Herkes değişiyor!


KESİNLİKLE hepimiz değişiyoruz; kimimiz hızlı, kimimiz çok yavaş... Mete Tunçay’ın çok haklı bulduğum bir tesbiti vardır: “Türkiye’deki bütün akımlar dogmatiktir!” Tunçay, dini akımlar bir tarafa, “akıl” la özdeşleştirilen Kemalizm yanlılarının da “bilim”le özdeşleştirilen sosyalizm yanlılarının da ne kadar dogmadik olduklarını anlatıyordu. Kendi dogmalarının dogmatikleri... Tunçay bu tespiti 1974’te Felsefe Semineri‘nde ifade etmişti ve eklemişti: “Dogmatik olmamak için deneye yanıla düşünmeyi öğrenmek gerekir.” Bilim felsefesinin en önemli kuralıdır bu: “Deneye yanıla düşünmeyi öğrenmek!” Gerçekten yaşadığımız toplumsal tecrübeler yoğunlaştıkça ve artık eski kalıplara sığmayan yeni sorunlarla karşılaştıkça artık hepimiz “deneye yanıla düşünmeyi” öğreniyoruz. Onun için hepimiz bu sancılı süreçte şu veya bu ölçüde değişiyoruz. Her kesimde dogmatiklerin etkisi eskisine göre azalıyor. Kemalist kesim Bu kesimde dogmatizm 28 Şubat’ta zirveye çıkmıştı. Aman Allah’ım, ne bağnazlık rüzgarıydı o öyle... Devlet sıkılmış yumruğuyla geniş kesimlere dayak atarken, sivil Kemalistler “topyekün savaş” diye alkış tutuyordu. Nur Sertelleri, Necla Aratları CHP vitrinine taşıyan, bu dalga idi. Böyle devam edemezdi elbette... Nitekim CHP’nin bugünkü simge isimleri arasında bu isimler yok. Gerçi Süheyl Batum genel sekreterdir ama Kılıçdaoğlu ile öne çıkan isimlerin hepsi, şu veya bu ölçüde değişimi yansıtıyor. CHP’nin bugünkü dili, eski dogmatik dilin bir tekrarı değil, farklılıkları anlamaya ve açılmaya çalışan bir dil... Artık devletçilikten, kamulaştırmadan bahseden bir solculuk da kalmadı. İslami kesim Değişimin bir çok göstergesinden biri, Erbakan’ın “gavur kalkanı” dediği ‘füze kalkanı’na, AKP’nin imza atmasıdır! Bu imza ile Türkiye’nin Batı ittifakının ayrılmaz bir unsuru olduğu tescil edildiği gibi, Türkiye kendi hassasiyetlerini de kabul ettirmiştir. Hiç şüpesiz Gül, Sarkozy’den başarılıydı; NATO gibi Batılı bir platformda... İslami kesimdeki büyük kütürel açılımın en belirgin simgeleri tesettürlü yazarlardır. İslami feminist Hidayet Şefkati Tuskal öncü bir isim oldu... Ondan başka, Sibel Eraslan, Ayşe Böhürler, Nihal Bengisu Karaca, Fatma Barbarosoğlu, Hilal Kaplan, Elif Çakır ve Özlem Albayrak gibi isimler... Hepsi iyi eğitimli, bilgili, insan hakları savunucusu. Hatta “İslamda evlenme yaşı” tartışmasında Mehmet Ali Kılıçbay gibi bir isim bile konuya “dogma” açısından bakarken, Özlem Abayrak “sosyal gelişme” açısından ele alarak daha geniş bir vizyon ortaya koydu. Elbette “analarımız, ninelerimiz” gibi değiller! Türban takıyorlar ve Gazali ile İbn Haldun’a kadar Weber’den, Braudel’den, Chomsky’den bahsederek yazıyorlar. Neden değişiyoruz? Yaşadığımız denemeler hepimize yanılmalarımızı öğretiyor. “Otoriter devlet” karşısında ‘herkese özgürlük fikri’ gelişiyor. Dünyaya açılma, piyasa ekonomisi ve orta sınıfın gelişmesi sayesinde eski “bürokrat ve köylü” Türkiye’nin bilmediği evrensel değerle tanışıyoruz; insan hakları gibi... Aman arabayı devirmeyelim. Demokrasiyi, hoşgörüyü, birlikte yaşamayı daha ileri boyutlarda öğreneceğimiz bir yoldayız... O inişli çıkışlı, uzun ve ince yol, daha güçlü, daha demokratik Türkiye’ye gidiyor..
<< Önceki Haber Herkes değişiyor! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER