KÜRT SORUNUNDA YENİ DÖNEM

Okuma Süresi 3 dkYayınlanma Perşembe, Mart 26 2009
Dünkü ve bugünkü kaygı aynıdır:
BİRAZ sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le Brüksel’e uçacağım. Sayın Gül’le ilk gezim. Belli ki uçakta AB konuları kadar “Kürt” ve “Irak Kürdistanı” kavramı da konuşulacak. Irak gezisinde Gül, kendi söylemi olarak “Kürdistan” dememiş, Irak Anayasası’ndaki bu terimi ifade etmiş. Günün tartışması bu. Bu tartışmalar 1990 kışında Saddam’dan kaçan yüz binlerce Iraklı Kürdün Türkiye’ye sığınmasında yaşadığımız “terminoloji” sorununa benziyor. Canlı yayın yapan arkadaşlarımız dikkatli bir şekilde “Kuzey Iraklılar” diye konuşurlardı, dikkatleri dağılınca “Kürtler” deyiverirlerdi. Dünkü ve bugünkü kaygı aynıdır: Kavramın Türkiye’ye de sirayet etmesi! Haklı bir kaygı... Ama çözüm ararken realist olmak gerekir. Atatürk’ten bu yana Bugünkü Irak sınırı çizilirken Atatürk, İnönü, Çakmak ve Karabekir Kuzey Irak’ta siyasi bir Kürt yapılanmasının Türkiye’deki “vatandaşlarımızı” etkilemesinden fevkalade kaygılıydılar. Fakat sınırı bunu önleyecek şekilde çizememişlerdi. O zaman Irak’a hâkim olan İngiltere’den, “Irak’ta Kürtlere özerklik vermeme” garantisi istemekten başka yapabilecekleri bir şey yoktu. İngiltere bu sözü vermiş, biz de bugünkü sınırı kabul etmiştik. Atatürk’ü biraz rahatlatan bir faktör daha vardı: Kasım 1926’da İngiltere’nin Irak Valisi Henry Dobbs’u kabul ettiğinde Atatürk, “Kürtlerin daha kuşaklar boyu kendi kendilerini yönetme yeteneğinden yoksun kalacaklarını” söyleyerek ifade etmişti bunu. Aradan geçen altmış yılda ‘asimilasyon’ gerçekleşmedi. Özellikle 1990 Körfez Savaşı’ndan sonra Irak’taki özerk Kürt yönetimi bir hayli kurumlaştı. Türkiye’de ise Org. Aytaç Yalman’ın da belirttiği gibi, Kürt sorunu 1960’larda, 70’lerde hal yoluna konulamadığı için terörle birlikte çok ciddi bir sorun haline geldi. Yeni faktörler? Genelde hafızamızla düşünür

Bu haberler de ilginizi çekebilir