Böbrek taşları

Kadir Gürcan

Kadir Gürcan

21 Ağu 2016 12:14
  • Kriminal araştırma uzmanları, kusursuz cinayet olmayacağını söylüyorlar. Yani, suçlu ne kadar profesyonel olursa olsun bir yerde açık veriyor. Komplo teori ve uygulamaları da öyle. Sadece biraz düşünmek, şeytanın gizlendiği detaylara farklı gözlerle bakmak gerekiyor. Vakit almıyor mu? Elbetteki. Ama acelemiz ne? Saray'a sipariş mi yetiştireceğiz?

    Michael Moore, iki dönem önceki ABD Başkanı'nın yakasından düşmeyen, zeki, muzip, inatçı, nüktedan, aykırı, medya ve show sektörünün yakından tanıdığı başarılı bir ünlü. Demokrasinin söz edildiği ülkelerde böyle örnekler fazlasıyla bulunuyor. Sadece geçmiş Başkan, George W. Bush için değil, kendisini kanunlar üstü gören herkes için M. Moore adeta püsküllü, sevimli bela.

    Geçenlerde, ABD'nin 2016 başkan adaylarından Trump'ın müslümanlara yönelik ayrılıkçı sözlerine karşı, Moore, “We are all muslim!” “Hepimiz müslümanız!” yazılı koca pantkart ile Trump'un iş merkezi önünde tek başına gösteri yaptı. Moore, ABD'nin karanlık kabusu 11 Eylül 2001 hadisesinin, düşündürülmek ve algılanmak istendiğinden çok farklı boyutları olduğu düşüncesinde olan binlerce Amerikalı'dan sadece biri. İlk andan itibaren başta oğul Bush ve ekibinin çok farklı bağlantılarla hadiseden haberdar olduklarında ısrar ediyor. Moore “Dude! Where's my Country?” “Ahbab! Nerede benim ülkem?” adlı kitabında usanmadan, ısrarla bu ilişkileri irdeliyor. Moore'a göre, sadece oğul Bush değil, bütün bir Bush ailesi ve Lord of War olarak bilenen Dick Cheney Ortadoğu'da dibi görünmeyen ticari bağlantılara sahip. Hem de en az otuz senedir.

    11 Eylül'ün öne çıkardığı bir numaralı terörist Üsame b. Ladin, Bush ailesinin yakından tanıdığı Suud zenginlerinden, “Ladingiller'den”. Bunu artık herkes biliyor. Moore'a göre bu yakınlığın ölçüsü, çok daha ileri. Hatta Üsame b. Ladin'in, 11 Eylül ünlerinden önce, böbrek hastası olduğu ve her üç günde bir diyaliz makinesine ihtiyaç duyduğu biliniyor. Bakın ayrıntı nasıl işe yarayacak?

    11 Eylül saldırısından sonra, Üsame'nin peşine düşen ABD, Afganistan ve Pakistan gibi doğa şartlarının sert olduğu coğrafyada, dağ, tepe ve mağaraları didik etmiş. Medya'ya servis edilen görüntüler halk da bu izlenimi vermeye yönelik.

    Şeytan'ın gizlendiği detayları kurcalayan Moore, bir çok kimsenin gözünden kaçan nüansların peşinde. Afganistan ve Pakistan gibi üçüncü dünya ülkelerinde, sağlık hizmetleri şehir merkezlerinde bile ihtiyacı karşılamazken, dünyanın en azılı teröristini dağın çetin şartlarında, mağaraların zorlu hayat koşullarında aramak pek ikna edici durmuyor. Moore da merakla: “Her üç günde bir diyaliz makinasına bağlanma ihtiyacı duyan Üsame b. Ladin'in o dağlarda yaşayabilmesi için, üç mağaradan birisinde bir diyaliz makinası olması gerekmez mi?” diye soruyor. Gerçekten, böylesine basit bir detay, neden herkesin dikkatinden kaçar? Böyle alil ve sağlık kontrolüne muhtaç birisi nasıl oluyor da koskoca ABD'ye korku salıyor?

    Eski Başkan Bush'un Irak'a askeri güç kullanarak girmesinin en önemli sebebi “Saddam'ın nükleer silah ürettiği ve her an kullanabileceği!” ihtimali idi. Bush, Cheney, Colin Powell ve Rice'den ibaret iktidar yüzleri de buna inanmışlardı. 11 Eylül'den sonra, Üsame b. Ladin ve Saddam'ı “terörist” başlığı altında birleştirip, Irak konusuna kamuoyu ciddi bir şekilde yanıltılmış.

    Moore, Üsame b. Ladin'in, Saddam'ı günahı kadar sevmediğini söylüyor. Ayrıca Irak'a askeri bir operasyon yapılmadan önce, Amerikan halkı'nın % 72'si fili müdahaleye karşı olduğunu söylemiş. Operasyondan sonra, savaşa giden çocuklarının bir an önce geri gelmesi noktasında, müdahaleyi haklı görenlerin sayısında çok ciddi artış gözlenmiş. Gariptir, aradan geçen 15 yıllık zaman içinde, Irak'ta nükleer silah üretildiğine dair bir bulguya rastlanmamış. Colin Powell da kendi biyografisinde bu konuda nasıl yanıltıldığını itiraf etmek zorunda kalmış.

    Türkiye'nin 15 Temmuz tecrübesi üzerinden bir ayı aşkın bir zaman geçti. Konu hakkında ortaya atılan sorular asıl meseleyi izaha yetmiyor. Sayın Cumhurbaşkanı'nı durumdan kimin haberdar ettiği dahi aydınlatılamadı. Hayali bir terör örgütü peşinde ter döken kolluk kuvvetlerinin yaptığı tek ciddi iş, evinde, ofisinde, dükkanında kapılarına dayanacak polisleri bekleyen masum insanları toplayıp hakim önüne dikmekten öteye geçmiyor.

    Bakın “One Dollar, Bir Numara...” ya da “Hizmet hareketiyle hiçbir alakam yok!” diye haykıran darbe girişimcilerini artık görmüyoruz. Çünkü bu malzemeler, koca bir cunta girişimini çözemeyecek kadar cılız. Yoksa, kusursuz bir operasyon olarak görülen 15 Temmuz'da, mantiki boşluklarından sızdırmaya mı başladı? Ne dersiniz?

    Komplo teorisinde uzman Amerikan entellektüelleri, Üsame b. Ladin'in böbrek taşlarını hesaba katmamışlar. Küçük ayrıntı, dönemin kudretli isimleri için derin bir utanç vesilesi oldu. 15 Temmuz'u muhalifleri sindirme kırbacı haline getiren iktidar sahiplerinin şu ana kadar ürettikleri senaryolar, Üsame'nin böbrekleri ya da Saddam'ın kimyasal silahları kadar bile iyi örgülenmiş değil. 

    Abiler ve ablalar'ın kalkışacağı cunta hikayesine kimse inanmaz, bilesiniz!

    Moore, okurlarına ve Amerikan idarecilerine makul bir çözüm öneriyor: “Terörist ve terörizm'den kurtulmak istiyor musunuz? Öyleyse, terörist gibi davranmayı bırakmanız gerek!”

    Kadir Gürcan
    21 Ağu 2016 12:14
    YAZARIN SON YAZILARI