Kürtlere Saddam’ın yaptığını yapalım!


CHP’li Onur Öymen önceki gün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bence utanç verici bir konuşma yaptı. Kürt sorunun çözümü için Dersim’i örnek gösteren Onur Öymen’in bu konuşması hakkındaki gerçek hissiyatımı kaleme almak herhalde suç unsuru oluşturur. Şu kadarını söyleyeyim... Öymen, “Dersim’de analar ağlamadı mı?” diye soruyor. Ağlamadı diyoruz. Çünkü ağlayacak ana kalmamıştı, kucaklarındaki bebeleriyle birlikte onlar da öldürülmüştü. Kaç bin insanın öldüğü veya öldürüldüğü bilinmiyor 1937-1938 olaylarında. İsyanın bastırılmasına katılan Muhsin Batur’un anılarına bir baksın Öymen. Kitap elimde yok, Bianet’ten alıntı yapıyorum. Bianet şöyle aktarıyor eski Hava Kuvvetleri Komutanı’nın anılarını: “Günlerden bir gün emir geldi, tren yoluyla Elazığ’a vardık, oradan da ilk durak Pertek olmak üzere harekete geçtik. İki aya yakın Dersim’de görev yaptım. Okuyucularımdan özür diliyorum ve yaşantımın bu bölümünü anlatmaktan kaçınıyorum.” Eski bir askerin anlatmaktan utandığı bir dönemi örnek gösteriyor bize bu emekli diplomat. Eski Dışişleri Bakanı ve dönemin Emniyet Müdürü İhsan Sabri Çağlayangil “Dersimlileri fare gibi boğdular, gaz kullandılar” dediği olaylar için hiçbir vicdan azabı duymuyor. Öymen örnek gösterecek kadar övdüğü bu olayların niye okullarda çocuklarımıza tarih dersinde okutulmasını savunmuyor anlamıyorum. Anlatın, Ermeni tehcirini, Dersim’i. Siz devleti beklemeyin, CHP yayınları olarak yapın bence, çünkü onlar sizin parti tarihinizin önemli bir parçası. Dersim’de dönemin yönetimi bölge halkına ne yaptıysa, yıllar sonra Saddam aynısını Halepçe’de yaptı. Bugün CHP sözcüsü bir siyasetçi benzer bir çizgi öneriyor. Demokratik açılım, Kürt açılımı, Milli Mutabakat... Ne derseniz deyin, bunları bir kenara bırakın. Türk olmayı kabul etmeyenlere, Türklüğün değerini bilmeyenlere, Türklere biat etmeyenlere, Dersim’de ne yapıldıysa onu yapalım diyor. Dillerini, dinlerini, kültürlerini inkar edelim, bastıralım, direnirlerse Dersim’de yaptığımızı yapalım diyor. Ne diyelim, paçan sıkıyorsa dene... Ya da sana kör ol demiyorum, kör olma da gör beni, diyorum... Bak şu tesadüfe ya da medyanın emir erleri Sufırdan zengin olan bir işadamını yanında işe başlamıştı bir arkadaşım. Bir gün sohbet sırasında ilk servetinin kaynağını sormuş, işadamı anlatmaya başlamış: “Ben 2-3 bin kadar radyo düğmesi ithal ettim. O zaman radyo düğmesi kıymetliydi. Bak şu Allah’ın işine Grundig o sırada Türkiye’de radyo montajı yapıyor ve gümrükte radyo düğmeleri kayboluyor. Yenisini getirmek için zaman yok. Bak şu Allah’ın işine, ben de düğme olduğunu duyuyorlar, gelip 2 katı fiyata alıyorlar.” Star’ın Dursun Çiçek gelişmeleriyle yıkılmadıysa manşeti bana bu işadamını hatırlattı. Genelkurmay’ın yasadışı internet sitelerinin manşetleriyle, Hürriyet ve Milliyet gazetelerinin manşetleri birebir uyuyormuş. Ne dersiniz? Bak şu Allah’ın işine. Ya da “Tak-şak gazeteciliği.” Biri tak emrediyor, diğeri şak yapıyor. Bir de uluslararası arenada gazeteciyiz diye kıyamet koparıyorlar. Özgür gazeteciliklerinin engellendiğini savunuyorlar. Hadi oradan. Siz emir erisiniz... Sadece fiyatınız biraz pahalı.
<< Önceki Haber Kürtlere Saddam’ın yaptığını yapalım! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER