TUSKON’a dostça bir hatırlatma


Son yıllarda Türkiye’de yaşananları, özellikle büyüme sürecini TUSKON fenomeninden ayrı analiz edemezsiniz, ederseniz hata yapmış olursunuz. Türkiye ekonomisi senelerce klasik bir rant ekonomisi olarak işledi; ülkenin büyük sermaye grupları devletçi uygulamalarla palazlandılar ama dünya ölçeklerinde bir yere pek gelemediler. Vahşi koruma oranları, devlet bankalarından alınan negatif faizli krediler, piyasa fiyatlarının altında kullandırılan KİT ürünleri vs. on yıllarca Türkiye ekonomisini belirlediler, ama ekonomi bir yerlere gelemedi. Bu rekabete kapalı ama büyük grupları palazlandıran devletçi, rantçı politikaların içine de, rant havuzunun küçüklüğü nedeniyle herkes sokulmadı. Bu rant havuzundan nemalanmasına izin verilmeyen şirketlerin başında da bir zamanlar saçma bir ifadeyle “yeşil sermaye” diye adlandırılan Anadolu sermaye grupları geldiler. Bu gruplar da 90’lı senelerde ve özellikle 1996 gümrük birliği sonrası sermaye birikimlerini yabancı piyasalar üzerinden, ihracat ile yapmaya başladılar. Bu yönelim, ihracata yönelim, ne kadar bilinçli ve tercih edilmiş bir durumdur, ne kadar bir çaresizliğin, rant havuzundan dışlanmanın bir sonucudur, bilemem, artık çok da önemli değil ama sonuçları Türkiye ekonomisi için muhteşem olmuştur diyebiliriz. İhracatımızda yaşanan büyük sıçrama, Anadolu’da hem nitelik hem de nicelik olarak yükselen istihdam, Anadolu kentlerinin, mesela Konya’nın, Kayseri’nin başarılı şehirleşme örnekleri haline gelmeleri ve belki de en önemlisi 2001 krizi sonrası yaşanan çok başarılı büyüme sürecinin altında büyük ölçüde ihracata odaklanmış Anadolu sermaye grupları ya da başka bir adla TUSKON var. Ancak, her başarılı hamlenin, bu örnekte başarı çok belirgin, bir aşamada, nitelik sıçraması yaparak yeni ve dünya koşullarına daha uyumlu bir üretim-ihracat stratejisine geçmesi de şart. TUSKON da, şayet bu geçişi, üretim ve ihracatını yeniden yapılandırmasını gerçekleştiremez ise, rantçı grupların, şirketlerin durumuna düşebilir. Basından öğrendiğim kadarıyla TUSKON 26-27 Ekim tarihlerinde İstanbul Kongre Merkezi’nde Türkiye-Dünya Ticaret Köprüsü programı düzenliyor; çok başarılı bir girişim. Yine basından öğrendiğim kadarıyla, 2011 Türkiye Dünya Ticaret Köprüsü etkinliği gıda, tarım, hayvancılık, hızlı tüketim mamulleri ve ev aletleri sektörlerinden temsilcilerin katılımıyla gerçekleşecek. Dünya ekonomisinde rekabetçiliğin, en genelinde de yüksek ihracat hacminin ve büyük para kazanmanın yolu artık yüksek teknoloji mallarından, yaratıcılıktan, iletişim ürünlerinden geçiyor; 21. yüzyılın meydan okumalarını tarım ürünleri, ev aletleri ve başka yüksek teknoloji içermeyen tüketim malları üreterek karşılamak mümkün olmayacak. Ve üstelik, bu nokta çok önemli, yüksek teknoloji ürünleri, iletişim ürünleri üretmek artık eskisi gibi büyük sermaye birikimleri falan gerektirmiyor, sadece yaratıcılığa yönelik bir zihniyet gerektiriyor. Apple’ın kurucusu Steve Jobs’un vefatı ile yapılan tartışmalar, Apple şirketinin piyasa değerinin 350 milyar dolar, Google’ın 200 milyar dolar olması, bu şirketlerin garajlarda gençlerin kurdukları şirketler oluşu hepimize geleceğin yönünü göstermeli, öğretmeli. TUSKON’un geldiği çok başarılı nokta artık bir sıçrama gerektiriyor; tarımla, hayvancılıkla, yatakla, ev aletleriyle aynı başarının sürdürülmesi, kolay değil demiyorum, imkansız. TUSKON’un ortaya çıkışında, başarısında rant havuzuna giremeyişi, girmeyişi önemli idi; bunun nedeni de dönemin siyasi kadrolarıyla kan uyuşmazlığı idi. TUSKON’un AK Parti ile beraber bugün bu kan uyuşmazlığını geride bırakması ise, kanımca, TUSKON için yeni bir tehdit unsurudur; devlet yardımları, rantları, ihaleleri, ulusal preferanslara yaslanmak kısa vadede kolaycı ama uzun vadede de başarısızlığın, yok oluşun garantisidir. Türkiye’nin ve TUSKON’un geleceği gerçekleştirilmesi gereken bu nitelik sıçramasındadır. twitter.com/KarakasEser
<< Önceki Haber TUSKON’a dostça bir hatırlatma Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER