Nâzım Hikmet bugünün Kuzey Kore'sini görebilseydi...


Resmi unvanı "Sevgili Lider" olan Kuzey Kore Devlet Başkanı Kim Jong-il'in ölümü dolayısıyla, "Babadan oğula iktidar" modeli demokrasileri bir kez daha irdelememiz herhalde gerekiyor. Bizim de katılıp şehitler verdiğimiz Kore Savaşı'na, Komünist Blok sözcüleri "Halkların özgürlüğü için verilen mücadele" derdi. Kore Savaşı'na 1950'de Birleşmiş Milletler Ordusu'na katkı olarak 4500 kişilik bir tugay gönderdiğimizi, bu savaştan biri albay, 3'ü binbaşı, 6'sı yüzbaşı olmak üzere 724 şehit, 2068 yaralı ve 234 esir ile çıktığımızı hatırlar mısınız? Kuzey Kore'de 1950'den 1953 Ağustosu'nda özgürlüklerine kavuştukları güne kadar esaret yıllarını geçiren Türk askerlerinin 5'i subay, 3'ü astsubay, 226'sı da erdi. Bu esir askerlerimizin tutuldukları kampı 1952'de Nâzım Hikmet de ziyaret etmiş. Nâzım Hikmet'in şiiri Hatta Kuzey Kore cennetine karşı savaşa gönderilen "General Klark'ın piyade eri Veli oğlu Ahmet"e hitaben bir şiir de yazmış: "Hani bahar sabahları vardır, Ahmet, çıkarsın evden/ karşında bir müjde gibidir dünya./ İşte böyle bir dünyaydı artık Kuzey Koreli için her sabah/ her akşam/ her gece memleket./ Söz hürriyetindi. / Toprağı bölüşmüştüler. Demiryolları/ altın,/ gümüş, / kömür,/ ovada yağmur, dağda rüzgâr,/ deniz/ bulut,/ güneş, çocuk bahçeleri, hastaneler, okullar ve fabrikalar milletindi./ Bahtiyardılar./ Kimi öldürmeğe gidiyorsun Ahmet?" 1950'li yıllarda bu mücadeleyi "Özgürlüğü ve zenginlikleri paylaşan Kuzey Kore halkı" için sürdüren Kuzey Kore lideri, dün ölen Kim Jong-il'in babası Kim İl-sung'du. Kim İl-sung 1994'te ölünce yerine Kim Jong-il geçmişti. Tarihi yanılgılar Şimdi de Kuzey Kore'nin yeni liderinin, Kim Jong-un olması bekleniyor. Yani görev sırası 3'ncü kuşakta şimdi. Ne büyük bir tarihi yanılgı bu! Nâzım Hikmet'in, Veli oğlu Ahmet'i "Hürriyete karşı savaşmak"la suçladığı yılların çok ertesinde aynı ailenin 3'üncü kuşak çocuğu, bu ülkenin yeni despotu oluyor. "Sovyet Cenneti" balonu da böyle patlamamış mıydı? Bütün yaşamını bu balona adamış, bu yüzden Sansaryan Han'da işkence görmüş eski tüfek dostlardan biri ile, bu büyük tarihi yanılgı üzerinde konuşuyordum. Çok kırılmış olduğunu hissettim ve konuyu değiştirdim. Nâzım Hikmet yaşasaydı Acaba Nâzım Hikmet şimdi yaşasaydı ve Kuzey Kore'yi özgürlüklerin cenneti olarak anlatan şiiri kendisine hatırlatılsaydı, ne derdi? Bu yanılgıları ideolojik saplantı biçiminde kuşaklar boyu taşıyanların yüzyılını geride bıraktık. Dün ölen Kuzey Kore despotuna Rusya'daki tren seyahatine eşlik eden Rus diplomat Pulikovsky'nin anlattığına göre, Kim Jong-il'in sofrasında her gün mutlaka bir taze ıstakoz bulunurmuş. En az 10 kadeh şarap içermiş ve dijestiv olarak da Hennessy VSOP konyağı tercih edermiş. Yanılmayan kişi Önceki gün de Demir Perde çöktükten sonraki Çekoslovakya'nın ilk Cumhurbaşkanı yazar Vaclav Havel öldü. Havel tarihi yanılgıya düşmeyen bir kişiydi. Çekoslovakya'nın bir iç savaş olmadan ikiye bölünmesini planlamış ve 1993'te de Çek Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı seçilmişti. Aslında galiba bütün bu önemli olaylar bir anlamda insanların serüvenleridir de. Yanılan ve yanılmayan insanların serüvenleri...
<< Önceki Haber Nâzım Hikmet bugünün Kuzey Kore'sini görebilseydi... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER