Almanya tarihinde bir ilk

Alman Etik Kurulu'na Alman Meclis Başkanı Norbert Lammert tarafından atanan ilk Müslüman üye Mainz Johannes Gutenberg Üniversitesi'nden İlhan Kılıç oldu.

Almanya tarihinde bir ilk

Alman Etik Kurulu’na atanan ilk Müslüman üye İlhan İlkılıç, DW Türkçe Servisi'nden Jülide Danışman'a özel açıklamalarda bulundu. Alman Meclis Başkanı Norbert Lammert tarafından bu göreve 11 Nisan’da atanan İlhan İlkılıç, Mainz Johannes Gutenberg Üniversitesi Tıp Tarihi, Teorisi ve Etiği Bölümü’nde araştırma görevlisi olarak çalışıyor. Tıp ve felsefe doktoru İlkılıç, Almanya’da kültürlerarası farklılıklar nedeniyle sağlık alanında yaşanan sorunlar konusundaki uzmanlığı ile tanınıyor. Alman Etik Kurulu'na atanan ilk Müslüman üye olan İlhan İlkılıç, bu göreve neden seçilmiş olabileceğini şu sözlerle dile getiriyor: “Bu göreve atanmamın nedeni sadece benim belirli bir kültürün içinden gelmem değil, aynı zamanda o kültürden gelen insanların sağlık sistemindeki problemleriyle ilgili etik açıdan ilmî çalışmalar yapmış olmam. Hâl böyle olunca, tabii bir ilim adamı olarak yapmış olduğunuz ilmî çalışmaları, politik sahaya taşıma imkânınız doğuyor.” Almanya'daki Müslümanlar açısından önemi 2007 yılında oluşturulan Alman Etik Kurulu, organ naklinden, cinsiyet değiştirmeye, genetik araştırmalara kadar toplumda tartışma yaratan konularda Federal Alman Meclisi’ne ve hükümete danışmanlık yapıyor. Konuları dinî, hukukî, toplumsal, ekonomik ve tıbbî boyutlarıyla ele alan 26 üyeli Etik Kurulu’na ilk kez bir Müslüman'ın yanı sıra Yahudi bir üye de atandı. İlkılıç, bu göreve atanmasıyla birlikte, üzerine düşen sorumluluğun arttığını düşünüyor. Daha önce çeşitli konularda Almanya'da yaşayan Müslümanlara görüşlerinin sorulduğunu hatırlatan İlkılıç, ancak kendisinin bu üyeliğe atanmasının Müslümanlar açısından farklı bir önemi olduğunu vurguluyor. "“Örnek verecek olursak, Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi'ne organ nakli konusunda ‘İslam bu konuda ne diyor’ diye sorulduğunda, bu kişiler de genelde fetva bazında bir cevap verdiler" diyen İlkılıç, "ben tabii bunun doğru ya da yanlış olduğunu tartışmaktan ziyade, benim üyeliğimle şöyle bir farkın ortaya çıktığını vurgulamak istiyorum, bu da şu bence: Şu ana kadar bizim üzerimize konuşuluyordu, artık bizimle konuşuluyor. Bu anlamda çok önemli bir mesafe katedildiği inancındayım" şeklinde konuşuyor. İlhan İlkılıç, hükümet tarafından bu göreve atanmasının, Müslümanların sahip olduğu görüş ve değerlerin de artık dikkate alındığının bir göstergesi olduğunu ifade ediyor. Kültürel ve dinî farklılıklar İlkılıç, kendisini Müslümanların veya Türk kökenlilerin temsilcisi olarak görmüyor. Fakat İlkılıç, dindar olan ve olmayan bütün Müslümanların veya Türk kökenlilerin değerlerini yansıtmayı hedefliyor. İlkılıç bu görevi sırasında kültürel ve dinî değerlerden kaynaklanan farklılıkları aktarmaya çalışacağının altını çizerek şunları söylüyor: "Bu insanların da kendine has ölüme bakışı söz konusu, öbür dünyaya bakışı söz konusu, hastalığa bakışı söz konusu. Hâl böyle olunca, insanların sadece laboratuvar değerlerine değil, manevî ve kültürel değerlerine de bakılması gerekiyor. Bizim kültürümüzde, özellikle Anadolu kültüründe vardır; belki hacı amcanın ya da yaşlı hacı teyzenin kanseri vardır ama ‘nasılsın' diye sorduğunda, ‘elhamdülillah, çok şükür' der. Ve şimdi Almanca bu cevabı verdiği zaman, bu adamın hiç bir problemi yok zannedersiniz." İlkılıç, bunun ancak kültürlerin farklı dinamiği ve değerler sistemi olduğunu bilen kişiler tarafından anlaşılabileceiğini belirtiyor. İlhan İlkılıç, etik değerler açısından dinler arasında farklılıkların yanı sıra ortak yanların da olduğuna dikkat çekiyor: “Özellikle modern tıpta problem olan meseleler, bu dinlerin ortaya çıktığı zamanlarda bu haliyle mevcut değildi. Organ nakli, beyin ölümü, yoğun bakımda yaşamın uzatılması vesaire... Hrıstiyan diniyle, İslam dininin ortak noktalarına değinecek olursak, mesela her iki din de, aktif ötanazi dediğimiz davranış şeklini reddediyor. Canı veren Allah'tır, yaratıcıdır, dolayısıyla insanın bu canı alma hakkı yoktur. Fakat diğer taraftan farklı noktalar da, bunlardan biri tüp bebek meselesi. Yani Katolik Kilisesi buna negatif yaklaşıyor.” İlhan İlkılıç, bu tür tartışmalı konularda "ortak bir noktaya ulaşmanın güç olduğunu görmek gerektiğini" söylüyor. Bu tür meselelerde verilecek yanıtların ‘evet' veya ‘hayır' gibi basit olmadığını belirten İlkılıç, dört yıl sürecek Alman Etik Kurulu üyeliği sırasında da en azından İslamiyet'te konuya nasıl yaklaşıldığını açıklama fırsatı bulabileceğini belirtiyor. Almanyanın sesi
<< Önceki Haber Almanya tarihinde bir ilk Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER