Hayallerim yıkıldı


Bir kaç hafta önce Lyon’daki TESEV toplantısı sırasında, Fransız Sosyalist Partisi’nin temsilcilerini dinlerken Sarkozy sonrası AB-Türkiye ilişkilerini hayal etmiş, kamuoyu yoklamalarında Sosyalist Parti’nin muhtemel başkan adayı olarak yıldızı parlayan Dominique Strauss Kahn’ın Fransa’nın başına geçmesi halinde olabilecekleri düşünmüştüm. Kahn, Cumartesi günü bütün hayallerimi yıktı. Daha önce de bu konuda sabıkası olan IMF Başkanı bu kez Manhattan’daki lüks otel odasında kat görevlisine saldırmıştı. Dahası, apar topar bindiği anlaşılan Air France uçağından indirilerek gözaltına alınmıştı. Kahn, kendine yöneltilen tecavüze teşebbüs, zorla alıkoyma ve şiddet kullanma gibi suçlamalardan kurtulsa da cumhurbaşkanlığı şansını yitirdi. Bazılarının iddia ettiği gibi tuzağa düşürülmüş dahi olsa geçmişi yakasını bırakmayacaktır. Sosyalistlerin adayı Umarız sosyalistler mümkün olan en kısa süre içinde makul bir başkan adayı bulur da bir dönem daha Sarkozy ya da Le Pen kaprisi çekmeyiz. Zaten Fransa’nın da, AB’nin de sağduyuya ve uzak görüşlülüğe ihtiyacı var. Bombaladıkları Kuzey Afrika’dan gelen bir kaç mülteci için sınır kapılarını kapatıp zar zor hayata geçirdikleri Schengen sistemini askıya almak isteyen ülkeler Avrupası böyle giderse birliğini pek fazla koruyamayacak. Paranın birliği de gümrüğün birliği gibi, hiç parlak vaziyette değil. Yunanistan göründüğünden de zor durumda. Borçlarını ödeyip, ekonomik anlamda ayaklarının üstüne dikilmesine imkansız gözüyle bakılıyor. İrlanda çoktan iflas etti. Portekiz ve İspanya ekonomileri de sarsıntı içinde. Yaratılan AB içi fonun derde deva olacağı çok tartışmalı. Siyasi anlamda da “Birlik” olarak büyük bir performans sergilediklerini söylemek olanaksız. AB kendisini toparlasa dahi cazibesi yeniden kazanması için beklememiz gerekecek. Ayrıca unutmayalım ki AB sadece çekim gücünü yitirmiyor, aynı zamanda Türkiye’yi itiyor da. Türkiye, Fransa’nın ve Kıbrıs Cumhuriyeti adına hareket eden Rumların kaprislerinden bıktı. Daha doğrusu artık duygusuzlaşmaya başladı. Geçtiğimiz yıl Aralık ayında müzakere için hiçbir başlık açılmamış olmasına rağmen umurumuzda olmadı. Başmüzakereci Egemen Bağış şikayet etmeseydi, basının dahi dikkatine çekmeyecekti. Bir zamanlar her türlü reform çabasının referans noktası olan AB üyeliği Kürt sorunundan anayasa tartışmasına kadar neredeyse hiçbir yerde yok. Üstelik Türkiye’nin seçim sonrası gündemini de AB’den çok daha farklı konular belirleyecek. Kürt sorunu için zaman son derece dar. Terörün ve her türlü şiddetin hortlamaması, demokrasinin kökleşmesi, istikrarın sürmesi için adımlar atılması, açıkça söyleyelim demokratik bir pazarlığın yapılması gerekiyor. İnternet sansürü ve gazeteci hapisleriyle ifade özgürlüğü de acil gündem maddeleri arasında yer alıyor. Diplomasinin gündemi Diplomasinin ağırlık noktasını da Ortadoğu ve Kuzey Afrika oluşturacağa benzer. Suriye, Irak, İran başta olmak üzere bu coğrafyanın geleceği Türkiye’yi artık yakından ilgilendiriyor. Değişim 10 yıl önce yaşanmış olsaydı belki kayıtsız kalmamız mümkündü ama şimdi imkansız. Filistin sorununu da Türkiye yakından takip edecektir. Mısır-İsrail ilişkileri bizi hiç olmadığı kadar etkileyecektir. Bu yazının kaleme alındığı Ermenistan da Türkiye’nin dikkatini dağıtacak yerlerden biri. İki yıl önce imzalanan protokoller konusunda bir şeyler yapılması şart. Ermenistan-Türkiye ilişkilerini sonsuza kadar askıda tutamayız. Azerbaycan kırılmadan, bölgesel barış ve istikrar gözetilerek adım atmanın yolları bulunmak zorunda. Kısacası Kahn “skandalı” (ya da isterseniz komplosu deyin) AB-Türkiye ilişkilerini iyice tıkadı. Kıbrıs sorununda bir mucize gerçekleşse bile Fransa-Türkiye ilişkileri, dolayısıyla da Türkiye’nin AB üyelik perspektifi kapalı kalmayı sürdürecek. Kim bilir belki de AB bizim üye olmak istemeyeceğimiz bir kulüp haline dönüşecek...
<< Önceki Haber Hayallerim yıkıldı Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER