Ortadoğu'da Hawkish, Kafkaslar'da Dovish!

Kadir Gürcan

Kadir Gürcan

18 Ağu 2025 10:56

  •  

    Ortadoğu'da devam eden krizin İsrail tarafı, kendisi için ölüm-kalım meselesi, varlık-yokluk krizi ve iki bin yıl sonra ulaşılmış bir kazanımın elde tutulması gayreti ile hareket ettiği belli. Bu yüzden Ortadoğu'da ne liderlik yarışına girmeye ne de üç çeyrek asırdır devlet olarak yaptıkları işlerden dolayı sırtlarının tapışlanmasına ihtiyaç hissetmiyorlar.

     

    1948'de kurulan devlet existential, ölüm-kalım çizgisindeki tehdit unsurlarına karşı devlet refleksi ile her türlü karşılığı verme hakkı olduğunun bilincinde. Bunun için ABD de dahil herhangi bir yerden izin almaya gerek duymuyor. Son üç çeyrek asır ülke kaderi uçurumun kenarında dolaşmaya devam ediyor. İşin farkında olan devletliler yeni bir sabaha hazırlıksız yakalanmamak için üniforma ile yatıp silahlarını başlarının ucundan eksik etmiyorlar. İsrail'in mevcut devlet başkanı da âbâ-emcâd asker kökenli.  Büyük kardeşini (Jonathan Netenyahu, ö. 1976) özel bir operasyon esnasında kaybetmiş olması, İsrail-Filistin krizi ile hissi bir bağ kuruyor olması için oldukça yeterli bir sebeb. Asker olmadığı halde askeri bir görüntü vermeye bayılan Ortadoğulu liderler gibi kamuflaj giyme merakı yok denecek kadar az!

     

    İran'ın aldığı ağır operasyon yarası ve dünya önünde kaybettiği prestijden sonra, boş bıraktığı yere bizim işgüzar hükümet ve Saray'ı saymazsak Ortadoğu'da pek talip yok. Herkes bir an önce suların durulup, normal hayata dönülmesini bekliyor. Daha bir kaç gün önce, İran'ın taşeron işleri yüzünden çeyrek yüzyıl çile çeken Lübnan'ın devlet başkanı “İran'ın hiçbir işimize karışmasını istemiyoruz!” talebinin altını çizdi.

     

    Saray'ın hemen her gün basın mensupları önünde tekrar edilen antisemitik tehdit ve ucuz hamaset dışında söylediği yeni bir şey yok. Söylediklerini dinlerken, “Herhalde, Cuma Namazı'ndan cihad-ı umumi!” ilan edecek zannedersiniz. Bebek ve insan ölümleri üzerinden sürdürülen ajistasyon pek heyecan uyarmıyor. Dün “Bebek katili!” diyerek hakaret ettiklerine şimdi “Çözüm sürecine yardımlarını esirgemiyor!” diyerek temenna duranların dış dünyada saygı, güven ve ciddiyet uyaracaklarını bekleyemeyiz.

     

    Mevcut hükümetin iki on yıl içinde savaş ve arbede merakı hiç eksik olmadı. İlle de birileri ile hır-gür çıkaracaklar. Saray'ın savaş merakına şimdi de eskinin MİT Başkanı, yeninin dışişleri bakanı eşlik ediyor. Farkında veya değiller Ortadoğu hakkında aynı kumaştan üretildikleri belli. Aradaki fark küçük bir nüans; Dışişleri Bakanı'nın İranvari sakalı var. Kabinenin yarısı nedense bu modaya uymakta çok ısrarlı. Acaba İran, yabancı-bayan devlet yetkililerinde İranvari örtüyü şart koştuğu gibi erkeklerde de devrim kabinesi ile moda olan bu sakal türünü mü dayatıyor dersiniz? Merakımızı aşamadık da!

     

    Esed sonrasında Suriye'de liderliği şimdilik elinde tutan Şara, Rusya ve İran'ı “Suriye'nin proxy, taşeron çatışmaların at oynattığı bir meydan olmasını istemiyoruz!” şeklinde uyarmıştı. Suriyeli liderin başta İsrail olmak üzere komşu ülkelerle ilişkilerini kendi siyasi beceri ve inisiyatif ile çözme niyetini bundan daha iyi nasıl anlatmasını bekliyordunuz? Aynı şeyin Türkiye'deki mevcut hükümet, Saray ve hawkish, şahinvari görünmek için çaba sarf eden Dışişleri Bakanı için de geçerli olduğunu bilmem zikretmeye gerek var mı? Suriye'ye bir şekilde müdahale etmek ve gerekmediği halde oyuna dahil olmak için can atan Saray, geçen hafta alelacele Suriye ile askeri ortak hareket etme anlaşması imzalayıverdi. Eh artık, Dışişleri Bakanı'na bundan sonra daha yırtıcı, daha hawkish ve daha atak olmak düşer.

     

    Son birkaç haftadır, Rusya ile Azerbaycan arasında sebebi hala meçhul bir sürtüşme var. Geçtiğimiz hafta Ermenistan ve Azerbaycan devlet başkanları Trump'ın ev sahipliğini yaptığı bir görüşmede doksan yıllık sürtüşmeyi sonlandırma kararı aldılar. Kremlin'in bu ani gelişmeler karşısında işgalci tavrı depreşiverdi. Ermenistan'ı ciddiye almasa da Azerbaycan'a yakın zamanda patronun kim olduğunu hatırlatıcı operasyon yapabileceğini deklare etti.

     

    Saray ve hükümetin Kafkas komşularımız arasındaki anlaşma ve sürtüşmelerde nasıl tavır alacağını kestirmek zor. Şu an dovish, barış güvercini olarak sakin ve sessiz kanat çırpmak en salim yol görünüyor. Sınır komşularındaki beklenmedik gelişmelerden rahatsız Putin zaten burnundan soluyor ve ne yapacağı belli olmaz. Dışişleri Bakanı'nın İranvari şahinliğine olmadık bir tepki vermesi her zaman mümkün.

     

    Türkiye'den havalanan Turkish Air Force One'in Ortadoğu havasahanlığına girince nasıl olupta hawkish, Kafkaslarda ise Nobel ödülü dilenen dovish, barış güvercinine dönüşüvermesi prensipsizliğini izahtan aciziz! Şu kadar var ki, İsrail kendisi için existential bir tehdit görmediği Türkiye'nin mevcut hükümet elindeki insicam ve ilkeden mahrum tavırlarını ciddiye almayacağını değişik vesilelerle ima etmeye devam ediyor. Değil şahin, ateş olsa ne kadar yer yakabileceğini çoktan hesap etmiş olmalılar.

    18 Ağu 2025 10:56
    YAZARIN SON YAZILARI
    YAZARLAR