Elektriksiz yaz bizi bekliyor...

Önümüzdeki haftalarda iki saati aşan kesintiler yapılması bekleniyor. Bu yıl birçok olumsuzluğun üst üste gelmesi bakanlığı tasarruf kampanyasına yöneltti.

Elektriksiz yaz bizi bekliyor...

Ankara’nın lüks otellerinden birinde düzenlenen panelde elektrikler aniden kesildi. 3 Mayıs’taki panelin konusu enerji verimliliği ve tasarruftu. Konuşmacı ise enerjinin başındaki bakan, Hilmi Güler’den başkası değildi. Elektrik kesintisinin enerji bakanını bile mağdur etmesi Türkiye’nin karşı karşıya olduğu krizi haber veriyordu aslında. İçinde bulunduğumuz aydan itibaren elektrik kesintileri şiddetlenecek. Kesintilerin herkesi vurmasından endişe ediliyor. Bazı felaket senaryolarına göre temmuz ve ağustos aylarında iyice artacak kesintiler sonucu metrolar bile devre dışı kalabilecek, sokaklar aydınlatılamayacak, hastanelere elektrik verilemeyecek, sanayi sekteye uğrayacak. Elektrik kesintilerinin artacağının sinyalleri birkaç yıldır alınıyordu. Ancak bu yıl birçok olumsuzluğun üst üste gelmesiyle kesintilerin günlük iki-iki buçuk saate kadar çıkabileceği tahmin ediliyor. Peki, 6-7 yıl önce elektrik fazlası olan ülke bu noktaya nasıl geldi? Türkiye nüfusuna yılda 860 bin kişi eklenmesi, yani yüzde 1,2’lik artış bir yana, elektrik tüketiminin her yıl yüzde 8 artmasının altında ekonominin son yıllarda düzenli büyümesi yatıyor. Bu büyümeye paralel yeterli yatırım yapılmadığı için kriz iyice kapıya dayandı. BAKANLIK BÜROKRATLARININ TAHMİNİ Geçtiğimiz yıl Türkiye’nin elektrik tüketimi 192 milyar kilovat saat idi. Yıllık tüketim artışının yüzde 8 olduğu dikkate alınınca, rakamın bu yıl 205 milyar kilovat saate (kwh) ulaşması bekleniyor. Bu farkı karşılayacak yeni yatırım olmamasının yanı sıra yaz aylarında elektrik tüketiminin daha da artmasıyla krizin derinleşmesi bekleniyor. Geçen yılın ocak ayında 15 milyar kwh elektrik tüketilirken aynı yılın temmuz ve ağustos aylarında bu miktar 17 milyar kwh’yi aştı. Bu yılın ocak ayında 16 milyar kwh olan tüketimin, yaz aylarında 19 milyara yaklaşacağı öngörülüyor. Bu farkı kısa vadede kapatmanın tek yolu ise elektrik kesintisi. Şimdilerde kısa süreli de olsa vatandaşlara pek hissettirilmeden elektrik kesintisi yapılıyor. Tüketimin yaz sıcaklarında iyice artmasıyla birlikte şalterler daha sık indirilecek. Kesinti süresinin iki saatin üzerine çıkacağı tahminlerini ise bizzat Enerji Bakanlığı bürokratları yapıyor. Bu kesintileri, elektrik sistemini ve akışını kontrol eden Ankara Gölbaşı’ndaki Millî Yük Tevzi Müdürlüğü yapıyor. Merkeze bağlı 9 bölge müdürlüğü bölgesel ve günlük kesinti kararlarını alıp, uyguluyor. KESİNTİLER NASIL YAPILACAK? Görünen o ki, krizin ilk faturası taşralara çıkacak. Çünkü kesintiler öncelikle köy ve küçük yerleşim birimlerinden başlayacak. Kaçak elektrik kullanımının yaygın olduğu Doğu ve Güneydoğu, kesinti listesinin en başında yer alıyor. Batıda da kesintiler yaşanacak. Bugün Ankara’nın birçok kenar ilçesinde yarım saat ile iki saat arasında elektrik kesintisi yapılıyor. Büyük kesintilerin nerede yapılacağı ise yerleşim birimlerinin ekonomik, sosyal durumuna göre belirleniyor. Eşit öneme sahip bölgelerde kesinti periyodik olarak, yarım saatte bir yer değiştirecek. Avrupa’da kesintilerin üç ay önceden vatandaşa resmî kanaldan bildirilmesi zorunlu. Elektrik kesintilerini vatandaşa hissettirip tepki çekmek istemeyen bakanlık zamanlamaya dikkat edecek. Enerji Bakanlığı’ndan üst düzey bir bürokrat, bu yılki kesintilerle ilgili şunları söylüyor: “Bu yıl kesinti olacak. Bütün senaryolar görüşülüyor. Mevcut kapasiteler artırılmaya çalışılıyor. Ancak kesinti mümkün olduğunca vatandaşın hissetmeyeceği vakitlerde yapılacak.” Elektrik daha çok geceleri kesilecek, gün içinde ise evde yemek yapılmayan vakitler tercih edilecek. Elektrik tüketimini düşürmek için başvurulan ‘frekans düşürülmesi’ yöntemi ise sanayideki motorların yanmasına sebep olduğu gerekçesiyle tercih edilmeyecek. 5 SÜTUNLU PLANA DARBE Enerji Bakanı Hilmi Güler, enerjiyi ‘beş sütun’ üzerine oturtma düşüncesinde olduğunu birçok yerde tekrarlıyor: Hidroelektrik, kömür, doğalgaz, yenilenebilir enerji ve nükleer. Her bir alandan enerji tüketiminin yüzde 20’sinin karşılanması planlanıyor. Ancak veriler, şimdilik bu plandan her geçen gün uzaklaşıldığını gösteriyor. Yerli kaynakların yani barajlar ve kömür santrallerinin elektrik üretimindeki payı her geçen gün düşüyor, kapasiteleri azalıyor. Doğalgaz santrallerinin ise kapasiteleri sürekli artıyor, Türkiye her geçen gün doğalgaza daha fazla mahkûm hâle geliyor. Bugün Türkiye’nin elektrik talebinin yaklaşık yüzde 50’si, yani 90 milyar kilovat saatten fazlası doğalgaz çevrim santrallerinden karşılanıyor. Alternatif kaynakların devreye girmeyecek olmasından dolayı bu oranın birkaç yıl içinde yüzde 60’lara yaklaşması bekleniyor. Çünkü doğalgaz çevrim santralleri, hidroelektrik ve linyit santrallerine göre çok daha kısa sürede imal edilip hızlıca devreye sokulabiliyor. Bir de 1990’ların sonundan itibaren uygulanan doğalgaz odaklı elektrik üretim tesisleri gerçeği, alternatif kaynak ve tesislerin oluşmasına izin vermiyor. Yatırımcıların bu kolay yolu tercih etmesi, doğalgaza endeksli elektrik üretim stratejisini Türkiye’ye dayatıyor. Türkiye doğalgazın yüzde 65’ini Rusya’dan satın alıyor, yani tükettiğimiz elektriğin üçte birinde (65 milyar kwh) bu ülkeye bağımlı durumdayız. Geçtiğimiz yıllarda meydana gelen doğalgaz vanalarının kapatılma ihtimalini bakanlık bürokratları düşünmek bile istemiyor. Sıcaklığın yükseldiği dönemlerde doğalgaz santrallerinden elektrik üretilirken yüzde 5-8 arasında kayıp yaşanıyor. Bu, iki Atatürk Barajı büyüklüğündeki enerjinin çöpe gitmesi demek. İHALE TAMAMLANMADI, SANTRAL ÇALIŞMADI Sıkıntının kaynaklarından biri de randımanlı çalışmayan tesisler. Termik santrallerden istenilen verim alınamıyor. Mesela Afşin-Elbistan A termik santralinin B ünitesi iki yıl önce açıldı. Bin 440 megavat kurulu güce sahip santralin kömür ihalesi tamamlanamadığı için A ünitesinin kömürü kullanılıyor. Kömürün ikiye bölünmesinden dolayı her iki ünite de yarı kapasite ile çalışıyor. Yeni santralin devreye girmesinin üretime katkısı olduğunu söylemek mümkün değil. Devlete ait bir termik santralin kazanına bağlanan borularda meydana gelen arıza bürokrasiden dolayı üç günde gideriliyor, özel sektör ise zarar etmemek için bu süreyi 6 saate kadar indiriyor. Kamu santrallerinde boruların soğuması beklenirken; özel sektöre ait santrallerde, soğuk su ile borular hemen soğutuluyor, ardından onarılıp santral devreye alınıyor. Yarım asra yakın süredir çalışan birçok kömür santrali de yenilenmeyi bekliyor. Mesela bir termik santral, elektrik tüketiminin en yüksek olduğu yaz aylarında arıza yaptığında, üretimin durmaması için bakım ve onarım başka zamana bırakılıyor. Bu yüzden 100 bin YTL’ye yapılacak tamir, milyon dolarları bulabiliyor. Hem üretim süreleri hem de verim düşüyor. Üstelik bu santrallerin her an büyük bir kazaya yol açabileceği belirtiliyor. Öte yandan birçok kömür yatağına sahip olmasına rağmen Türkiye, ithal kömür ile elektrik üretmeye çalışıyor. BARAJLARDAKİ SU SEVİYESİ ÇOK DÜŞÜK Elektrik ihtiyacımızı karşılayan ikinci önemli kaynak ise hidroelektrik santraller (HES). Hidroelektrik santraller elektrik talebinin yaklaşık yüzde 20’sini karşılıyor. 2006 yılında elektrik ihtiyacının yüzde 22’si (38 milyar kwh) hidroelektrik santrallerden karşılandı. Bir yıl sonra kuraklıktan dolayı su seviyesinin düşük kalması, bu oranı yüzde 16’ya (31 milyar kwh) geriletti. Bu yıl kuraklığın yine etkili olmasından dolayı HES’lerden üretilecek elektrik miktarı daha da düşecek, elektrik krizi ise derinleşecek. Devlet Su İşleri’ne (DSİ) bağlı barajların enerji maksatlı çalışanlarının bu yılki su seviyesi incelendiğinde 2007 yılının bu günlerinde 15 havzadan beslenen 46 barajın doluluk oranı yüzde 59,7 idi. Bu yıl ise rakam yüzde 43’e düştü. Barajlarda istenilen doluluğun olmaması, elektriği olumsuz etkileyecek. Türkiye’nin yerli kaynaklardan elde edeceği elektrik miktarının 430 milyar kwh olduğu hesaplanıyor. Tespit edilen hidroelektrik potansiyeli yıllık 130 milyar kwh. Bunun üçte biri kullanılıyor, yüzde 9’u inşa ediliyor, geriye kalan büyük bölümüne başlanmadı bile. 10 yıl önce elektrik üretiminde kömürün payı yüzde 40 iken bugün yüzde 20’lere geriledi. Kömür potansiyelinin yılda 100 milyar kwh’den fazla elektrik üretebilecek seviyede olduğu ifade ediliyor. Ancak bugünkü üretim 40 milyar kwh civarında. Rüzgâr, güneş ve jeotermal gibi yenilenebilir kaynakların devreye girmesinin uzun yıllar alacak olması da kesintilere kapı aralıyor. Yatırımdan kaynaklanan nedenlerin yanında Antalya gibi tüketimin Türkiye ortalamasının üç-dört katı daha fazla arttığı şehirler var. Türkiye’de elektrik tüketimi yıllık yüzde 8 artıyor; ancak hızla büyüyen turizmin başkenti Antalya’da bu oran yüzde 27’ye çıkıyor. Artan turist sayısı ve güney bölgelerine yerleşen yabancıların tüketim alışkanlığı da sarfiyatı artırıyor. Enerji Bakanlığı, yazın bölgede sorun yaşanmaması için Antalya civarındaki trafoların bir kısmını yeniledi, onarım ve yeni ilaveler yaptı. Yazın Antalya’nın elektriklerinin kesilmemesi hedefleniyor. Bakanlık, kesintileri pek ön plana çıkartmasa da önlemek için tasarruf ve verimliliğine ağırlık veriyor. Yazın elektrik sarfiyatının artmasının en büyük sebebi, klimalar. Çin malı klimaların giderek artması ise tüketimi iyice körüklüyor. Ucuz Çin malı klimalar aşırı elektrik tüketiyor. TÜKETİM KATLANIYOR, KAPASİTE AYNI Türkiye’nin 2002’de kurulu gücü 31 bin megavat iken bugün rakam 41 bin megavata yaklaştı. Enerji Bakanlığı’na bağlı Elektrik Üretim A.Ş. Genel Müdürlüğü (EÜAŞ) altı yıl önce 21 bin megavat kurulu güce sahipken, bugün bu rakamda sadece 2 bin megavat artış yaşandı. Türkiye genelinde yüzde 25’lik büyümeye rağmen devletin elektrik üretimi için santral yapmaması rakamlara böyle yansıdı. Özel sektörün pek yatırım yapmamasının sebebi ise elektrik birim fiyatlarını düşük bulması ve sektörü hâlâ kârsız görmesi. Türkiye’nin elektrik tüketiminin bu yıl 200 milyar kilovat saatin üzerine çıkacağına kesin gözüyle bakılıyor. EÜAŞ’ın projeksiyonuna göre elektrik enerjisi talebinin 2010 yılında 242 milyar, 2015 yılında 356 milyar, 2020’de ise 499 milyar kilovat saate ulaşması bekleniyor. İki üç yıl içinde yeni doğalgaz santrali açılması beklenmiyor, kömür ve HES’teki tablo da farksız. Yenilenebilir kaynakların ise kısa sürede yaygınlaşması mümkün değil. Nükleer santralin bu yıl yapımına başlansa bile en erken 2015’te devreye gireceği öngörülüyor. Bu durumda Türkiye’nin birkaç yıllık enerji geleceği pek de ‘aydınlık’ görünmüyor. AK Parti Milletvekili ve Enerji Komisyonu Başkanı Soner Aksoy’a göre hükümet enerji politikasında istenen seviyede başarılı olamadı. Yerli kaynakların, yenilenebilir enerjinin ve nükleerin süratle devreye girmesini isteyen Aksoy, “Bunları gecikmiş olarak yapmaya başladık. Beş senemizi kaybettik.” diyor. Aksoy, bu başarısızlığın altında hükümetin liberal ekonomiyi savunması, buna karşın Bakan Hilmi Güler’in devletçi yaklaşımı benimsemesini gösteriyor. Devletin dengeleme ve uzlaşma mekanizması altında çok yüksek fiyata elektrik aldığını söyleyen Aksoy, yüzde 50 oranında doğalgaza bağımlılığın çok mahzurlu olduğunu anlatıyor: “Kömür yataklarını elektrik üretmek üzere veriyormuş gibi gözüküyoruz; ama vermiyoruz. Su kaynaklarımız var; veriyormuşuz gibi görünüyoruz, vermiyoruz. Rüzgâra da istenilen seviyede destek olamıyoruz. Güneşin esamisi okunmuyor. Bir sürü engelleme oldu. Jeotermal enerjide mesafe alamıyoruz. Hidrojen enerjisi, Nejat Veziroğlu gelmişti, adamı kovduk, Enerji Bakanı sözlerini tutmadı. Bir an önce tedbir almak lazım; doğalgaz çevrim santrali (çözüm) değil. Kolay ve ucuz olan yol (çözüm) değildir. Bu Türkiye’yi felakete götürür.” CHP’li enerji uzmanı Adana Milletvekili Tacidar Seyhan ise Türkiye’nin karanlığa koştuğunu öne sürüyor. AK Parti iktidara geldiğinde 50 milyar kwh yedek kapasiteye sahip olan Türkiye’nin bugün yatırım yapmaz hâle geldiğini anlatırken komşu ülkelerde de elektrik olmadığını vurguluyor: “2001 yıllarında ciddi enerji arz problemi yaşanacaktır. Türkiye bunu gidermek için düğmeye basmakta gecikmiştir. Yeni devreye girecek yüzde 1’lik kısım var.” Seyhan’a göre Türkiye doğalgaza mahkûm edildi. Devlet gibi özel sektör de elektriğe yatırım yapmıyor. Üretimdeki santraller satılıyor. Türkiye’nin üç yılını elektriksiz geçireceğini, bu tutumun enerji fiyatlarını yukarıya çekeceğini iddia ediyor Tacidar Seyhan. BU SENE ÇOK KRİTİK SINAV VERİLECEK Türkiye Kojenerasyon Derneği Başkanı ve Enerco Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Özkan Ağış, Türkiye’nin 41 bin megavat kurulu gücü olduğunu, talebin ise geçtiğimiz yılın yaz ayında 31 bine kadar yükseldiğini hatırlatıp “Peki nasıl oluyor 41 bin megavat kapasite var, 31 bini karşılayamıyor?” diye sorup şöyle cevaplıyor: “Bu santrallerin 6 bin megavatı son derece eski ve yaşlı. Yüzde 50 kapasite ile bile çalışmıyor; devlete ait kömür ve linyit santralleri gibi. Hidrolik santrallerin kapasitesi 14 bin megavat oldu. Ama bu santraller yazın yarı kapasite ile çalışıyor. Barajlarda su yok ya da az. Yükselen elektrik tüketim ihtiyacına cevap verilemiyor. Bu sene temmuz, belki haziranda başlar. Talebin 32 bin 500 megavata çıkacağını hesaplıyoruz. Karşılamakta zorlanacaklar. Onun için ya düşük frekansla çalışmak durumunda kalacaklar ya da bölgesel kesintilere gidilecek.” Türkiye’de doğalgaz santralleri 16 bin megavat kurulu güce sahip. Yapım aşamasındaki 2 bin 500 megavatın (Balıkesir, Bursa, vd.) en erken iki yıl içinde devreye girmesi bekleniyor. Bu santrallerin bir kısmı Enerji Bakanlığı bünyesindeki EÜAŞ’ın, önemli kısmı ise özel sektörün. Bunların tamamı tam kapasiteyle çalışıyor. Bir arıza olması durumunda doğalgaz çevrim santrallerinin yerini alacak alternatif bir çözüm bulunmuyor. Özkan Ağış, bu yaz üretim-tüketim arasında yüzde 3 (5-6 milyar kilovat saat) civarında bir açık oluşabileceğini söylüyor. “Düşük frekans ile çalışarak yüzde 1-2’si tolere edilebilir; ama bu motorların hırpalanmasına neden oluyor. Bu sene çok kritik. Belki idare eder; ancak sıcaklıkların çok yüksek olduğu havalarda arızalar, bölgesel kesintiler beklemek lazım.” Nevada Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yunus Çengel jeotermal enerji, güneş enerjisi ve enerji tasarrufu konularında uzman bir isim. Enerji Bakanlığı’na enerji tasarrufu konusunda danışmanlık yapıyor. Elektrikteki manzaranın iç açıcı olmadığını düşünen Prof. Çengel, santral kurmanın da kolay olmadığına dikkat çekiyor: “Acil ihtiyaç için santral kurulmaz. Acil ihtiyaçta tasarrufa yönelmek gerekir. Işıkları verimli hâle çevirirsek, evlerdeki elektriğin dörtte üçü kurtarılıyor. Bu da 2 bin megavata denk geliyor. Akkor lambalar tasarrufluya dönüştürülürse bir santral kurulmuş gibi olacak.” Türkiye’de 17 milyon konut olduğu düşünüldüğünde bu hesabın ciddiye alınması kaçınılmaz. Prof. Çengel’e göre ABD 2025 yılında enerji ihtiyacında yüzde 1-2 arasında büyüme bekliyor. Bunun yarısının yani santrallerden geriye kalan kısmının ise tasarruftan karşılanması planlanıyor. Mesela ABD’nin Kaliforniya eyaletindeki elektrik sıkıntısı üzerine 8,5 milyon akkor lamba, tasarrufluya çevrildi. Çengel, Türk insanının bir özenti içinde olduğunu anlatıyor: “Türkiye’nin derdi hep yeni şey yapalım. Evimizde ne var, komşuda, başkasında ne var diye bakıyoruz. Bizim yerli kaynaklarımız; dünyanın kömürü var ve jeotermal var. Rüzgârda Almanya’dan fazla potansiyele sahibiz. Ama doğalgaza hücum var. Enerji zengini ama enerjiye muhtaç bir ülkeyiz. Kötü yönetimin göstergesi.” TASARRUF İŞE YARAYACAK MI? TÜTEV Enerji Danışmanı Serdar İskender ise enerjide farklı kaynaklara yönelmek gerektiğinin altını çiziyor. Bugünkü elektrik tüketimindeki artışın nedenini ise sanayideki sürdürülebilir büyüme olarak gösteriyor. Çengel gibi o da kısa vadede sorunun tasarruf ile çözülebileceğini belirtiyor. Ancak İskender, ciddi kriz beklemiyor. Bunu ise ekonomideki durgunluğun enerji sektörüne de yansıyacağına ve elektrik tüketiminin düşeceği iddiasına dayandırıyor. AK Parti ile ilgili kapatma davası ve akabinde muhtemel bir seçimin elektrik kesintisi ihtimalini daha da düşürdüğünü savunuyor. Ayrıca Enerji Bakanlığı’nın tasarrufa dönük çalışmalarının da işe yarayacağını ve tüketimin azalacağını dile getiriyor. Türkiye enerjide dışa bağımlı olmasının yanı sıra yerli kaynakları da kullanamıyor. Serdar İskender’in verdiği bilgiye göre hidroelektrikte yüzde 65, rüzgârda yüzde 96, jeotermalde yüzde 98, güneşte yüzde 99 kapasite devrede değil. Nükleer enerjiyle ilgili yatırımlara da 52 yıldır başlanamadı. “Doğalgaz ile elektrik üretiyorsan petrol fiyatlarına çok bağımlısın.” diyen İskender, doğalgaz santrallerine yönelmenin altında yatırım maliyetlerinin düşük olmasını gösteriyor. Doğalgaz santralinde yatırım maliyeti yüzde 12, yakıt maliyeti ise yüzde 65. Nükleerde ilk kurulum maliyeti yüzde 60-65 iken yakıt maliyeti yüzde 12’de kalıyor. Türkiye’deki tüketimin yarısına yakını sanayide gerçekleşiyor. Elektrik kesintisi eğer sanayiye yansırsa ekonominin ciddi sorunlarla karşılaşması kaçınılmaz görünüyor. Mesela tasarruf için düşük voltajda elektrik verilmesinden dolayı sanayide birçok motor yandı. Milyon dolarlarla ölçülen bu motorları yenilemek için sanayici bakanlığa dava açsa da hukuk süreci çok uzun sürdüğü için pek tercih edilmiyor. KAÇAKLAR, CİDDİ SORUN TEK eski Genel Müdürü ve Dünya Enerji Konseyi Türk Millî Komitesi Yönetim Kurulu Üyesi Gültekin Türkoğlu, 2001 yılında kabul edilen serbest piyasa yasası ile kamu yatırımının engellendiğini, özel sektörün ise milyar dolarlık yatırım gücü olmadığı için enerji alanında açık oluştuğunu anlatıyor. Kısa vadede krizi önlemek içinse “Kaçakları süratle önlemek gerekiyor. İstenirse altı ayda sıfırlanır. Kaçaklara neden olan 100 bin büyük müşteri var. Sanayi ve ticaret müşterisi bunlar. Enerji bakanının kendisi ifade etti.” diyen Türkoğlu, yüzde 20’ye yakın kaçak olduğunu, bunun 19 milyar kilovat saate denk geldiğini, maddi değerinin ise 1 milyar doları bulduğunu anlatıyor: “EÜAŞ Genel Müdürü’nün ifadesine göre 13 milyar kilovat saat ek üretim bekleniyor. DSİ’nin ödenek bekleyen santrallerinin kapasitesi 9 milyar kilovat saat. 19 milyar kaçak var. 40 milyar kilovat saate yakın kapasite varken nükleeri getirmeye çalışıyoruz. Nükleerin finansal karşılığı 25 milyar dolar. Bugüne kadar uyguladığımız modelle sorun çözülmez. Kamunun yatırım yapması gerekiyor.” Elektrik piyasasında liberalleşme çalışmaları kapsamında dağıtım şebekeleri, santrallerin özelleştirilmesi gündeme gelecek. Elektrik Mühendisleri Odası ise bu özelleştirmelere karşıt platformu ve eylemleri tekrar devreye sokmaya hazırlanıyor. 4286 sayılı yasa ile yeni elektrik yatırımları özel sektöre bırakılmasına karşın arz güvenliği sıkıntıya girdiğinde EÜAŞ yatırım yapma hakkına sahip. ENERJİ BIÇAK SIRTINDA Muhalif görüşleri ile bilinen Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Başkanı Musa Çeçen de klima yükleri binmeye başladığı andan itibaren ülkenin enerji kaynaklarının kesintiler açısından bıçak sırtında yönetileceğini savunuyor. Geçen yıl Temmuz ayında enerji talep artışının yüzde 13,8 olduğunu, enerji bürokrasisinin de mesajlarında bu krizin ipuçlarını verdiğini anlatıyor: “Piyasacı mantık iflas etti. Türkiye karanlığa gidiyor. Yüzde 20 zam yapıldı, yüzde 20 zam daha tartışılıyor. Bu yüzde 40 Türk sanayicisini çok olumsuz etkileyecek. Haziran ve Temmuz’da kesintiler başlayacak. İzmir’deki yurttaşın Ağrı ve Zonguldak’taki kesintiden haberi olmayacak. Bunun adı arıza olacak.” TASARRUFLU LAMBA 100 YTL KAZANDIRIYOR 100 watlık ışığı, 20 wat kullanarak veren bir lambanın fiyatı 10 YTL civarında. Üstelik tasarruflu lambaların ömrü akkora göre 10 kat daha fazla. Bu lambalar yüzde 75 daha tasarruflu. Ortalama 4-5 saat kullanılıyorsa beş yılda alıcısına 100 lira tasarruf ettiriyor. BARAJLARDA DURUM VAHİM Türkiye’nin elektrik üretiminde ana kaynaklarından biri olan hidroelektrik santrallerinde geçen seneye göre doluluk oranlarında ciddi düşüklük yaşanıyor. Bu durumu gösteren veriler şöyle: BARAJ ADI AKTİF DOLULUK 2007 2008 KEBAN 65,1 41,8 KARAKAYA 74,1 51,4 ATATÜRK 59,7 31,1 BİRECİK 85,7 84,9 HİRFANLI 23,1 13 ALTINKAYA 34,2 27,9 ÇATALAN 94,8 93,7 46 BARAJ TOPLAM 59,7 43 İBRAHİM DOĞAN-AKSİYON
<< Önceki Haber Elektriksiz yaz bizi bekliyor... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER