Üç aylar geliyor, hazır mısınız?

Ali Demirel

Ali Demirel

01 Mar 2019 09:42
  • Rabbimize şükürler olsun bu sene de üç aylara kavuşmak üzereyiz. Önümüzdeki perşembeyi cumaya bağlayan gece itibariyle gönül dünyamıza üç ayların ilki Recep ayını misafir edeceğiz. 

    Üç aylar, Peygamber Efendimiz’den (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu yana din-kültür hayatımızda oldukça önemli bir yer tutuyor şüphesiz. Öteden beri hayatlarının bütününü Allah Resûlü’nün mübarek hayatlarına göre düzenleyerek ona yakın olmaya çalışan müminler, üç ayları Efendimiz gibi yaşamaya çalışmışlardır. 

    Yılın diğer aylarında yine dinin öngördüğü şekilde bir hayat yaşayan müminler, üç ayların gelmesiyle yaşayışlarına daha bir dikkat ederek kendilerini on bir ayın sultanı Ramazan ayına hazırlama gayreti içinde olmuşlardır. 

    Zira Recep, kapıdan mübarek yüzünü gösterince, az sonra Regâib ve Miraç yüreklerde rahmet tebessümlerinin cilveleriyle arz-ı endâm edecektir. Bu iki rahmet esintili kutsi misafirden hemen sonra ise Şaban ayı elimize kurtuluş ‘Berat’ımızı vermek için kapımızı çalacaktır. Sırada ayların sultanı Ramazan ile gecelerin şahı Kadir Gecesi vardır. 

    Rahmet günleri bizi bekliyor

    Bu kutlu günler, yer yer sürçmüş günah işlemiş ama pişman olmuş insanların temizlenmeleri adına rahmetin araladığı kapıdan geçip huzura varma günleridir. Yine bu günler “Rahmetim gazabımı geçmiştir” buyuran Rabbimiz’in o engin rahmetini kullarına sağanak sağanak yağdırdığı günlerdir. 

    Üç aylar, bilhassa Ramazan ayı, hoşgörünün, ibadetin, günahlardan kaçınmanın, merhametin, başkalarına iyilik yapmanın, çocukları sevindirmenin, dulu, yetimi, yolda kalmışı, ihtiyarı kısaca bütün düşkünleri el üstünde tutmanın ruhu coşturduğu bir rahmet iklimidir.

    Allah Resûlü, ümmetini Ramazan gelmeden önce manevi anlamda Ramazan ayına hazırlamıştır. Bunun için kendisi oruç tutarak, sadaka vererek ve geceleri kalkıp namaz kılarak ümmetine bu ayların nasıl değerlendirilmesi gerektiğini de bizzat göstermiştir.

    Efendimiz, ümmetini gün gün, adım adım Ramazan’a ve onda coşan rahmete hazırlamış, onların ebedî kurtuluşunu arzulamıştır. Efendimiz, bu aylarda sürekli Ramazan’a hasret bir halde yaşarken bir yandan da, “Allah’ım! Hakkımızda Recep ve Şaban’ı mübarek kıl ve bizi Ramazan’a kavuştur.” (Keşfu’l-Hafâ, 1/186) diye dua etmiştir. 

    Bu günleri nasıl değerlendirelim?

    Şu halde, her yıl bizlere ikram edilen bu bulunmaz fırsattan istifade etmeliyiz. Bunun için yakınlarımızla daha sık bir araya gelip sohbetlerde bulunabiliriz. Aramızda Kur’an’ı paylaşıp imkân nispetinde günlük ve haftalık hatimler yapmaya başlayabiliriz. Makbul dua ve virdleri daha çok okuyabiliriz. 

    Bu arada, üç ayların ve kandil gecelerinin evlerimizde ve aile fertleri arasında ayrı bir mânâ içinde yaşanması gerektiğini de unutmamalıyız. Çocuklarımız o manevî havayı soluya soluya büyümelidirler. Bunun için mübarek gecelerde onları hediyelerle sevindirip mescitlere, camilere alıştırmakta büyük faydalar vardır.

    Ayrıca fırsatını bulduğumuzda sabaha karşı seher vakitlerinde uyanık bulunmaya çalışarak insanlık, bilhassa da mazlum ve mağdurlar için dualar etmenin fazilet ve kıymeti sonsuzdur. 

    O feyizli vakitte yapılan duaların kabul ihtimali çok kuvvetlidir. Bu bakımdan gerek kendimizin, gerekse mümin kardeşlerimizin dünya ve âhiret imtihanlarından başarılı çıkmaları için Rabbimize niyazda bulunmak ve O’ndan yardım istemek suretiyle hem sıkıntı ve musibetlere karşı sarsılmaz bir dayanak noktası bulmuş, hem de tükenmez bir teselli kaynağına kavuşmuş oluruz.

    Bu vesileyle üç aylarınızı ve mübarek Regâib kandilinizi şimdiden kutlar, bütün insanlık için hayırlara vesile olmasını Rahmet-i Sonsuz’dan niyaz ederim...


    BİR SORU-BİR CEVAP

    Mübarek günlerde ölenler cennetlik mi?

    Bu soruyu bize Yaşar Bey sormuş. 

    Genelde halk arasında böyle yaygın bir kanaat var. Cuma, kandil geceleri gibi mübarek günlerde ölen insanların cennetlik olacağı öteden bu yana hep söylenegelir. 

    Halbuki bu günlerde ölen nice inançsız ve zalim insanlar da vardır. O yüzden kişilerin sadece bu günler içinde ölmesine dayanarak onlar hakkında hüküm vermek doğru olmasa gerek.

    Bununla beraber “zarf”ın yani bu günlerin de kıymeti yok değildir. Zira böylesi günler Allah’ın kudsiyet izafe ettiği, lütuflarını liyakat şartı aramaksızın sağanak halde dağıttığı günlerdir. Dolayısıyla bu günler içinde ölen insanların da o lütuflardan hissedar olmaları ümit edilir. 

    Ama unutmayalım ki, esas olan “zarf” değil “mazruf”, yani zarfın içindekidir. Bizi ötede cehennemden kurtarıp Rabbimizin rızasına ulaştıracak olan hayırlı amellerimiz olacaktır. 

    TWİTTER : @aliihsandemirel

    01 Mar 2019 09:42
    YAZARIN SON YAZILARI