Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın eski basın
danışmanı, gazeteci Ahmet Tezcan, eski
CHP Genel Başkanı Deniz
Baykal'ın şahsıyla ilgili olarak açıklama yaptığını belirterek, ''Ben siyasetçi değilim, gazeteciyim.
Gazeteciliğin
kuralları neyi gerektiriyorsa şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da aynen uymaya devam ederim. Kural gereği, yayınlanmamış bir bilginin içeriğini ve bilginin kaynağını asla açıklamam. Bu noktadan sonra bir şey açıklanması gerekiyorsa, açıklaması gereken kişi Sayın Baykal'ın kendisidir'' dedi.
Tezcan, yaptığı açıklamada, kamudaki görevinin 31
Ağustos 2008 itibarıyla sona erdiğini anımsatarak, bu tarihten sonra serbest gazeteci olarak asıl mesleğini yaptığını belirtti.
Yaklaşık 30 yıldır devam eden gazeteciliği sırasında, meslek ilkelerine olan duyarlılığının meslektaşları ve kamuoyu tarafından yakınen bilindiğini ifade eden Tezcan, açıklamasında şunları kaydetti:
''Dört yıl önce kamu hizmetim sırasında, gazetecilikten yakınen tanıdığım, takdir ettiğim ve güvendiğim bir meslektaşım, bir mesleki refleks olarak Sayın Baykal ile ilgili olarak yayınlamak istedikleri bir haber konusunda benden
yardım istedi. Ben kendisine Sayın Başbakan'ın daha önce 'Her kim hakkında olursa olsun kişisel meselelerle ilgili olarak gelen bilgileri elinizin tersiyle itin' dediğini belirttim. O sıradaki görevimin gereği olarak benden bu yönde bir yardım istediğini de sözlü bilgi halinde Sayın Başbakan'a ilettim. Kendileri de daha önce açıkladığım tarzda bu tür konulardaki tavrını tekrarladı ve bu olay orada kapandı.''
-''HADİSE SİYASİ DEĞİL, GAZETECİLİKLE İLGİLİ''-
Bir meslektaşının kendisinin bulunmadığı bir
tartışma programında, Erdoğan'ın etik tavrının altını çizmek için, ''bir danışmandan sızan bilgi'' nitelemesiyle konuyu örnek olarak gündeme getirdiğini belirten Tezcan, açıklamasında şöyle dedi:
''Ben konunun başka yönlere çekilmemesi, karıştırılmaması ve resmi görevim sırasında birlikte çalıştığım danışman arkadaşlarımın yok yere zan altında kalmaması için,
Habertürk televizyonundaki İkide Bir programında 4 yıl önceki olayı anlatmak gereğini duydum. Dolayısıyla, hadise siyasi değil, gazetecilikle ilgili bir olaydır. Sayın Baykal'ın herkesçe bilinen siyasi alışkanlığıyla '
komplo' olarak nitelendirmesi yakışıksız bir suçlamadır.
Ben siyasetçi değilim, gazeteciyim. Gazeteciliğin kuralları neyi gerektiriyorsa şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da aynen uymaya devam ederim. Kural gereği, yayınlanmamış bir bilginin içeriğini ve bilginin kaynağını asla açıklamam. Bu noktadan sonra bir şey açıklanması gerekiyorsa, açıklaması gereken kişi sayın Baykal'ın kendisidir. Kişisel hayatıyla ilgili yayınlanan, söylenen ve konuşulan şeyleri yalanlayamadığı halde, 'komplo' yaftasıyla siyasi alana çekerek başkalarını suçlamak her ne kadar öteden beri bildiğimiz alışkanlığı ise de, hala ve her şeye rağmen kendisine yakıştıramadığımız bir tavırdır.
Bu duruma ise, üzülmek ve '
Allah halini güzelleştirsin' demekten başka elimden bir şey gelmez.''