Kimse bana şunu sormadı


GÜNLERDİR bir gazetecinin çıkıp bana şu soruyu sormasını bekliyorum. “Siz Magazin Gazetecileri Derneği üyesisiniz. Bu son olaylar hakkında ne düşünüyorsunuz?” Hayrettir, kimse çıkıp sormadı. Akıllarına mı gelmedi, yoksa “Sorsak ulaşamayız” diye mi düşündüler bilmiyorum. Önemli değil. Onlar sormadı ben düşüncemi söyleyeyim. ¡ ¡ ¡ Ama önce, pazartesi sabahı Hürriyet’in sabah toplantısındaki tartışmayı aktarmalıyız. Arkadaşlarımızın çoğu, bu olaylara neden olan magazin muhabirlerine karşı tepkiliydi. Magazin Servisimizin müdürü Selim Akçin ise çok ilginç bir durumdaydı. Bir kere, Timuçin Esen’e yapılan muamele ile Uğur Yücel’in başına geleni birbirinden ayırıyordu. Uğur Yücel olayında kameramanların Uğur Yücel’in üzerine gittiklerini ve yaptıklarının doğru olmadığını söylüyordu. Ancak öteki olayda bardan çıkan sanatçının da hataları bulunduğunu söylüyordu. Selim Akçin, Orhan Olcay ekolünden gelen, benim çok sevdiğim, gazeteciliğini ve ahlakını beğendiğim bir meslektaşımdır. Her zaman serinkanlıdır. Onun görüşlerine değer veririm. Dikkatle dinledim. Ama fark ettim ki, yazıişlerindeki arkadaşların çoğunu yeterince ikna edemedi. ¡ ¡ ¡ Bu meslekte magazin gazetecilerine en fazla anlayışla yaklaşan insanlardan biri benim. Son günlerde, gazetecilik anlayışımı eleştiren birçok yazı okuyorum. “Sitcom” gazeteciliği kavramı eleştiriliyor. Hiç itirazım yok. Herkesin fikri kendine. Ama ben artık bütün dünyada, tek tip gazetecilik anlayışının yıkıldığına inanıyorum. İnandığım bir başka şey de magazin dediğimiz şeyin, hayatımızı renklendirmedeki etkisinin giderek artması. Ben kendi payıma sadece Türkiye’dekileri değil, yurtdışındaki önemli magazin dergilerini de takip ediyorum. Amerika’dan gelen her arkadaşım bana, “People”, “US” gibi dergilerin ABD baskılarını getiriyor. Sabahları yürüme bandında yürürken bu dergilere bakıyorum. Evet, magazin, hayatın en renkli taraflarından biri. “Celebrity”, yani ünlülerin hayatı hepimizin ilgisini çekiyor. Onların hikâyeleri, bizim hayatımızın renkleri haline geliyor. Dernekteki arkadaşlarımdan ve öteki magazincilerden, şimdi yazacaklarımı, bu duygularımın ışığında okumalarını diliyorum. ¡ ¡ ¡ Geçen hafta yaşanan olaylar hiç hoş değildi. Hatta “hoş” kelimesi çok masum kalır. Bu kelimeyle yetinmek, yapılan işlere suç ortağı olmak anlamına gelir diye düşünüyorum. Magazin gazeteciliği, insanların haklarına tecavüz etmek değildir. İnsanları tuzağa düşürmek, onları zor durumda bırakarak perişan hallerini sergilemek değildir. Magazin gazeteciliği, “aktif” bir eylem değil, “pasif” bir takip işidir. Bu olaylarla ilgili görüntüleri izledim. Ben, o sanatçıların tarafındayım. Uğur Yücel gibi bir sanatçıya bunu reva gören bir gazetecilik anlayışının yanında olamam. ¡ ¡ ¡ Bu olaylar bize şunu gösteriyor. Artık magazin gazeteciliğini çok ciddi biçimde tartışmalıyız. Bu sözlerimden sakın, magazini, sıkıcı siyasi haberler düzeyine indirelim, resmi devlet ajansçılığı yapalım anlamını çıkarmayın. Sadece, insanlara zarar vermeyen, kamuoyu önünde bizi haksız çıkarmayacak bir gazetecilik davranış biçimi bulalım diyorum. Sonsöz: Hâlâ Magazin Gazetecileri Derneği kartımı taşıyorum.
<< Önceki Haber Kimse bana şunu sormadı Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER