Garip, Ne Yaşarsa Yaşasın!

Okuma Süresi 3 dkYayınlanma Cumartesi, Haziran 17 2023
Samanyoluhaber.com yazarı Dr. Selim Koç'un yazısı
DR. SELİM KOÇ 

Gariplerin başına ne gelirse gelsin, -ister en yakınlarından isterse en uzaklarından- gerek medrese-i Yusufîye’de gerek dışarda, onlar çektikleri acılara/çilelere değil vazifelerine odaklanır; bütün enerjilerini ve vakitlerini Kur’ân ve Sünnet’in bilinmesi ve yaşanması için, ihmal edilen nesillerin ıslahı için kullanırlar.

Allah Resûlü ve müminler, gördükleri her türlü kötülük ve işkenceler karşısında Mekke’yi terk etme kararı aldı ve nice sıkıntı, tehlike ve çilelerle Medine’ye ulaştı. Ancak çok önemli ve dikkat çekicidir. O, asla intikam duygularıyla hareket etmedi; kendilerini öldürmeye kalkışan ve yurtlarından ayrılmaya mecbur bırakan Mekkeli müşrikleri, küfür ve şirkin karanlığından imanın aydınlığına çıkarmaya odaklandı. Kendilerine nice acılar ve gurbetler yaşatan bu zalimlerden intikamlarını, sekiz yıl sonra Mekke’nin fethinde hepsinin kellesini alarak değil kalplerini iman nuruyla buluşturarak aldı.

Zalim müşrikler, Allah Resûlü ve inananların canlarını almayı, mallarına el koymayı hedefledi, gariplerin Seyyidi Allah Resûlü ise onları Allah ile buluşturup ebedi hayatlarını kurtarmayı hedefledi. Müşriklerin hedefi süfli ve batıl, Resûlullah’ın hedefi ise yüce ve haktı. Büyük fedakârlıklar ve kıyasıya mücadeleler sonunda Hak, batıla galebe çaldı ve Mekke’de iman etmeyen Allah’a ve Resûlüne teslim olmayan kimse kalmadı.  
 
Onun için Allah ve Resûlünden müjdeyi hak eden gariplerin hadislerde anlatılan ve nazara verilen bir özelliği de onların salih kimseler olmalarının yanında asıl başlarına ne gelirse gelsin vazifelerine odaklanmaları; kendilerini insanlığın/neslin ıslahına adamalarıdır:

Abdurrahman b. Senne tarikiyle gelen bir rivâyette, “…Yâ Rasûlallah, garipler kimlerdir?” diye sorulunca Efendimiz, “İnsanların bozduklarını (ifsad ettiklerini)

Bu haberler de ilginizi çekebilir