Bir şehir efsanesinin sonu

Birilerinin 'IMF ile anlaşma için geriye sayım başladı' dediği yerde biz çıkıp 'IMF anlaşması yapılmayacak, hesaplarınızı buna göre yapın' demiştik.

Bir şehir efsanesinin sonu

Önemine binaen konuyu biraz baştan alalım. 2008 yılının son çeyreğinde ABD'de kriz derinleştiğinde Alman bankaları, uluslararası derecelendirme kuruluşları ve tabii ki onların yerli 'işbirlikçileri' 'battık, bittik' diye devreye girdi. 'Krizle gelen hükümet krizle gider, Ergenekon yaşar, biz de kolay kazanca geri döneriz' stratejisine döndüler. Söylentiye göre 2009 yılı sonu gelmeden Türkiye dış açıklar ve borçlarını döndürmede yaşanacak sıkıntılar sebebiyle iflasını açıklayabilir, devlet ve şirketler batabilirdi. Bu hem bir 'korku' hem de bazı çevrelerde ibret vericidir ki bir 'temenni' idi. Biz ise bu şartlarda zaten IMF anlaşmasının işe yaramayacağını ifade ettik. Öyle ya, güç Türkiye'den yana olduğu halde kendi çocukları tarafından alelacele 'hasta adam' olarak ilan edilerek IMF'nin kapısına konulan bir ülkenin, böyle bir anlaşmadan hiçbir sonuç alamayacağı açıktı. Zira IMF gelişmiş ülkelere ne öneriyorsa, şartlı kredi ile Türkiye'ye tersini dayatacaktı. Daraltıcı para ve maliye politikaları uygulatacaktı. Bu uygulama sadece elinde bolca devlet kâğıdı bulunduranların kârını şişirirdi. Zaten IMF anlaşması Türkiye için değil, büyük yerli ve yabancı firmaların desteklenmesi için kullanılacaktı. Tarihin kâr rekorunu açıklarken bile timsah gözyaşları dökmekten geri durmayan bankalar desteklenecekti. Ayrıca göreceli olarak Türkiye 'en iyi durumdaki' ülkelerden biri idi. Gerçekten de o dönemde bütçe açığı düşük (yüzde 2), kamu borçları Avrupa'da açık ara en düşük (GSYH'nin yüzde 40'ı kadar), bankaların durumu harika, şirketlerin kısa vadeli borçları da abartıldığı kadar yüksek değildi (kaldıraç oranları yüzde 50). Ayrıca borçlu şirketlerin hepsi 'yerli' olmadığı gibi, yerlilerin yurtdışından kendi kendilerine verdikleri borçlar da vardı. Ki bunun miktarının 40 milyar dolar civarında olduğu Merkez Bankası tarafından açıklandı. Başbakan 'Teğet geçecek' derken aslında bunları kastetmişti. Öyle de olduğunu görüyoruz. O dönemde hem IMF heyetinin hem de başka vesile ile ABD'lilerin yüzüne karşı söyledim: Yanlışları düzeltilecek, kontrol altına alınacak ülke Amerika. Kendini de dünyayı da batırdı. IMF'ye en çok da ABD'nin ihtiyacı var. IMF'cilere 'Neden bize yaptığınız önerileri ABD'ye yapmıyorsunuz?' diye sordum. Cevap yok tabii! Meğersem 'parayı verenler yanlışı da yaparmış.' Meğerse IMF, hiç de zannettiğimiz IMF değilmiş. İşte görüyorsunuz Yunanistan tahterevalli gibi inip çıkıyor. AB, 'IMF'yi yaklaştırmayın' diyor. Merkel-Sarkozy çifti 'Gerekirse AB için bir para fonu kuralım' diyor. Asya ülkeleri de aynı yolda. IMF uşaklarına 'kapak olsun'! İBRAHİM ÖZTÜRK-ZAMAN
<< Önceki Haber Bir şehir efsanesinin sonu Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER