Org. Başbuğ'a üç kritik soru

Sabah yazarı Nazlı Ilıcak, bugünkü köşesinde, Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'un gazetelere verdiği röportajlar ve gündemi meşgul eden konularla ilgili üç kritik soru sordu. İşte yazısının ilgili bölümü...

Org. Başbuğ'a üç kritik soru

İlker Başbuğ konuşuyor... Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, Hürriyet ve Milliyet gazetelerine demeçler verdi. Daha önce de, Haber Türk ile konuşmuştu. Belli ki, "savunma" perdesi altında, bu beyanlar sürecek. Tabii Genelkurmay Başkanı konuştukça, ister istemez tartışmanın içine de çekiliyor. Sözlerini onaylayanlar var; karşı çıkanlar var. Acaba, bu tavır Türk Silâhlı Kuvvetleri'ne yarıyor mu, yoksa yaralıyor mu, bunu zaman gösterecek. Üç noktaya takıldım: Bir: 3. Ordu Komutanı Org. Saldıray Berk hakkında söyledikleri: "Ordu komutanı ile yaptığımız görüşmelerde, konuya ilişkin olarak kendisinin de görüşleri sorulmuştur. Ordu komutanı, çeşitli defalar, bizlere, iddia edilen olaylarla hiçbir ilgisinin bulunmadığını ifade etmiştir." (Başbuğ, Işık Koşaner'e dönerek soruyor: "Hiç tereddüt var mı?" Koşaner: "Hayır yok...") Saldıray Berk, savcılığın çağrısına uymuyor ve ifade vermeye gitmiyor. İfadesini Genelkurmay Başkanı'na veriyor ve İlker Başbuğ, onun suçsuz olduğuna dair kanaatini, yanındaki Işık Koşaner Paşa'ya da onaylattırmak suretiyle, beyan ediyor. Koşaner, "Tereddüt yok" diyor. Biz boşuna mahkeme kurup, insanları yargılıyoruz. Ya da mahkemeler sadece siviller için var deyip, bu konuyu geçelim. *** İki: Org. Başbuğ, kamyon ihbarının hemen TSK'ya sorulmamasını eleştiriyor. "Polis yetkilileri ve savcının, askeri makamlarla bilgi teatisine girme gereği duymaması benim için çok önemlidir. TSK'yı ilgilendiren durumlarla, bizimle bilgi alışverişi yapılmalıdır. Aksi durumda kurumlar arasında çatışma olabilir" diyor. Oysa çuvaldızı başkasına batırmadan önce, iğneyi kendisine batırması gerekmez mi? Taşınan mühimmatla ilgili ne mülki amire, ne de Emniyet birimlerine haber verilmiş. Bir karpuz kamyonuna, 900 adet bomba yüklenmiş. Eskort da yok. Ve üstelik karpuz kamyonunun kullanılmasını, "güvenlik sebebiyle ve ekonomik açıdan" diye izah ediyor. Güvenlik meselesini hiç anlayamadım. Eskortsuz ve emniyet tedbiri alınmayan salaş bir kamyon, Muğla'dan Ankara'ya kadar geliyor. Ya önceden bilgi alan terörist bir grubun saldırısına uğrasaydı veyahut devrilseydi? Meskûn mahalden geçen bu kamyon hakkında Emniyet birimleri haberdar edilmez mi? Ankara Valisi'nin bile bilgisi yok. Bütçe'den en büyük payı alan Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin nakliye parasını düşünecek duruma düştüğünü ise hiç sanmıyorum. *** Üç: Bilgi alışverişi talep eden İlker Başbuğ, acaba şunu açıklayabilir mi? Savcılık, Ahmet Saraçlar'ın 3. Ordu Karargâhı'ndaki odasını aramak istediğinde neden izin verilmedi? Gene aynı davada, niçin Erzurum Orduevi'nde kalanların listesi, "güvenlik" ve "devlet sırrı" gerekçesiyle savcıya gönderilmedi? Genelkurmay Başkanı, açıklamalar yapıyor ama bence her konuşması yeni bir tartışma yaratıyor. Bizim sözümüzü dinleyecek değil ya! Herhalde bundan sonraki haftalarda da konuşmaya devam edecek. (NAZLI ILICAK / SABAH)
<< Önceki Haber Org. Başbuğ'a üç kritik soru Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER