Bugün
Libya krizi konusunda en çok üzerinde durulan, konuşulan konu,
ülke hava sahasını uçuşa
yasak bölge olarak ilan etmek ve sonra da bunun gereğini yerine getirmek.
NATO,
Amerika bu konuda halen çalışmalar yapıyorlar, ancak pek de istekli görünmüyorlar. Nitekim,
Savunma Bakanı Gates, 'bunun zor ve riskli bir görev olduğunu' söylerken
Dışişleri Bakanı
Clinton da konunun bir
Amerikan ya da AB girişimi olarak değil, mutlaka bir milletlerarası girişim ve talep olması gerektiğini belirtiyor.
Bu arada haberlerde
İngiltere ve Fransa'nın BM
Güvenlik Konseyi'ne konuyla ilgili bir tasarı sundukları bildiriliyor. Bu durumda
Güvenlik Konseyi'nin önümüzdeki günlerde konuyu ele alacağı; ancak muhtemelen
Rusya ve Çin gibi ülkelerin muhalefetiyle karşılaşacağı da tahmin edilebilir. Diğer yandan, yasak bölgenin ihdası ve hayata geçirilmesi için mutlaka bir Güvenlik Konseyi kararı gerektiriyor. Bu karar olmadan bölgenin meşruiyeti zaten mümkün değil. Bu bakımdan Konsey'deki gelişmeler, tartışmaları iyi takip etmek gerekiyor.
Uçuşa yasak bölge esasen bizim hiç de
yabancı olduğumuz bir konu değil. 1991
Körfez Savaşı'ndan sonra Irak'ın hem kuzeyine ve hem de güneyine konulan yasak bölgeler hâlâ hafızalarda canlı olarak duruyor. Özellikle de bizde '
Çekiç Güç' olarak anılan Amerikan,
İngiliz ve
Fransız savaş uçaklarının yürüttüğü yasak bölge uygulaması bizde de çok ciddi tartışmalara yol açmıştı.
1991-2003 yılları arasında görev yapan Çekiç Güç misyonu
Saddam güçlerinin Irak'ın
Kürt bölgesini
emniyet altına almış, bu güçlerin bölge
halkına muhtemel hava (hatta kara) saldırılarına set çekmişti. Bu da zaman içinde bu bölgenin merkez yönetimden iyice kopmasını, başına buyruk hale gelmesini, sonuçta bağımsız bir yapı için ilerlemesini kolaylaştırmıştı. Kısacası, otonom bölge yönetimin gerçek tohumları bu şekilde atılmıştı.
Irak'ın güneyinde ise
Güney Bekçisi denen aynı tür yasak bölge, bölgenin Şii nüfusunu korumak üzere 1992 yılında ihdas edilmiş, önce 32. sonra da 33. paralele kadar geçerli bir alanı kapsamıştı. Bu yasak bölge de sonuçta Şii nüfusu Saddam güçlerine karşı emniyet altına almıştı.
Her ne kadar bu iki yasak bölge Saddam rejiminin genel siyasi ve askerî stratejisini çok fazla etkilememiş, Irak'ta beklendiği gibi kendiliğinden bir rejim değişikliğine yol açmamış olsalar da kuzeyi ve güneyi Saddam güçlerine kapatarak, faydalı bir işlev de görmüşlerdi.
Aşina olduğumuz bir başka uçuşa yasak bölge de elbette
Bosna-
Hersek hava sahası üzerinde 1993-1995 yılları arasında uygulanan yasak bölge. BM Güvenlik Konseyi'nin 781 sayılı kararıyla ihdas edilen bu yasağın uygulanmasında NATO uçakları görev yapmıştı.
Türk savaş uçakları da bu görevde yer almışlardı. Ancak, uçaklar bu görev sırasında sadece gözlem yapmışlar, ihlallere karşı herhangi bir önlem de almamışlardı. Nitekim, daha sonraları Konsey, ihlalleri de önleyecek 816 sayılı kararı almış, bu da sonuçta
Sırp hedeflerinin Amerikan ve NATO uçakları tarafından iki ay boyunca bombardımanına ve de nihayetinde ateşkese ve Sırp zulmünün durmasına, savaşa son vermişti.
Uçuşa yasak bölgelerle ilgili yakın tarihteki uygulamalar böyle. Ancak bunlara bakarak bugünkü Libya ile ilgili olarak konuşulan yasak bölge teklifini elbette değerlendirmemek gerekiyor; zira Libya verdiğimiz örneklerden çok farklı bir konumda bulunuyor.
Yine de bu konuya önem vermek, gerçekleşme ihtimal ve durumlarını da göz ardı etmemek, bu konuda planlar da geliştirmek de gerekiyor; çünkü bugün Libya savaş uçakları ve helikopterleri
muhalif halk hareketini bastırmak için saldırıyorlar. Bu saldırılar devam etmeli mi, bunlara karışmamak mı gerekir, bunları seyretmekle iktifa mı edelim; yoksa çok zor, çok riskli ve çok karmaşık da olsa yasak bölgenin ihdası ve uygulanması için elden geleni yapalım mı?
İslam Konferansı Teşkilatı ve bazı
Körfez ülkeleri yasak bölge ihdası çağrısında bulunuyorlar. Bunları ve aynı şekilde yasak bölge çağrısı yapan, dünyayı buna davet eden muhalif hareketin sesini dinlemeyelim mi? Ne yapalım? 'Yabancı müdahale olmasın, NATO işe karışmasın' demeye devam edelim mi?
Türkiye ne yapmalı, neyi
savunmalı acaba?
Bunlar zor sorular; ancak mutlaka ve ivedilikle cevaplarının bulunması gereken sorular. Uçuşa yasak bölge konusu bizi de, hükümeti de düşündürmeli elbette...