Terör çözümsüz değildir (2)


Eğer 73 milyonluk bir ülkeniz, 800 bin mevcutlu bir ordunuz, binlerce yıllık şanlı bir tarihiniz, emsalsiz bir kültür ve medeniyetiniz varsa; dünyanın 17. büyük ekonomisiyseniz ve uluslararası ilişkilerde başa güreşiyorsanız siz ‘Büyük Devletsiniz’ demektir. Daha da önemlisi, arslanlar gibi evlâdı şehit düşünce ‘Vatan sağ olsun’ diyebilen, üç kıtada savaşmış, millî mücadele vermiş, -çok küçük bir hain grup haricinde- kaderde, tasada, kıvançta bir olmuş bir ‘Büyük Millete’ sahipseniz daha da güçlüsünüz demektir. Lâkin şu tablo, Türkiye gibi büyük bir devlete uygun bir tablo değildir: Sayıları 5 bin civarında bir terörist çete, 26 yıldır halkımıza ve güvenlik güçlerimize haince, kalleşçe saldırıyor. Bugüne kadar binlerce şehit vermişiz. Bu teröristler, siyasetteki temsilcileri, iç ve dış destekçileri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni düşman biliyor ve Türkiye’nin bölünüp parçalanması için uğraşıp duruyorlar. Terör örgütü bir komşu ülkenin topraklarında yuvalanmış durumda. Buradan ülkemize girip eylemlerini gerçekleştiriyor. Güvenlik güçlerimiz bu düşük yoğunluklu çatışmalarda fedakârlıklarla mücadele ediyor fakat kesin bir netice alamıyorlar. Önceki yazımızda belirttiğimiz gibi, en fazla birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz bir ortamda, yapılan yanlışlıkları uzun uzadıya sayıp dökecek değiliz. Şimdi, geçmişte yapılan hatâları bir tarafta bırakalım da terörle mücadelede önümüze beyaz bir sayfa açalım. *** Terörle mücadelede ana ilkemiz, Anayasa’nın 3. maddesinde ifadesini bulan, ‘Türkiye devleti, milleti ve ülkesiyle bölünmez bir bütündür’ ilkesidir. Bu ilkeden hiçbir şekilde tâviz verilemez. Terörle mücadelede, bir taraftan ‘demokratik açılım’a devam edilerek halkımıza her bakımdan sahip çıkabilmeli, onları teröristlerin, bölücü siyasetçilerin, iç ve dış provokatörlerin istismarından korumalı; diğer taraftan da hiç çekinmeden ve zaafa düşmeden kanunları uygulamalı ve her ne pahasına olursa olsun cesaretle güvenliği sağlamalıyız. Tabiatıyla terörle mücadelede sadece güvenlik tedbirleriyle yetinmemeli, devletin bütün imkânları kullanılabilmelidir. Terörle mücadelede ‘güvenlik tedbirleri’ bakımından âcilen şunlar yapılmalıdır: 1. Sınır Ötesi Harekât: Terörün Kuzey Irak’taki yuvalarına, hava destekli kapsamlı bir kara harekâtı yapılmalıdır. Bu, Türkiye’nin uluslararası hukuktan ve anlaşmalardan doğan meşru hakkıdır. Bu konuda Türkiye dışından gelecek itirazlar kararımızı değiştirmekte etkili olmamalıdır. Harekâtın hedefi ve süresi daha önce olduğu gibi dar tutulmamalı, terörist kamplarını ve Kandil Dağı’nı da ihata edecek şekilde, teröristlerin bulunduğu bütün mevzilerin temizlenmesi sağlanmalıdır. 2. Güvenlik Bölgesi: Sınır ötesi harekâtın bitiminde, derinliği 30 km. den az olmayan bir ‘Güvenlik Bölgesi’ oluşturulmalı; terör örgütü tam olarak bertaraf edilinceye kadar bu bölge devam ettirilmelidir. Terör eylemlerine karşı sınır tahkimatı bu bölgede yapılmalı ve mücadele güvenlik bölgesine çekilmelidir. Bu arada, Irak Merkez Yönetimi ile anlaşarak karşılıklı sınır tâdillerine gidilmesi düşünülmelidir. 3. Polis Özel Harekât Birimi: 28 Şubat’ta dağıtılan polis özel harekât birimi süratle tekrar faaliyete geçirilmeli; bu maksatla eski özel harekâtçılar toplanmalı ve süratle yenileri yetiştirilmelidir. ‘Polis Özel Harekât’ güçleri, komandolarla beraber gezici hareketli timleri oluşturmalı ve teröristlere karşı etkin şekilde kullanılmalıdır. 4. Bordo Bereliler: TSK’daki iyi yetişmiş bordo bereli komandolar arasından profesyonel subay ve astsubaylardan oluşturulacak yeterli sayıdaki timler, polis özel harekât güçleriyle koordineli olarak gezici hareketli birlikler hâlinde kullanılmalıdır. 5. Profesyonel Düzenli Birlikler: Terörle mücadelede, askerlik görevini yapan normal erat kullanımından artık vazgeçilmeli; tamamen profesyonel uzmanlardan meydana gelen, iyi eğitilmiş askerî birliklerin sayısı arttırılmalı ve güvenlik bölgesi ile sınırda konuşlandırılmaları sağlanmalıdır. 6. Âcil Müdahale Timleri: Çatışma ânında derhal çatışma mahalline gönderilecek ‘Âcil Müdahale Timleri’ takviye edilmeli ve teknik bakımdan güçlendirilmelidir. 7. İstihbarat Yapılanması: MİT’in koordinasyonunda yeni bir istihbarat yapılanmasına gidilmeli ve terörle ilgili bir ‘İstihbarat Ağı’ kurulmalıdır. 8. Uydu Kullanılması: Anlık istihbaratı temin etmek için uydu kiralanması, özel sektörün imkânlarından faydalanılması ve hava tarassut imkânlarının arttırılması sağlanmalıdır. 9. Psikolojik Harekât: Terörle mücadelede ‘Psikolojik Harekât’a ağırlık verilmelidir. 10. Teröristbaşının Tecridi: Teröristbaşının İmralı’yı bir terör komuta merkezi olarak kullanması engellenmelidir. *** Son olarak şu hususu altını çizerek belirtelim ki, devlet hiçbir zaman teröristle pazarlığa oturmaz. Bu konuda verilecek tâvizler millete pahalıya mal olur. Kısaca, artık terörle mücadele tek merkezden plânlı bir şekilde yapılmalı ve gereken tedbirler tereddüt edilmeden zamanında uygulanmalıdır.
<< Önceki Haber Terör çözümsüz değildir (2) Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER