Clinton'ın cevabı NTV'yi mutlu etmedi !

NTV'de objektiflikten uzak, yanlı yayın ve tutumu her geçen gün artıyor.

Clinton'ın cevabı NTV'yi mutlu etmedi !

NTV'de ABD dışişleri bakanı Hillary Clinton, NTV'yi değil de Cumhuriyet gazetesini ziyaret etmişcesine sorularla karşılandı. İşte NTV'den Çiğdem Anad'ın program başlar başlamaz ilk sorusu: Çiğdem Anad: 10 yıl sonra tekrar buradasınız. First Lady olarak gelmiştiniz, şimdi Dışişleri Bakanı. 7 yıl sonra AKP iktidarıyla Türkiye nasıl değişti, gözleminiz? Özellikle bazı Amerikalı siyasetçilerin düşündüğü gibi; Türkiye ılımlı İslam cumhuriyeti kurulması yolunda mı ilerliyor yoksa başka bir yolda mı? Hillary Clinton: Öncelikle çok teşekkür ediyorum beni davet ettiğiniz için; bugün beraber olma fırsatı verdiğiniz için. Tekrar Türkiye'yi ziyaret edebildiğim için çok mutluyum. Daha önceki ziyaretimin mükemmel bir ziyaret olduğunu hatırlıyorum. 1999'da eşimle beraber, depremden hemen sonra ülkenize gelme fırsatı bulmuştum. Ve doğrudan kendi gözlerimle Türk halkının direncini, cesaretini gözlemleme fırsatı bulmuştum. Bence Türkiye daha önce sayın Başbakan ve Dışişleri Bakanınız ile görüştüğüm gibi, demokrasi, modernite, laiklik ve İslam'ın, hepsinin birden var olabildiğini gösteren, dünya için çok sıra dışı bir örnek. Dolayısıyla ben bu konuda sadece Türkiye'nin geleceğine dair iyimser olmakla kalmıyorum, aynı zamanda ilişkilerimizin ortaklığımızın geleceğine dair de çok olumlu görüşlere sahibim. Bence Türkiye'nin kalkınma, gelişme ve reform yolundaki kendini adamış çabaları önemli; küresel lider olarak oynadığı rol de artıyor. Pınar Kür: Yani aşk her şeyden önemli. Bundan 50 yıl kadar önce oradaki kadınların seçecekleri meslekler sınırlıydı sizin de demin söylediğiniz gibi. İşte; sekreter, hemşire, manken ve hostes gibi. Ama son 50 yılda büyük bir ilerleme oldu. Şimdi artık Amerika'da kadınlar çok ön plandalar, çok iyi işler yapıyorlar. İşte, az daha başkan olacaktınız... Türkiye'de ise maalesef tam tersi oldu. Son yıllarda kadınların toplum içindeki yeri çok geriledi. Gittikçe geri plana itiliyoruz ve sesimizin kesilmesi isteniyor. Şimdi bu tersine dönmüş duruma bakıp siz kendi tecrübelerinizden yola çıkarak biraz bize önerilerde bulunabilir misiniz? Hillary Clinton: Ben Türk kadınlarını çok takdir ediyorum. Şu ana kadar tanıdıklarım ve yıllar içinde beraber çalıştığım Türk kadınlarını çok takdir ediyorum. Ve Türk kadınlarının birbirini desteklemesinin, her toplumda olduğu gibi, birbirini desteklemesinin ne kadar önemli olduğunun da bilincindeyim. 21. Yüzyıl'da bizim gibi demokrasilerde yaşayan bir kadın olmak ne kadar önemli... Annemin sahip olmadığı pek çok fırsata sahibiz bugün. Birbirimizi desteklemeliyiz ve bizim için doğru olan seçimleri yapabilmeliyiz. Bunu yapabilmek öylesine önemli ki, demokrasiler bize bir yaşam tarzını seçebilme hakkını veriyor. ABD'de tam zamanlı anne ve tam zamanlı eş olarak çalışanlar var. Ya da tam zamanlı iş kadını olup evlenmeyen ve çocuğu olmayanlar da var. Ama pek çok kadın benim gibi. Eşi, çocuğu ve ailesiyle işini dengeleyip elinden gelenin en iyisini yapabilmeye çalışıyor. Ama önemli olan şey, bu seçimleri yapabilmemiz. İşte biz böyleyiz, hepimiz aynı değiliz. Bize birisi çıkıp da "Sen kadınsın, böyle yapacaksın" dememeli. Hayır, ben kadınım, bir insanım; kadın olmaktan mutluyum ve önümdeki seçenekleri toplum içinde değerlendirerek var olmak istiyorum. Bence bu anlamda iki ülkenin, ABD ya da Türkiye olması arasında bir fark yok. Bu sürekli devam edegelen bir tartışma ve mücadele. Bu mücadele esasında her türlü eski fikirlerin zincirlerini kırmak, engelleri aşmak lazım ki bireyleri Tanrı'nın bahşettiği potansiyellerini kullanabilir hale gelmek yönünde tercihlerini kullansınlar. Bilim zekası olan bir kadın neden bir bilimkadını olmasın? Artık dünyanın önde gelen ülkelerinin hiçbiri nüfuslarının yarısını teşkil eden kadınların katılımlarını engellemiyor. Onların sunacaklarından faydalanmak istiyor. Ve böylelikle durmadan değişiyoruz, ilerliyoruz. İŞTE PROGRAMDA KONUŞULANLARIN TAM ÇÖZÜMÜ Çiğdem Anad: Haydi Gelin Bizimle Birlikte Olun... Çağrımıza Hillary Clinton da gelecek. Bu özel günün konuğu da çok özel; Amerika Dışişleri Bakanı Hillary Clinton. Önce First Lady olarak, sonra Senatör olarak, şimdi de Dışişleri Bakanı olarak, bizim dördümüzün konuğu olacak. Burada, Koç Müzesi'nde, konuklarımız da var: Üniversite öğrencileri, sivil toplum örgütleri temsilcileri... ABD'nin yeni yönetiminden bütün ülkelerin beklentisi, özellikle barış yönünden, yüksek. Türkiye'ye hoş geldiniz, bizim programımıza da hoş geldiniz. 10 yıl sonra tekrar buradasınız. First Lady olarak gelmiştiniz, şimdi Dışişleri Bakanı. 7 yıl sonra AKP iktidarıyla Türkiye nasıl değişti, gözleminiz? Özellikle bazı Amerikalı siyasetçilerin düşündüğü gibi; Türkiye 'Ilımlı İslam Cumhuriyeti' kurulması yolunda mı ilerliyor yoksa başka bir yolda mı? "TÜRKİYE SIRADIŞI BİR ÖRNEK" Hillary Clinton: Öncelikle çok teşekkür ediyorum beni davet ettiğiniz, bugün beraber olma fırsatı verdiğiniz için. Tekrar Türkiye'yi ziyaret edebildiğim için çok mutluyum. Daha önceki ziyaretimin mükemmel bir ziyaret olduğunu hatırlıyorum. 1999'da eşimle beraber, depremden hemen sonra ülkenize gelme fırsatı bulmuştum. Ve doğrudan kendi gözlerimle Türk halkının direncini, cesaretini gözlemleme fırsatı bulmuştum. Bence Türkiye daha önce Sayın Başbakan ve Dışişleri Bakanınız ile görüştüğüm gibi, demokrasi, modernite, laiklik ve İslam'ın, hepsinin birden var olabildiğini gösteren, dünya için çok sıra dışı bir örnek. Dolayısıyla ben bu konuda sadece Türkiye'nin geleceğine dair iyimser olmakla kalmıyorum, aynı zamanda ilişkilerimizin ortaklığımızın geleceğine dair de çok olumlu görüşlere sahibim. Bence Türkiye'nin kalkınma, gelişme ve reform yolundaki kendini adamış çabaları önemli; küresel lider olarak oynadığı rol de artıyor. Müjde Ar: ABD, dış ilişkilerini 'kadın yüzü'yle mi yumuşatmaya çalışıyor? Sizden önceki kadın bakanlar sertlikleriyle erkekleri aratmadı. Siz daha ılımlı ve kadınca; kısacası daha barışçı mı olacaksınız? "DOSTLARIMIZLA YENİDEN ÇALIŞMAK İSTİYORUZ" Hillary Clinton: Ümit ederim ki, iyi bir bakan olurum. Ben ülkemi en iyi şekilde; ülkemin değerlerini en iyi şekilde, en etkin şekilde temsil edebilmeyi arzu ediyorum. Tüm dünyaya yeni idaremizle beraber, Başkanımız Obama ile beraber, bir mesaj göndermeye çalışıyoruz. Verdiğimiz mesaj da şu: 'Biz tekrar ABD'nin dostlarıyla beraber çalıştığını, Türkiye ve diğer dostlarıyla beraber çalıştığını görmek istiyoruz.' "ÇOCUKLARA FIRSAT VERMELİYİZ" Yıllar önce siyasete girmemin sebebi şuydu: Elimden gelenin hepsini yaparak, çocuklara Tanrı'nın onlara bahşettiği potansiyeli gerçekleştirebilme fırsatı vermek istiyordum. Barışı ilerletebilmek için refahı daha iyi noktalara getirebilmek, herkesin birbirini daha iyi anlayabilmesini sağlamak için bütün çocuklara, ister Ankara'da, ister Alaska'da olsun, ne yapabilirsek onu yapalım ki, bu çocuk elindeki fırsatları, ne yeteneği ne becerisi varsa ortaya koyup sergileyebilmek için kullanabilsin. Böylelikle dış politikaya bakış açım da değişti. Ve bazen dış politikanın ciddi konuşmalarının ardında yatan mantık bu oldu. "OBAMA'NIN ZİYARETİ BENİ HEYECANLANDIRIYOR" Michelle Obama gibi ben de bir başkan eşiydim ve başkan eşi olmanın ne kadar önemli bir rol olduğunu da biliyorum. Bu çerçevede Michelle Obama'nın mükemmel bir iş çıkarttığını da düşünüyorum. Aynı zamanda sorumluluklarını da çok iyi dengeliyor. İki çocuğu var ve önceliği çocuklarının iyi durumda olmasına veriyor. Çünkü gayet iyi biliyorum, babanız başkan seçildiğinde ve siz hâlâ çocuksanız, gerçekten de zor bir durumdur. O iki küçük çocuğun ev hayatlarının düzenli devam etmesini sağlamak çok önemli. Michelle Obama'nın bu yolda çok etkin bir şekilde çalıştığını görüyorum. Ülkesini etkili bir elçi olarak temsil ediyor. Bundan önce Sayın Dışişleri Bakanınız'a, Sayın Başkan ve Bayan Obama'nın, tarihi henüz kesinleşmemiş olsa da, bir ay içinde Türkiye ziyareti gerçekleştireceklerini söyleme fırsatım da oldu. Yolda gelirken, esasında uçakta bu kararı nihai tarihe kavuşturmaya çalışıyorduk. Bundan çok heyecanlandım çünkü bu da Sayın Başkan ve benim Türkiye ile olan ilişkilerimize verdiğimiz önemi gösteriyor. Pınar Kür: İlk günden beri eşinizin politik kariyerine her aşamada destek oldunuz. Ama kendi politik kariyerinize başlamadan önce onun başkanlığının son dönemini, hatta son yılını beklediniz. Yani önceden erkekler gitsin de kadınlar sırasını mı beklesin; böyle bir zorunluluğumuz mu var? "HAYATIM TAHMİN EDİLMEZLERLE DOLU" Ama daha sonra gerçekten de deneme kararı verdim. Senatör olarak görevlerimden memnundum; başkanlık yarışına da girdim ve çok çekişmeli bir süreç geçti biliyorsunuz Obama ve benim aramda. Ve tekrar Senatör olarak rolüme geri döndüm. Tamamen beklenmeyen bir şekilde Sayın Obama beni arayıp Dışişleri Bakanı olmak isteyip istemediğimi sordu. Böyle bir şeyi tahmin edemezdim. Benim hayatım aslında tahmin edilmezlerle dolu. Sabah kalkıp şunu yapacağım diye emin olarak başlamıyorum. Kalkıyorum, 'bugün ne olacak acaba' diye bekliyorum ama gerçekten de çok şanslı olduğuma inanıyorum düşünüyorum. Çok sıradışı, heyecan verici, manevi tatmini yüksek ve zorlukları başarma mutluluğu ile geçen bir hayatım var. (İzleyici) Korcan Atalar: İyi günler Sayın Clinton. Benim sorum şöyle olacak: Acaba en son ne zaman aşık oldunuz ve basit bir hayat süren basit bir kişi gibi hissettiniz? "EN SON NE ZAMAN AŞIK HİSSETTİM..." Hillary Clinton: Sorunuzun ilk kısmını duydum; 'En son ne zaman aşık hissettim' diye sordunuz. Eşime aşık olduğum zaman. Esasında ben ve eşim 1975 yılından bu yana evliyiz. Hukuk fakültesindeyken tanıştık ve 1971 yılının ilkbaharında tanıştık. Ve birbirimizle sohbet etmeye başladık ve ondan sonra beraber olmaktan, sohbet etmekten, beraber bir hayat sürdürmekten hep mutlu olduk, bundan zevk aldık. Çok uzun bir zaman geçti. Ama geçtiğimiz 17 yıl içinde eşim başkan seçildikten sonra gerçekten de dışarıya çıkıp alışveriş yapmak ve sadece arkadaşlarımızla o anın keyfini çıkartmak, bir restorana gitmek ve sadece konuşmak istediğimiz zaman, kişiler tanınmadan, fark edilmeden bir yemek yemek, gerçekten de çok zorlaştı. "EN İYİ ZAMANLARIM AİLEMLE GEÇİRDİKLERİM" Ama bence en özel ve en güzel zamanlar; eşim ve kızım ile beraber geçirdiğimiz, basit şeyler yaptığımız zamanlardı. Sinemaya gittiğimiz, bir araya gelip sohbet ettiğimiz, beraber oyunlar oynadığımız, kart ve kutu oyunları oynadığımız zamanlardı, uzun yürüyüşlere çıktığımız zamanlardı. Kızım artık kendi hayatıyla meşgul ama bize katılabildiği zamanlarda çok mutlu oluyoruz. O zamanlar, bizim için en özel zamanlar. Kolay değil, gerçekten de ama bu sükunet içindeki zamanları bulabilmek, bu spot ışıkları altında olmadığımız, sadece kendimiz gibi olduğumuz ve beraber olmaktan mutlu olduğumuz kişilerle olduğumuz zamanlar, en iyi zamanlarımız. Aysun Kayacı: En içten hoş geldin dileklerimizi iletmek istiyoruz. Aramızda olduğunuz için çok teşekkür ediyoruz. Hillary Clinton: Ben de burada olduğum için çok memnunum. Aysun Kayacı: Bildiğiniz gibi global dünyada önyargılı bir bakış var ve bu bakış tüm doğuyu tek bir kimlikte algılar ve orada yaşayan halkları tek bir kimlik olarak görür. Hala burada uçan halılarla seyahat ettiğimizi düşünenler var. Tabii ki siz kendi tecrübelerinizle böyle olmadığını biliyorsunuz. Peki siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? "FARKLILIĞIMIZ DA BENZERLİĞİMİZ DE VAR" Hillary Clinton: Dünya esasında gerçekten de gittikçe küçülüyor; gittikçe daha yakın bağlarla bağlanıyoruz. Bu programa gelirken yolda bir yandan da elimdeki materyalleri okuyor ve yanımdakilere sorular yöneltiyordum. "Genç Amerikalılar ile genç Türkler arasındaki ortak yönler nelerdir?" diye sordum. Türkiye'deki ve Amerika'daki gençler dünya üzerinde sosyal platformları kullanma sırasında bir ve iki numarada yer alıyorlar; birisi birinci sırada, diğerleri ikinci sırada... Bunu gerçekten de çok çarpıcı buldum. Gerçekten de iki kültür birbirleri arasında bağ oluşturmayı seven iki kültür. İster bir kahveye gitmek olsun, bir kafeye girmek olsun, yüz yüze oturup sohbet etmek olsun ya da facebook'a girip yazışmak olsun bu ortak noktalardan bir tanesi. Peki çok ortak noktamız var ama bunu ilginç kılan şey de şu; farklılıklarımız da var. Farklı tecrübelerimiz, farklı geçmişlerimiz, farklı tarihimiz var. Ortada çok büyük bir zenginlik olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla gerçekten de Türkiye'ye gelen genç Amerikalıların sayısının artması, genç Türklerin ABD'yi ziyaret etmesi ve karşılıklı eğitim programlarında yer almaları. Sayın Dışişleri Bakanı'yla bu konuda da bir açıklama yaptık. 'Karşılıklı öğrenci değişim programlarını artıralım' dedik. Pek çok farklı yönümüz var ama çok da ortak yönümüz var... Değerlerimiz ve aramızdaki ittifak da çok önemli. Sadece bizler için değil, dünyanın geri kalanı için de önemli. Türkiye'ye bir lider gözüyle bakılıyor. Sayın Başbakan'la ve Sayın Dışişleri Bakanı'yla yaptığım görüşmelerde Türkiye'nin dünyanın geri kalanına ne şekilde yardım ettiğini kendi gözlemlerimizle aktardık. Bu mali krizde benim ülkemdekinden daha iyi bir liderlik gösterildi; pek çok başka ülkedekinden daha iyi bir liderlik gösterildi. Dolayısıyla Türkiye'de takdir edilecek çok şey var. Aradaki farklılıkların bu ortaklıklarla birleşmesi çok hoş bir deneyim yaratıyor. Hillary Clinton: Orta şekerli... Orta şeker benim karakterime daha uygun. Bir kere bana denmişti ki, ben hep orta yolu bulmaya çalışan birisiymişim karakter olarak. Esasında bu bence de doğru. Her iki uçtan birinde olmak çok heyecan verici, ama genellikle hayatın geneli ortalarda akıyor. Dolayısıyla kahveye geldiğimde de orta şekerli alacağım. Çiğdem Anad: Orta şekerli kahveniz gelirken biraz 'çok şekerli' konuşalım. Biz sizin Gazze'de öldürülen çocuklara, Irak'ta öldürülen kadınlara, Türkiye'nin kanayan Güneydoğusu'na, kendi ülkenizin insanlarına gösterdiğiniz hassasiyeti göstermenizi bekliyoruz. Bu yönde somut olarak ne yapacaksınız? Dünyada yükselen anti Amerikancılığı kırmak için ne yapacaksınız? "IZDIRABI DİNDİREBİLECEK ŞEYLER YAPABİLİRİZ" Hillary Clinton: Ben geçtiğimiz Pazar günü Mısır'da Şarm El Şeyh'teydim. Ve bu ziyaretim sırasında Gazze'deki insanlık krizinden ,orada çekilen acılardan bahsettim. Çünkü bu hem beni, hem Başkan Obama'yı, hem de hükümetimizi çok yakından ilgilendiren bir konu. Ve buraya aktarmak üzere milyonlarca doları tahsis etmiş vaziyetteyiz. Oradaki acıları dindirmek ve yeniden inşasına yardımcı olmak için. Şu anda dünyada o kadar çok şey aynı anda oluyor ki, 15, 20, 25 sene önce bunu tahmin bile edemezdik. Dolayısıyla gözlerimizi açık tutmamız, bir yerde bir ıstırap varsa bunu fark etmemiz lazım. Uçan halımıza binmek ya da hemen sihirli değneğimizi sallamak mümkün olmayabilir. Ama hepimizin bu acıyı, bu ıstırabı dindirmek için yapabileceğimiz bir şey olabilir. "BİRBİRİMİZİ ARTIK YABANCI GÖREMEYİZ" Örneğin Amerika'daki sağlık hizmetine erişimi olmayan çocuklar için pek çok çalışma yaptığım günleri hatırlıyorum. Ya da özellikle çatışma bölgelerindeki kadınlar ve çocukların istismar edildikleri, mağdur hale düşürüldükleri pek çok ortamı biliyorum. Dolayısıyla uluslararası camia olarak bir araya gelmemiz ve insanlık için ortak çalışıyor olmamız lazım. 21. Yüzyıl'ın en büyük zorluğu bu. Biz artık birbirimizi tamamen yabancı olarak göremeyiz. 'O başka dinden, başka renkten' diyemeyiz. Bu sebepten onları daha az insan olarak değerlendiremeyiz. Bizim özel bir sorumluluğumuz var, bizim artık evrensel insan hakları ve insan değerleri için beraberce, ayakta, yan yana durmamız lazım. Ama sadece konuşmak için değil, beraberce çalışıp bir şeyler yapmak için bunu gerçekleştirmemiz gerekiyor. "OBAMA'YLA PEK ÇOK ŞEYİ DEĞİŞTİREBİLECEĞİZ" Özellikle savaşın ve çatışmaların insanlar üzerindeki etkisi ki kadınlar ve çocuklar benim özel ilgi alanım; kalbimde özel yeri olan alanlar. Altı haftadır Dışişleri Bakanı'yım ve bu mevkii kullanarak değişiklik yaratmak istiyorum. Başkan Obama'dan dolayı artık pek çok şeyi değiştirebileceğiz. Bundan önceki politikaları artık devam ettirmeyeceğiz. Başkan Obama Irak'tan çıkacağımızı duyurdu zaten. Biz Irak'ı terk edip gideceğiz gibi değil. Fakat biz askeri güçlerimizi Irak'tan çıkartacağız ve Iraklılar ile beraber çalışmaya devam edeceğiz. Aynen Türk hükümeti ve Türk halkına yardımcı olmak için çalıştığımız gibi, Türkiye'deki gibi gelişmiş ve gelişmekte olan bir demokrasiye sahip olabilmeleri için onlarla çalışmaya devam edeceğiz. STK'lar ve hükümetlerle birlikte... (İzleyici) Gökçen Sevdeğer: İyi günler Sayın Clinton. Acaba aile yaşantınız aktif politikaya girdikten sonra nasıl değişti? Hillary Clinton: Ben özel hayatımdan çok şeyi feda etmek durumunda kaldım ki bundan da üzüntü duyarım. Keşke buna mecbur kalmasaydım. Mesela hemen kaldırım üstü kafelerde oturmayı sadece orada oturup insanların gelip geçişini seyretmeyi çok arzu ederdim. Bu benim için artık mümkün değil. Sırf alışveriş yapmak için dükkanlara girip alışveriş yapabilmeyi isterdim. Bunlar esasında günlük hayatın ufak tefek, alışılagelmiş küçük zevkleri ama eskisi kadar yapıp zevk alamadığımız şeyler bunlar. "BAZI ŞEYLER KAYBEDİYOR, BAŞKA ŞEYLER KAZANIYORUM" Ama bir faydası da var: başkan eşi olduğum dönemde de pek çok şey yapabiliyordum ve bu güce sahiptim. İnsanlara yardımcı olabiliyordum, onları dinleyebiliyordum; yardım edebilme isteği ile yaklaşıp imkanları seferber edip yardım edebilme yetkinliğini sergileyebiliyordum. Senatörken New York halkına yardımcı oluyordum. İşini kaybetmiş bir kişiye ya da sağlık hizmetlerine erişimi olmayan bir vatandaşımıza yardımcı olabiliyordum. Şimdi yeni görevimle beraber artık benim içim ABD'nin insanlara yardım verebilmesi üzerinde etkim olacak ve mağdur durumdaki kişilere yardımcı olabilme imkanım olacak. Bir şeyleri kaybediyorum ama başka şeyler kazanıyorum. Hayat bu; aynı anda her şeye sahip olamıyorsunuz; seçim yapmanız gerekiyor. Bu yıl bu sebepten dolayı ülkeme yardım etmek Başkan Obama ile çalışmaktan heyecan duyuyorum. Müjde Ar: Yemin töreninizde eşinize; "Acı ve tatlı tüm tecrübeleri yaşattığı için teşekkür ederim" dediniz. Bu tırnak içinde acı tecrübelerin üstesinden nasıl geldiniz? Siyasetin gücüyle mi yoksa aşkın gücüyle mi? "HEP SEVDİM SEVİLDİM; GERİ KALAN FONDAKİ MÜZİK" Hillary Clinton: Aşkla ve affetme duygusuyla, dostlukla ve aileyle... Aile, inanç ve dostlar; bunlar benim hayatımın özünü oluşturuyor. Ben hiçkimsenin hayatının hep düzgün seyreden bir gemi gibi gittiğini düşünmüyorum. Böyle bir kişiye ben henüz rastlamadım. Ben çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Çok sıradışı, bana her zaman destek olmuş bir ailem var. Ve bu macerada her zaman benimle beraber, benim yanımda oldular. Bir kadın arkadaşım vardı, 1-2 sene önce hayatını kaybetti. Önde gelen bir tıp doktoruydu. Kendisi ABD'de bunun çok yaygın olmadığı dönemlerde, aşağı yukarı 40 sene önce tıp profesörü oldu ve ona şu soru soruluyordu; "Önyargıları ve kadınlara karşı ayrımcılığı nasıl bertaraf edip tıp doktoru oldunuz?" Dedi ki: "Harika bir hayatım oldu, çok ayrıcalıklıydım. Çünkü bütün bunlara sahip olabildim. Ve bana verilen bu onursal mevkilere sahip oldum ama felsefem şudur: Hep sevdim ve sevildim; geri kalanı fondaki müziktir." Pınar Kür: Yani aşk her şeyden önemli. Bundan 50 yıl kadar önce oradaki kadınların seçecekleri meslekler sınırlıydı sizin de demin söylediğiniz gibi. İşte; sekreter, hemşire, manken ve hostes gibi. Ama son 50 yılda büyük bir ilerleme oldu. Şimdi artık Amerika'da kadınlar çok ön plandalar, çok iyi işler yapıyorlar. İşte, az daha başkan olacaktınız... Türkiye'de ise maalesef tam tersi oldu. Son yıllarda kadınların toplum içindeki yeri çok geriledi. Gittikçe geri plana itiliyoruz ve sesimizin kesilmesi isteniyor. Şimdi bu tersine dönmüş duruma bakıp siz kendi tecrübelerinizden yola çıkarak biraz bize önerilerde bulunabilir misiniz? "TÜRK KADININI TAKDİR EDİYORUM" Hillary Clinton: Ben Türk kadınlarını çok takdir ediyorum. Şu ana kadar tanıdıklarım ve yıllar içinde beraber çalıştığım Türk kadınlarını çok takdir ediyorum. Ve Türk kadınlarının birbirini desteklemesinin, her toplumda olduğu gibi, birbirini desteklemesinin ne kadar önemli olduğunun da bilincindeyim. 21. Yüzyıl'da bizim gibi demokrasilerde yaşayan bir kadın olmak ne kadar önemli... Annemin sahip olmadığı pek çok fırsata sahibiz bugün. Birbirimizi desteklemeliyiz ve bizim için doğru olan seçimleri yapabilmeliyiz. Bunu yapabilmek öylesine önemli ki, demokrasiler bize bir yaşam tarzını seçebilme hakkını veriyor. ABD'de tam zamanlı anne ve tam zamanlı eş olarak çalışanlar var. Ya da tam zamanlı iş kadını olup evlenmeyen ve çocuğu olmayanlar da var. Ama pek çok kadın benim gibi. Eşi, çocuğu ve ailesiyle işini dengeleyip elinden gelenin en iyisini yapabilmeye çalışıyor. "KADIN OLMAKTAN MUTLUYUM VE..." Ama önemli olan şey, bu seçimleri yapabilmemiz. İşte biz böyleyiz, hepimiz aynı değiliz. Bize birisi çıkıp da "Sen kadınsın, böyle yapacaksın" dememeli. Hayır, ben kadınım, bir insanım; kadın olmaktan mutluyum ve önümdeki seçenekleri toplum içinde değerlendirerek var olmak istiyorum. Bence bu anlamda iki ülkenin, ABD ya da Türkiye olması arasında bir fark yok. Bu sürekli devam edegelen bir tartışma ve mücadele. Bu mücadele esasında her türlü eski fikirlerin zincirlerini kırmak, engelleri aşmak lazım ki bireyleri Tanrı'nın bahşettiği potansiyellerini kullanabilir hale gelmek yönünde tercihlerini kullansınlar. Bilim zekası olan bir kadın neden bir bilimkadını olmasın? Artık dünyanın önde gelen ülkelerinin hiçbiri nüfuslarının yarısını teşkil eden kadınların katılımlarını engellemiyor. Onların sunacaklarından faydalanmak istiyor. Ve böylelikle durmadan değişiyoruz, ilerliyoruz. Çiğdem Anad: Başbakan'la görüştünüz... Dışişleri Bakanlığı'nın İnsan Hakları Raporu mevzu oldu mu? Başbakan bu rapordan biraz rahatsız olmuştu, size "Nasıl bir rapor bu sayın Clinton?" diye sordu mu? Hillary Clinton: Esasında sordu. Bu konu üzerinde görüştük, tartıştık. Tamamen dengeleri oturtma konusundaki zorluklar üzerinde de konuştuk. Açık ve dinamik bir medya ve ifade özgürlüğü konusunda görüştük. Mesela ben kampanyamı yürütürken öyle medya kuruluşları vardı ki, benimle ilgili tek bir satır yazmıyorlardı. İfade özgürlüğünü muhafaza edebilmek çok zor ama medya bizi anlıyor mu, doğru aktarabiliyor muyuz, bu önemli. Yoksa bazı durumlarda bütün hikayeyi her zaman doğru veremeyebiliyorlar. İnsan hakları konusunda çok büyük gelişmeler kaydedildi her alanda. Bu anlamda Türkiye'nin bu gelişmeleri sürdüreceğine eminim. Aysun Kayacı: Çok şıksınız, takip ediyorum. Giyim kuşamınızla ilgili bir soru yönlendirmek istiyorum. Kıyafetlerinizi siz mi seçiyorsunuz? Peki eşinizin kıyafetlerine karışır mısınız? Peki Bayan Obama'nın kıyafetleri ve özellikle bugünlerde kolsuz kıyafetleri çok tartışılıyor Amerika için ilkel bir tartışma değil mi sizce? "GÜZEL GİYİNME KONUSUNDA YETENEKSİZİM" Hillary Clinton: Öncelikle bence Michelle Obama mükemmel görünüyor. Gerçekten de çok kısa bir zaman içinde pek çok kadının takdirle izlediği bir figür haline geldi. Sadece giyimi kuşamıyla değil, yaşam tarzıyla, bir bütün olarak, sunduğu model olarak böylesine bir görüntü imaj çiziyor. Size bakıyorum, buradaki diğer güzel giyinmiş hoş hanımlara bakıyorum; ben hiç bir zaman bu tarzda bir insan olmadım. Jeanlerin giyildiği dönemde benim kızım da yetişti, ben de bir kısmını yakaladım ama sizleri görüyorum; çok hoş bir sitiliniz var. Ama benim için çok yetenekli bir alan olduğunu söyleyemeyeceğim. Çiğdem Anad: Programınızın son derece sıkışık olduğunu biliyoruz, çok teşekkür edeceğiz. Ama lütfen konuklarımız da fotoğraf çekimi için buraya gelsin, size hep beraber veda edelim.
<< Önceki Haber Clinton'ın cevabı NTV'yi mutlu etmedi ! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER