‘Sivil faşizm’


SEVGİLİ Nuray Mert’in hışımlı eleştirilerini tatmışlardan biri de benim. “Hayat Yolunda” adıyla hiç politik olmayan, daha çok gençlere yararlı olmaya çalışan bir kitap yazmıştım. Nuray Mert benim gençlere kapitalizm propagandası yaptığımı söyleyerek hışımlı bir eleştiri yazısı döşenmişti. Allah biliyor, şaşırmıştım ama kızmamıştım. Mert’in yakın tarih ve siyaset bilimi üzerine birikimini takdir ederim. “Karadenizli” öfkesiyle ve ‘sol’ duyarlıkla yazdığı yazıları da zihin açıcı bulurum. Son zamanlarda dile getirdiği “sivil faşizm, polis devleti, tek parti” gibi eleştirilerine katılmıyorum. Amerikalı Jonah Goldberg’in Amerikan solunu anlatan “Liberal Faşizm” adlı kitabından esinlenerek Türkiye’deki öfkeli liberallere “liberal faşist” denilebileceğini düşünmüyorum. Goldberg gibi biz de Roosvelt’e “faşist” diyebilir miyiz?! Çeşitli görüşlerine katılmadığım Ahmet Altan’a “liberal faşist” denilebilir mi?! ‘Bırakınız yapsın’ Bu tür görüşlerinden dolayı bazı muhafazakâr kalemler Nuray Mert’e adeta savaş açtılar; AK Parti iktidarını nasıl bu şekilde suçlarsın, diye... Muhafazakâr kesimin tesettürlü ve iyi birikimli yazarları, Milli Gazete’de Sibel Eraslan, Yeni Şafak‘ta Ayşe Böhürler, Haber Türk‘te Nihal Bengisu Karaca bu ‘savaş’ı eleştirdiler. Nuray Mert’e haksızlık yapıldığını yazdılar. 28 Şubat’ın zor günlerinde Nuray Mert’in İslami kesimin özgürlüklerini nasıl aynı haşin üslupla savunduğunu hatırlattılar. Çok da iyi ettiler. Gerçekten Nuray Mert’in “faşizm, polis devleti” gibi nitelemelerini ben de ölçüsüz buluyorum... Ama Nuray Mert bu eleştirileri sırf özgürlüğe olan tutkusundan ve ‘solcu’ aykırılığından yapıyor. ‘Bırakınız yapsın!’ Nuray yanılıyor olabilir; siz de seviyeli bir şekilde karşı eleştirinizi yazarsınız. Bu öfke niye?! Bu öfke maalesef hoşgörü işareti değildir. Asıl sorun nerede? Meselenin böylesine alevlenmesinin asıl sebebi şu: 28 Şubat’a militanca destek vermiş olanlar da “sivil faşizm, tek parti, polis devleti” diye feryat etmeye başlayınca kaygılar depreşti... “İrtica geliyor” tahriki tutmamıştı, şimdi de “faşizm geliyor” tahriki mi yapılıyordu?! Evet AK Parti hükümetinin demokrasinin liberal anlamıyla bağdaşmayan baskıcı uygulamaları var. Fakat el insaf! AB sürecinde kanunları bu kadar liberalleştiren, AİHM kararlarını ‘emsal’ haline getiren, Türkiye’yi dünyaya daha fazla açan AKP iktidarına faşist denilemez. Hükümetin baskıcı tavırları faşizm özleminden değil, başka sebeplerden geliyor. Ben bunları eleştirirken, asıl sebebin “muhalefet zaafı” olduğunu yazıyorum. İktidara alternatif bir muhalefet olmayınca, iktidarlar “aşırı güç” duygusuna kapılıyor. Bu da onları hoşgörüsüzlüğe ve tepkilerinde ölçüsüzlüğe itiyor. Demokrasimizin sorunu budur. AK Parti Türkiye’yi ‘sivil faşizm’e falan götürmüyor. AKP’nin sekiz yıllık iktidarında gerçekleştirdiği hukuki, toplumsal, ekonomik ve diplomatik gelişmeler, bırakın faşizmi, “otoriter rejim” kurulmasına bile imkân vermez. Artık resmi ideoloji bile otoriterliğini yitirmektedir. Bence AKP’nin tahammülsüzlük ve aşırı güç kullanımı gibi kusurlarının hesabını CHP’ye sormak lazım: İktidarın bu kusurlarına rağmen CHP niye “iktidar alternatifi” olamıyor?! Demokrasimizdeki yarım asırlık sorundur bu!
<< Önceki Haber ‘Sivil faşizm’ Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER