Tek adamlar galerisinde sadece Mübarek mi var?


Tartışılmaz ve değiştirilmez tek adam olmak sadece Mısır'ın Hüsnü Mübarek'i için mi söz konusu sanki? Fidel Castro 1959'dan beri Küba'nın tek adamı değil mi? Ayrıca şu anda da kardeşi Raul Castro Küba'nın Cumhurbaşkanı değil mi? Kim İl Song 1950'den başlayarak öldüğü 1994'e kadar Kuzey Kore'nin tek adamıydı. Daha sonra oğlu Kim Jong-il tek adam oldu. Bundan sonra da onun oğlu Kim Jong-un'un yönetimi devralacağı kesin gibi... Muammer Kaddafi 1969'dan beridir Libya'nın tek adamı. Hafız Esad 1970 darbesiyle Suriye'nin tek adamı olmuştu. 2000 yılında vefat edince yerine oğlu Beşşar Esad geldi. Azerbaycan'da 1993'te Haydar Aliyev yüzde 99 oy oranıyla Devlet Başkanı olmuştu. O vefat edince Oğlu İlham Aliyev de 2003'te Azerbaycan'ın tek adamlığını üstlendi. Bu değiştirilmez ve tartışılmaz tek adam olmak tabii ki ustalık gerektiren bir konum. Ayrıca her tek adamın kendine özgü yoğurt yiyişi var. Heykelleşmek merakı Mesela Türkmenistan'ı kurulduğu 1991'den öldüğü 2006'ya kadar tek adam olarak yöneten Sapmuradov Türkmenbaşı, ülkenin her yerine kendi heykelerini diktirmesi ile de bilinirdi. Kazakistan'ın 1991'den bu yana tek adamı olan Nursultan Nazarbayev bir karşılaşmalarında Türkmenbaşı'na "Heykellerini sen öldükten sonra yıkarlar" demiş. Türkmenbaşı da "Ben öldükten sonra ne yaparlarsa yapsınlar, umurumda değil" diye cevap vermiş. Bu diyalog bana hep, Gaziantep'in Mazmahor'undan (şimdiki adı Bağlarbaşı) İstanbul'a ev işlerinde yardımcı olarak çalışmak için gelen kızın öyküsünü hatırlatır. İstanbul'daki ilk sabahında ev hanımı Hatice adındaki kızı ekmek alması için çarşıya gönderirken uyarır, -Hatçe burası İstanbul... Trafik çok yoğun... Karşıdan karşıya geçerken dikkat etmezsen ezilir ölürsün, demiş. Hatçe de omzunu silkip cevap vermiş hanımına: -Ölürsem oleyim... Canım sağ olsun!.. Hanedanlaşmak eğilimi Bugünün tek adamları "Benim hanedanım bende başlar" diyen Napolyon'a benzerler. İsimlerine "Kurtarıcı", "Aydınlatıcı", "Rehber" gibi nitelemeler eklenir. Bütün bulvarlara, caddelere, meydanlara ve hatta yerleşim merkezlerine onların isimleri verilir. Bir de çok adamlı kurtarıcılar vardır. Ben onların en somut örneğini Cezayir'de görmüştüm. Fransız sömürgeciliği ile mücadele edip ülkeyi bağımsızlığına kavuşturan FLN kadroları, "Biz sizi kurtardık" diyerek halka karşı baskıcı bir oligarşi oluşturmuşlardı. Ailelerini "Hanedan" olarak ilan edenlere gelince... Devrik İran Şahı'nın babası 1925'te bir darbeyle Kaçar hanedanını devirip kendini Şah ilan eden bir subaydı. Böylece "Pehlevi hanedanı" oluşmuştu. Humeyni darbesine kadar Pehlevilerin adlarını veya sıfatlarını taşımayan bir cadde yok gibiydi eski Tahran'da. Kurtarıcı enflasyonu Aslında bu tek kurtarıcılı ülkelerde bulvarlara ve caddelere isim bulmak kolaydır. Bunu Arjantin başkenti Buenos Aires'te görüp, hissetmiştim. Arjantin'in tarihinde çok fazla kurtarıcı (Libertador) olduğu için, bulvarlar ve caddeler çok değişik isimlerle biliniyorlardı. Bu açıdan eski Sovyetler'de hayat daha kolaydı. Kentlere Leningrad veya Stalingrad denilince iş halloluyordu. Ya da eski "Königsberg"i işgal edip ona "Kaliningrad" deyince Mihail Kalinin'in hatırasını da yaşatmış oluyordunuz. 40 yıllık yaniler Hani bizde "40 yıllık yani olur mu Kani" denilir ya... Acaba Vietnam dilinde de "Yüzlerce yıllık Saygon olur mu Ho Şi Minh Kenti" diye bir deyiş var mıdır? Elcevap: Olur ki şimdi bu kente " Thanh pho Ho Chi Minh" deniliyor. Dünya böyle işte. Nesimi ne güzel anlatmış bunu: "Ben melamet hırkasını kendim giydim eğnime Ar ü namus şişesini taşa çaldım kime ne Ah Haydar Haydar taşa çaldım kime ne Gah çıkarım gökyüzüne seyrederim alemi Gah inerim yeryüzüne seyreder alem beni"
<< Önceki Haber Tek adamlar galerisinde sadece Mübarek mi var? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER