AK Parti'nin suçları (!)-Yorum

Washington'da bir süredir el altından devam eden, Türkiye'de demokrasiden yana olanlarla AK Parti düşmanlığını darbe şakşakçılığına vardıranlar arasındaki mücadele su yüzüne çıkmış bulunuyor.

 AK Parti'nin suçları (!)-Yorum

Hudson Institute adlı İsrail yanlısı/sağcı düşünce kuruluşundaki tuhaf toplantı, bu kavganın geldiği noktayı göstermesi bakımından anlamlıydı. Katılımcıları arasında Türk askerî yetkililerinin de bulunduğu toplantıyı düzenleyen kurum, eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu'ya suikast gibi korkunç komplolar içeren bir senaryo hazırlamıştı. Kuzey Irak'taki yerel yönetimin Washington temsilcisi ve Talabani'nin oğlu ile Genelkurmay'ın Stratejk Araştırmalar Merkezi'nin (SAREM) üst düzey yetkililerinin bu tuhaf toplantıda bir araya geldiği ortaya çıktı. SAREM üyesi olduklarını açıklayan Ercan Çitlioğlu ve emekli Tümg. Armağan Koloğlu, Ahmet Hakan'ın CNN Türk'teki programında SAREM Başkanı Tuğgeneral Süha Tanyeri'nin toplantıya değil, sadece öğle yemeğine katıldığını savundu. Ama Genelkurmay'ın bir gün sonraki açıklaması, SAREM heyetinin "toplantının yemekten önceki son kısmına" da katıldığını gösteriyordu. Yine bu tuhaf toplantıda, şu aşamada AK Parti'ye yarayacağı için Irak'taki PKK'lıların teslim edilmemesi gerektiği yorumları yapıldı. Kanlı bir terör saldırısının tetikleyeceği Kuzey Irak'a müdahalenin veya sansasyonel bir suikastın seçimleri erteletip erteletmeyeceği üzerine beyin jimnastiği yapılıyordu. Yine bir kör tesadüf sonucu, geçtiğimiz yıl Genelkurmay II. Başkanı Org. Saygun'un konuşma yapmak için tercih ettiği kurum, Hudson Institute idi. Bu önemli randevudan kısa süre sonra, Türkiye'de darbe ihtimalinin yüzde 50-50 olduğunu yazan Zeyno Baran'ın da aynı kurumun elemanı olması herhalde tesadüftü. Washington'daki Türkiye kavgasının artık aleni hale geldiğinin bir başka göstergesi ise Karanlıklar Prensi lakaplı neo-con Richard Perle ile ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz arasındaki son tartışmaydı. Nixon Center adlı düşünce kuruluşunda yaşanan bu tartışmada Perle, "Türkiye'de ordunun demokrasiyi engellemediğini ve hükümetlerin aşırı gücüne karşı denetleyici bir unsur olduğunu, AB'nin orduyu zayıflattığını ve Türkiye'nin Kuzey Irak'a girmesi gerektiğini" savundu. Perle'ün bu sözleri Abramowitz'i kızdırdı. Ordunun dokunulmaz bir kurum olmadığını ve Türk demokrasisinin, artık askerî müdahale gerçekleşmeden AB üyeliğine doğru ilerleyebileceğini belirten Abramowitz, şöyle konuştu: "İslam'a hiçbir yakınlığım yok; ama bunları dinledikçe, ben bile neredeyse AK Partili olacağım." Başta dediğim gibi, bu yeni bir tartışma değil. Abramowitz, bir yıl önceki bir yazısında, bazı Türk ve Amerikalıların oluşturduğu bu demokrasi karşıtı koalisyonu ifşa etmişti: "Pek çok Amerikalı muhafazakâr (neo-con), AK Parti'den düş kırıklığına uğradı ve Türkiye'yi yanlış yola sürüklediğinden korkuyor. Bu arada önde gelen laik Türkler de Washington'a gelerek, Amerikan hükümetinden AK Parti'nin altındaki halıyı çekmesini istiyorlar." Neo-conların AK Parti'den neden rahatsız olduğunu merak edenler için, mayıs ayında Bahçeşehir Üniversitesi'nde düzenlenen ve birçok neo-con ismin de katıldığı toplantıda konuşulanlar önemli ipuçları taşıyordu. Bu toplantıya Hudson'dan katılan kişiye göre AK Parti hükümetinin yanlışlar listesi şöyleydi: - Irak Savaşı'na karşı çıkıp müttefiklikle bağdaşmayan siyasi ve ekonomik pazarlıklara girmek. -Türkiye, Batı ve NATO üyesi bir ülke gibi davranmalıdır. Müslüman kalsın; ama Batılı gibi davransın. - HAMAS politikası, Türkiye'nin İsrail-Filistin anlaşmazlığındaki nötr pozisyonunu bozmuştur. - Türkiye, başında Ahmedinejad'ın bulunduğu İran ile diyalog kurmak. Bu, Batılı bir ülkenin davranışı değildir. - Rusya ile yakın ilişkiye girmektedir. Bunlar, öncülük ettiği Irak projesi batağa saplanan ve itibarlarını yitiren Amerikalı sağcıların görüşleri. Bu politikalara çok farklı bakan Amerikalılar da var. Mesela birkaç gün önce görüştüğüm önemli bir Türkiye uzmanı olan Stephen Larrabee, Türkiye'nin yeni Ortadoğu politikasını ABD ve Batı için bir şans olarak görüyor ve hangi parti gelirse gelsin bu çizginin devam edeceğini söylüyordu. Bize önceden verdiği, Foreign Affairs dergisinde yayınlanacak makalesinde de bu tezi işliyordu. ABD'deki sağcıların aksini düşünmesi anlaşılabilir. Ama Türkiye'de "ulusalcı" geçinenlerin, Washington'da en sağcı gruplarla flört etmesi ve kendi hükümeti aleyhine kulis yapması ne kadar milli, anlamak çok zor. Abdulhamit Bilici/Zaman
<< Önceki Haber AK Parti'nin suçları (!)-Yorum Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER