Medrese-i Yusufiye'de 50. gün

Okuma Süresi 3 dkYayınlanma Pazartesi, Ocak 30 2017
Zulme direnen iki masum Anadolu insanının hikayesini Tr724'den Veysel Ayhan yazdı
Nifak ve zulmün cenderesinde velayet yollarını kat eden on binler var. Hem de dikey olarak. İşte o insanlardan ikisinin mektubu. Biri dışarıda bir Anadolu kadını olarak iki küçük çocuğuyla zulme yiğitçe direnen ‘Haticecik’; diğeri içeride Medrese-i Yusufiye’de arşiyesini tamamlayan bir ‘Yûsufcuk’.

İşte onların mektupları:

‘KİMSEYİ ARAYAMADIM, SADECE AĞLADIM’

“Eşimi almaya gelen polisler çok ukala tavırlar sergilediler. Eşimi aşağı kapıya kadar uğurladım. Götürülürken polisler bana: ‘Niye aşağıya kadar yolculuyorsun? Suçu yoksa geri gelir’ dedi. Polise: ‘Ben eşimi hep kapılara kadar uğurladım. Ona hep hürmet ettim. Hürmetim size değil. Siz böyle tavır göremezsiniz çünkü layık değilsiniz’ dedim ve el sallayarak uğurladım eşimi.

Beş ay oldu eşim gideli. O gitmez, o bizden geçmez; götürüleli… Olsun ben iki çocuğumla dimdik ayaktayım. Kızım babasız uyumayı, oğlum kardeşini sahiplenme duygusunu, ben maddi hiçbir şeyin önemi olmadığını öğrendim.

Gurbetteydim. O gurbeti iliklerime kadar hissettim. Kimseyi arayamadım. Sadece ağladım.

İş yerinde telefon,  zımba bile kullanmayan eşim terörist muamelesi görmüştü.

Olsun… Allah onu sevmiş; sevdiği için terbiye edecekti. Silkelendim, toparlandım.

Eşimi ilk ziyarete gittiğimde, cezaevinde anneler eşler herkes ağlıyordu. Tek tek dolaştım aralarında. ‘Ağlamayın. Onlar iyi… Allah onları sevdiğinden burada istihdam ediyor; zayi etmez. Onlar iyidir; ağlarsanız yıkılırlar’ dedim. İnanamıyordum kendime.

Çocuğum düştü diye ortalığı ayağa kaldıran ben büyümüştüm. Şimdi benim durumumda olan tanımadığım insanlara bile aynı şeyi söylüyorum. Biz ağlar kederlenirsek, omuzlarımız düşerse; acizlenir isyan edersek, zalim o zaman zulüm etmiş olur. Dua etmeyi öğrenmek lazım mı. Zor çok zor…

Etrafında herkesin sana bakışlarıyla bir şeyl

Bu haberler de ilginizi çekebilir