Günümüz nesillerine örnek olmak

Safvet Senih

Safvet Senih

09 May 2024 11:08
  • Başta Kur’an sarih  ve  işarî ifadeleriyle ve sünnet-i sahiha yol göstericiliğiyle, sahabe hayatını anlatan kitaplar belge ve senetleriyle sâfiyane, ihlaslı, samimî yaşayışın kendisini ve prensiplerini gözler önüne serip duruyor. Ayrıca İkinci Dirilişin mensupları fedakar ve cefâkar davranışlarıyla rehberliklerini sürdürmüşler ve bütün bunlar hatırat halinde elimizde. Üstad Hazretlerinden sonra M. Fethullah Gülen Hocaefendi gözümüz önündeki örnek hayatı ile meydanda…  İşte bütün bunlara göre bizlere ne düşüyor. 1995’te yaptığı bir konuşmada bize pek çok  mesaj  veren Hocaefendi şöyle diyor:
    “Zaman döndü dolaştı bize ve size geldi. şimdi ibret alacak, ders alacak nesiller bizleri sizleri takip ediyor. Evet, Kur’an’ın, ‘Peygamber’de sizin için alınacak örnekler vardır.’ buyurduğu ve geriden gelenlerin şahsî, ailevî, ictimaî hayat adına onu örnek aldıkları gibi, şimdi yeni yetişen nesillerin de bu hakikatten  hareketle, sizleri örnek alacaklarını unutmamak lâzım. Yanlış anlaşılmasın, bunları ifadede tezyif kasdı yoktur.  ne var ki, bu bir vakıadır. Arkadan gelenler daima öndeki insanları kollarlar. Yeme, içme, yatma, istiğnâ..  gibi hemen bütün hususlarda öndekilere benzemeye çalışırlar. Bu noktada sesimi yükseltip en tiz perdeden sizlere şöyle haykırmak geliyor içimden.
    Eğer bu mevzuda bizler, geçmişten ve daha ötede Ashab-ı  Kiramdan ve günümüzde Hz. Sahipkıran’ın (Üstad  Hazretlerinin)  etrafındaki talebelerinden gerekli dersleri alıp hayatımıza tatbik edebilseydik, geleceğin çağlayanlarının şelaleler halinde İslâm lehine akıp, çağlayıp gideceğine rahatlıkla teminat verebilirdim. Ama eğer durum başka türlü ise, o zaman da kendimizi yeni baştan kontrol etmemiz, murakabe ve muhasebelerimizi sıklaştırmamız gerektiği kanaatimi mutlaka arzetmeyelim.
    “Evet, o aç, susuz, giysisiz insanlar, açtıkları küçücük evlerde KİRA   PARASINI  bile  vermekten âciz kişiler, ceketlerini satıp veya hatırlarının geçtiği kimselerden borç alarak oturdukları evin kirasını ödeyen o kahramanlar sayesinde bu günlere geldik. Hatta sizin iyi bildiğiniz birisinin bile, Hizmet için aldığı iki yüz lirayı, iki senede ödeyemediği söz konusudur. Nihayet bir gün borç aldığı şahıs, kendisine hatırlatarak,  ‘O parayı Risale alıp dağıtmak için almışsınızdır, isterseniz size hakkımı helâl edeyim’ der. Kabul etmez. Çok net hatırlamamakla beraber zannediyorum, birisinden borç alarak o borcu öder. (…)  
    “Evet, bugün dünyanın dört bir yanına hicret boyutlu bir göç dalgası varsa, işte bu ‘ani’l-merkez’ güçten kaynaklanmaktadır. Bu gücün arkasında, arpa kadar bir şeyi hediye olarak kabul etmeyen Hz. Bediüzzaman vardır. Hulûsî Efendi, Zübeyir Gündüzalp, Mustafa Sungur, Bayram Yüksel, ve emsâli davâ erleri vardır. Hayatlarını Allah Resulünün Suffa  Ashabı gibi geçiren ve Sahabe safvetinin temsilcileri olan kişiler vardır. Ve bugünler…  Bu günlerde de Cenab-ı Hakkın lütufları sağnak sağnak başımızdan aşağı yağıyor. Ben hiç mübalağa etmeden, Rabbimin bu tecellilerini vicdanımda hissederek ve her kelimenin yerli yerinde kullanılmasına fevakalâde özen göstererek diyorum ki: Rabbimizin nimetleri boyumuzu aşkın, liyakat ve istihkakımızın da çok çok üstündedir. Bu kervana katkıda bulunanlara ve bu nimetler döneminin temsilcilerine şahsen ben, her gün kadın-erkek, çoluk-çocuk, genç-ihtiyar, esnaf-memur, tüccar-talebe deyip, hatta toplumun bütün katmanlarını tek tek sayarak dua ediyorum..  dua ediyor ve hiçbir kesimi dışarıda bırakmamaya özen gösteriyorum. Yer yer, zaman zaman;  belde belde, ülke ülke, isimler zikrediyor ve şöyle yalvarıyorum  Rabbime;  ‘Kavlî, fiilî, hâlî iman ve Kur’an hizmetine destek olanlara, el uzatanlara, maddî imkânlarını seferber edenlere rahmetin, inayetin, bereketin ve hıfzın işe mukabelede bulun Allah’ım!  Lütuflarını onların başlarına sağnak sağnak yağdır. Gönüllerini, verme duygusuyla donat. Sonra bu donatmayı verme şeklinde gerçekleştir.’  Diyorum..  denilmelidir de, zira gelecek, bir yönüyle bu anlayış, bu felsefe ve bu düşünce üzerinde umranlar haline gelecek ve gelişecektir. Eğer bizler o ilk dönemin Sahabileri ya da Hz. Sahipkıran’ın talebeleri gibi samimiyet ve safvet içinde olmazsak, olup da onu koruyamaz ve devam ettiremezsek –ki ben şahsen koruyamadığım endişesi ile iki büklümüm -  geleceği kucaklayacağımızdan söz edilemez. Evet, ehl-i dünya insanlar gibi görerek ve tiryakiliklerle israfa açıldığımız, evlerimizi onlar gibi dekore ettiğimiz, günde üç defa önümüze sofralar konduğu sürece geleceğin umranlarını kurma, bahis mevzun edilemez.” 
    (Fasıldan Fasıla-3)

    09 May 2024 11:08
    YAZARIN SON YAZILARI