Müebbet Mazbatası

Kadir Gürcan

Kadir Gürcan

25 Eyl 2017 10:53
  • Dört yüz küsur gün içeride, sebepsiz yere tuttukları Zaman Gazetesi yazarları için uydurulmuş, şişirilmiş, abartılmış ve gazete manşetlerinden devşirilmiş iddianame, müebbetlerle gündeme gelmişti. Daha ilk günden beri dik duruşlarından taviz vermeyen aşina yazarlar, Saray eşrafını sevindirecek malzeme vermediler. Duayen yazarların kadem-i sabitleri, omurgasız medya esnafının hoşuna gitmedi. Geçtiğimiz hafta içinde usulen yapılan duruşmanın adaleti, hele gecikmiş adaleti telafi gibi bir hedefi yoktu.  

    Aylardır gerilip, yerleri deşeleyip, burunlarından soluyarak hukuksuzluğa odaklanan adalet kadrosundan, herhalde beraat ya da tutuksuz yargılanma çıkmayacaktı. Tutukluluğun cezalandırma, dize getirme ya da itirafçı üretme potası haline dönüştüğü köhne hukuk sisteminin sürpriz yapmasını beklemek fazla iyimserlik olurdu. 

    Saray-ı hümayun mühürleri arasında, düşünce suçlularının tutuksuz yargılanması gerektiğine dair bir mazbata yok. Savcılar da işe başlarken ya müebbet hem de ağırlaştırılmış olanından, ya da tutuksuz yargılanma kararı verseler de maznunları bir şekilde bekletip, Saray münasebetlerini iyi tutmaya çalıyorlar. Alemşumul hukuk esaslarını hiçe sayan HSYK giyotini adalet camiasını sokak kedilerine çevirdi. 

    Bir yıl önce Ahmet Turan Alkan, Mümtaz Türköne, Ali Bulaç ve Şahin Alpay’ın tutuklanmadan önceki resimleri ile verilen habere, Hasan Cemal dışında, değerlendirme yazabilecek entellektüel bir duruş sergileyen olmamıştı. Hasan Cemal kadim dostu Şahin Alpay’a vefasında kusur etmedi. Aradan bir sene geçtikten sonra Hasan Cemal, Türkiye’de işlenen hukuk cinayetleri karşısındaki şaşkınlığını bir kez daha dile getirmekten geri durmadı; “Suçlular, suçsuzları yargılıyor!”

    Yılların tecrübesi, Hasan Cemal’e zamanın, ideolojik bataklıkta yok olup gitmek olmadığını çok iyi öğretmiş. İyi bir arkadaş ve kötü gün dostuymuş. Başkalarını kızdırma pahasına Altmış dokuz kuşağının son bir kaç örneği olmaya devam ediyorlar. Devletin ürettiği terör örgütlerine hiç inanmadılar. Devlet terör üretir mi? Siz de benim gibi televizyon seyretmiyor musunuz yoksa?

    Türkçe ve Türk Dili için büyük kazanç, deneme ve gazete yazılarının piri Ahmet Turan Alkan için söylenecek ne çok şey var. Sakalı ile sevimli bir kompozisyon sergileyen samimi gülüşü uzun bir zamandır demir parmaklıklar arkasında. En son basına yansıyan mektubunda, kitap ve okumadan da mahrum edildiğini öğrendik. Okumayı tutku haline getirmiş bir insan için kitaptan mahrumiyet derin bir hicran olsa gerek.

    Bugünler tam Ahmet Turan’ın yazacağı günlerdi. Başımıza bela kesilenleri, kuşa dönen muhalefet liderlerini, başlarını doğrultamayan parti içi muhalifleri, Saray soytarılarını, meslek ve karakter olarak iflas eden ucuz entelektüelleri, Saray’ın fetva eminini, cübbesi ve sarığıyla siyasete batan ve sonra unutulup giden sabık Diyanet İşleri Başkanı’nı hatta Trump’ı onun kalemi ve üslubundan okumalıydık. 

    Zaman Gazetesi ve yazdıklarıyla Türkiye’de bazılarının yüreklerini hoplatan yazarlar susturulunca, Türk düşünce hayatı pespaye beslemelerin eline kaldı. Okurlarını bir yere taşımaktan ziyade, onların istediği, alıştığı ve rüşvet-i kelam oranı yüksek methiyeler yazmakla meşgul ediyorlar. Polemik yapıyor gibi göründükleri zaman bile, göz ucuyla Saray Mahfilini kontrol edip “Bak ne güzel kavga ediyoruz!” pozu verecek kadar da korku ve endişe içindeler.

    Müstebit iktidarlar, yalnız hapse attıklarını cezalandırmıyor, yıllarca kapatılamayacak kültür tahribatına da sebep oluyorlar. Düşündüklerini cesurca söylemenin dışında suçu olmayan emektar yazarlar için takdir edilecek ceza, bundan yüz yıl sonra da “siyasi” olmaktan öteye geçmeyecek. Ancak, zamanın müstebitlerinin alnına dövülen “müebbet” mührünü silecek “delete” tuşu daha bulunamadı, bin yıl sonra da bulunamayacak...

    Kadir Gürcan 
    25 Eyl 2017 10:53
    YAZARIN SON YAZILARI