; kendisiyse milyarlarca dolara hükmeden bir CEO olmuştu. ML'i 10 milyar dolar batağa sürükleyen yanlış kararları halktan kopuk olduğu için aldığı konuşuluyor şimdi. Dedesi köle, babası uşak olan bir başkası Anayasa Mahkemesi üyesi... ABD medyasında işçi veya emekçi babaların çocuğu olduğu halde, kökleriyle bağını koparmış, şimdilerde halka kapalı hayatlar yaşayan pek çok kişi var. 'Çay Partisi' denilen grup onları karşısına almış bulunuyor. Maureen Dowd gibi New York Times yazarları "Kim, ben mi seçkinmişim?" anlamına gelecek savunmalar yaparken, 'seçkinler' tarafından yönetildiği ithamına maruz gazetelerde aleyhte kampanyayı göğüslemeye yarayacağı düşünülen yazı ve yorumlara sıkça yer veriliyor. Gözüm ABD'de çıkan 'seçkinleri' eleştiren yazılarda, kulağım da burada yapılan 'beyaz Türk' tartışmasında... Hiç kimse benim kadar gelişmelerden keyif alıyor olamaz. Bir yanda üzerlerine "Siz seçkinler..." diye gelinmesinden şaşkınlık yaşayan Amerikalı beyaz Türkler, bir yanda da kendilerini halktan ayırmak için buldukları 'beyaz Türk' sıfatının arkasına sığınan bizimkiler... Dün bunlardan biri beyaz Türkler için yemek kitabı yazma niyetinden söz ediyordu. Eğer yanlış bilmiyorsam, 'beyaz Türkler' bize ait olan hiçbir şeyi yeyip içmezler halbuki... Kendilerini en rahat hissettikleri yerler de yurtdışında olmak zorunda. Ayrıca özel uçaklardan de inmezler; "Neme lâzım, halkla temasa güven olmaz" düşüncesiyle... Sıfatlarının hayrını görsünler, başka ne diyeyim? TAHA KIVANÇ - YENİ ŞAFAK
<< Önceki Haber Amerikalı 'beyaz Türkler' ve bizimkiler Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER