'Kainat sarayında çalışan ameleler'

Okuma Süresi 3 dkYayınlanma Çarşamba, Aralık 27 2017
''Cenab-ı Hak, hiçbir şeyi hareketsizliğe mahkûm etmemiştir. Hareket ve faaliyette lezzet vardır. Hareket, bizzat lezzettir. Biz “lezzet” kelimesini, bizim anladığımız mânada Cenab-ı Hak hakkında kullanamayız. Ama, hiçbir şeye muhtaç olmayışına, istiğna-i mutlakına uygun olacak ifadelerle lezzet-i mukaddese tabirini kullanabiliriz. Kainatta, bu hiç durmayanları durdurmayan Fââl Zatın bu, faaliyetini bu sırrı da ayrı bir hikmettir. ''
'Kainat sarayında çalışan ameleler'
Safvet Senih / samanyoluhaber.com

Hac Suresinde geçen secde âyetinde buyuruluyor ki: “Bilmez misin ki göklerde ve yerde bulunan kimseler, hatta Güneş, Ay, yıldızlar, dağlar ağaçlar bütün canlılar ve insanların bir çoğu hakkında ise, azap hükmü kesinleşmiştir. Allah’ın zelil kıldığını aziz edecek kuvvet yoktur. Şüphesiz ki Allah, ne dilerse, yapar.” (22/18) 

Yirmi Dördüncü Söz’ün Dördüncü Dalına bu âyeti serlevha yapan Üstad Bediüzzaman Hazretleri, kainat sarayında çalışan ameleler ile ilgili orijinal hakikatlar anlatmış:

“Şu büyük ve geni  Âyetin Hazinesinden yalnız bir tek CEVHERİNİ göstereceğiz. Şöyle ki: Kur’an-ı Hakîm sarahat ile apaçık şekilde ifade ediyor ki: Arştan ferşe (yere), yıldızlardan sineklere, meleklerden semeklere (balıklara), gezegenlerden zerrelere kadar herşey, Cenab-ı Hakka secde, ibadet, hamd ve tesbih ederler. Fakat ibadetleri, mazhar oldukları İlahî Güzel İsimlere ve kabiliyetlerine göre ayrı ayrıdır, çeşit çeşittir. Biz onların ibadetlerinin çeşitliliğinin bir nevini bir temsil ile beyan ederiz. Mesela: “En güzel temsiller Allah’a mahsustur.” (Nahl Suresi, 16/60) Büyük bir mülk  Sâhibi, büyük bir şehri veya muhteşem bir sarayı bina ettiği vakit, o Zât dört nevi ameleyi onun binasında istihdam edip kullanır.

“Birinci nevi: Onun kul ve köleleridir. Bu nev’in, ne maaşı var ve ne de ücreti var. Belki onlar efendilerinin emriyle işledikleri her amelde, onların gayet lâtîf bir zevk ve hoş bir şevkleri vardır. Seyyidlerinin medhinden ve vasfından ne deseler, onların zevkini ve şevkini ziyade eder. Onlar, O mukaddes efendilerine intisaplarını büyük bir şeref bilerek onunla iktifa ediyorlar. Hem o Efendinin namıyla, hesabıyla, nazarıyla işlere bakmalarından da mânevî lezzet buluyorlar. Ücret ve rütbeye ve maaşa muhtaç oluyorlar.

“İkinci kısım ki: Bazı avamdan hizmetkârlardır. Bilmiyorlar niçin işliyorlar. Belki o şanlı Mâlik o

Bu haberler de ilginizi çekebilir