PKK’nın siyasi tuzağı


PKK ne zaman siyaseten zor duruma düşse hemen “Kürtlerin birliği”nden söz etmeye başlar. PKK’nın ‘birlik’ten veya ‘ittifak’tan anladığı tek şey ise kendi çatısı altında her kesimin toplanmasını sağlamaktır. Geçmişte çeşitli kereler denenen ve başarısızlıkla sonuçlanan bu strateji bu seçimde de denenmek isteniyor. Öcalan geçen haftalarda PKK karşıtı HAK-PAR ve KADEP’in ‘seçim ittifakı’na dahil edilmesi talimatını verdi. BDP yetkilileri de hemen kolları sıvayıp adı geçen Kürt partilerin yetkilileriyle görüşmeye başladı. HAK-PAR, Kemal Burkay’a yakınlığıyla bilinen bir parti. Partinin başında Bayram Bozyel var. KADEP ise Şerafettin Elçi’nin genel başkanlığını yaptığı bir parti. Elçi’nin Barzani’nin partisine yakın olduğunu bilmeyen yok. HAK-PAR ve KADEP hem demokratik açılım, hem de 12 Eylül referandum sürecinde AK Parti Hükümeti’nin politikalarına “evet” diyen bir yerde durdular. HAK-PAR ve KADEP sözcüleri Öcalan’ı en başından itibaren ‘derin devletin adamı’, örgütünü de Ergenekon’un bir uzantısı olarak suçlayıp durdu. Ergenekon-PKK ilişkisi konusunda en sert eleştirileri de her iki partinin yetkileri hep dile getirdi. Öcalan’ın Kemal Burkay’dan tutunuz da Şerafettin Elçi’ye varıncaya kadar kendisi dışındaki tüm Kürt hareketlerinin liderlerine yaptığı sert suçlamalar da bilinmiyor değil. Öcalan’ın bu ağır suçlamalarından Barzani ve Talabani’nin de nasibini ziyadesiyle aldıkları sır değil. Şimdi Öcalan’ın talimatıyla ‘seçim ittifakı’ görüşmeleri yapılıyor. Hayret etmemek ne mümkün! *** HAK-PAR’ın da KADEP adına Şerafettin Elçi’nin de ‘seçim ittifakı’na prensipte “evet” dedikleri söyleniyor. HAK-PAR’ın iki şartı var. Birincisi, kendilerinden üç ismin seçilebilir yerlerde aday gösterilmesi. İkincisi, seçim sonuna kadar çatışmasızlık kararının alınması. Anladığım kadarıyla HAK-PAR, politik Kürt mahallesinde ‘birlik-ittifak’ çağrılarına olumsuz yanıt veren bir parti konumuna kendini düşürüp siyaseten elini zayıflatmak istemiyor. O yüzden prensipte “evet” dediği bir işi ‘çatışmasızlık’ şartı üzerinden yokuşa sürüyor. Çünkü örgütün ikinci şarta “olur” vermeyeceğini kuvvetle öngörüyorlar. Dolayısıyla şartlarına “hayır” denildiği için ittifakın oluşmadığı eleştirisini ellerinde güçlü bir koz olarak tutmak istiyorlar besbelli. Şerafettin Elçi’nin de ‘Kürtlerarası birlik’ çağrısına “hayır” diyen bir pozisyonda olmak istemediği için “evet” dediği, ama kendisine önerilen Şırnak yerine Diyarbakır’ı istediği söyleniyor. *** Bakalım bu görüşmeler ne şekilde sonuçlanır. Kendi adıma ne şekilde sonuçlanırsa sonuçlansın, bu işten PKK diğer Kürt partilerine karşı siyaseten eli güçlenmiş halde çıkacaktır. PKK’nın kendi dışındaki Kürt partilerine kurduğu bu siyasi tuzağa düşülmüş olması, onların siyaseten durdukları yerin inandırıcılığına gölge düşürecektir. Bu çok ciddi bir itibarsızlaştırma operasyonudur. ‘Seçim ittifakı’ veya ‘Kürtlerarası birlik’ iddiası, bunun kamufle edilmiş biçimidir. Burada belirleyici olan Öcalan’dır. Mahut Kürt partileri de görüşme masasına oturarak Öcalan’ın ve örgütünün belirleyiciliğini kabul etmiş olduklarını peşinen göstermiş oldu. Öcalan seçime giderken bir kez daha politik Kürt mahallesinin tartışılmaz tek patronu olduğunu diğer Kürt partilerine de kabul ettirmiş görünüyor. Zaten istediği de böyle bir algının oluşmasıydı. Bir iki milletvekili çıkarmak uğruna ‘derin devlet’in ve Ergenekon’un Kürt ayağı olarak hep suçlayıp durdukları örgütün siyaseten elini güçlendiren bir pozisyonda durmak ise HAK-PAR’ın ve KADEP’in ilkeselliğini tartışmalı hale getirecektir. *** Öcalan’ın istediği ‘Kürtlerin birliği’ görüntüsü altında kendi liderliğini pekiştirmek ve siyaseten elini güçlendirmektir. Öcalan’ın kendisine rağmen bir çözüm istemediği, hatta çözüm gelişirse bunu sabote etmek için elinden gelen her şeyi yapacağını hep söyleyen HAK-PAR ve KADEP yetkililerinin tam da Ergenekoncu düzenin tasfiye edileceği tarihi seçimde kendileri için kurulan tuzağı nasıl göremediklerini anlamak mümkün değil.
<< Önceki Haber PKK’nın siyasi tuzağı Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER