Rantı paylaşamadılar, Yargıda Birlik birbirine girdi!

Eski Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya, 2003-2004 Adli Yıl açılış konuşmasında, “Hakimler vicdanları ile cüzdanları arasına sıkıştı” demişti ve kızılca kıyamet kopmuştu o günlerde. Yargıda kararların nasıl alındığının ve cüzdan faktörünün öneminin itirafı mahiyetindeydi bu sözler. Aradan 20 yıl geçtikten sonra, Özkaya’nın itirafından çok ama çok daha büyük ifşa ile sarsıldı Türkiye ve adliye koridorları. İfşanın sahibi, Türkiye’nin en büyük adliyesi olan İstanbul Anadolu Adliyesi’nin başsavcısı İsmail Uçar idi. HSK’ya gönderdiği mektupta, Yargı’da kanserli hücreleri, çete ve çeteciklerin olduğunu anlattı. Hakimlerin kararlarını para karşılığında aldığını, adliyede parası olanın kurtulduğu bir çark kurulduğunu ve sistemin çarkını Adalet Komisyonu Başkanı Bekir Altun’un çevirdiğini ileri sürdü.

İsmail Uçar, HSK’ya yargıdaki bu çürümüşlüğün ortadan kaldırılması için “kemoterapi” yapılıp kanserli hücrelerin yok edilmesini tavsiye etti mektubunda. Bekir Altun ve benzerlerinin yargıdan ayıklanıp tasfiye edilmesini istedi. Uçar’ın amacının yargıyı düştüğü çukurdan çıkarmak olmadığı çok açık. Zira bu kokuşmuşluğun ve çürümenin en önemli sebeplerinden biri bizzat kendisi. 17-25 Aralık Yolsuzluklarını aklayan isimlerin başında geliyordu İsmail Uçar. “Kokuşmuşluğun başı” olmakla suçladığı Bekir Altun da öyle elbette. İsmail Uçar, 25 Aralık yolsuzluklarını kapatıp operasyonu yapan savcı ve polisleri hapse attırdı, Bekir Altun ise 17 Aralık soruşturmasını kapattı ve aynı şekilde operasyonu yapan polis ve savcıları cezaevine gönderdi. Altun ayrıca, bizi dizi film nedeniyle Samanyolu Televizyonu Genel Müdürü Hidayet Karaca’yı tutuklayan hakimdi.

Peki, İsmail Uçar deşifre olup kamuoyuna yansıyacağını bile bile bu mektubu neden yazdı? Yargıda Birlik Platformu denilen yargıyı sarayın, “siyasetin