Kıssa Hisse İçindir

Okuma Süresi 3 dkYayınlanma Salı, Ağustos 24 2021
"1981 ve 1982’de M. Fethullah Gülen Hocaefendi ile Ankara’da görüşmüştük. Bir ara Hocaefendi başka odaya geçince salonun ortasındaki sehpanın üzerinde az önce sohbete konu olan Tarihçe-i Hayat kitabı vardı. Şöyle bir açtım, Üstad Bediüzzaman Hazretleri'nin kendi el yazısından bir örnek olarak iki sayfalık bir mektubu çıktı."
Abdullah Aymaz | samanyoluhaber.com

Cenab-ı Hakk, “Biz, bu Kur’an’ı sana vahyetmekle, geçmiş ümmetlerin bir takım haberlerini en güzel şekilde beyan ediyoruz. Şu bir gerçek ki daha önce senin bundan hiç haberin yoktu. Bir zaman Yusuf babasına, ‘Babacığım’ dedi.  ‘Ben rüyamda on bir yıldızın, güneş ve ayın bana secde ettiklerini gördüm. ‘Evlâdım!’  dedi babası, ‘sakın bu rüyanı kardeşlerine anlatma. Sonra seni kıskandıklarından sana tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insanın besbelli düşmanıdır. Rabbin seni öylece seçecek, sana rüya tabirini öğretecek ve daha önce büyük babaları İbrahim ile İshak’a olan nimetini tamamına erdirdiği gibi, sana ve Yakup ailesine de nimetini kemâle erdirecektir. Çünkü Rabbin her şeyi hakkıyla bilir tam hüküm ve hikmet sahibidir.” (Yusuf Suresi,  12/ 3-6)

Üstad Bediüzzaman Hazretleri gezegenlerden bahsederken onların on iki olduğunu söylüyor. Halbuki hep dokuz olarak bilinir ve söylenirdi. Ama, daha sonra onuncu ve on birinciden bahsedilmeye başlandı. Üstad’ın bu husustaki tesbitinin ana kaynağının Yusuf Suresinin bu dördüncü âyeti olduğu kanaatindeyim.

“Te’vil-i ehâhis” rüya tabiri ve olayların dilini okuma, anlayıp tabir etme demektir.

1981 ve 1982’de M. Fethullah Gülen Hocaefendi ile Ankara’da görüşmüştük. Bir ara Hocaefendi başka odaya geçince salonun ortasındaki sehpanın üzerinde az önce sohbete konu olan Tarihçe-i Hayat kitabı vardı. Şöyle bir açtım, Üstad Bediüzzaman Hazretleri'nin kendi el yazısından bir örnek olarak iki sayfalık bir mektubu çıktı. Yazıya dikkatle bakıyordum. Aynı zamanda hayret ediyordum. Çünkü  Üstad gibi dâhî, harika bir zatın bu yazısı –kendisinin de ifadesiyle – okuma ve yazmaya yeni başlamış yedi sekiz yaşlarındaki acemi bir çocuğun yazısına benziyordu. Tam o esnada ben fark etmemişim, Hocaefendi de arkadan ayakta o sayfaya bakıyormuş. Bana, “Bu mektuptan ne anlıyorsun?” dedi. Ben zaten mânasına bakmıyordum, onun için bir

Bu haberler de ilginizi çekebilir