O açıklama da planın bir parçası mıydı?

Kod adı 'Kafes' olan eylem planının gayrimüslimlerle ilgili yönüne özellikle değindim. Çünkü Taraf gazetesinde yayınlanan planın o bölümü, Hrant Dink, Rahip Santoro ve Zirve Yayınevi cinayetlerine açıklık getiriyordu.

O açıklama da planın bir parçası mıydı?

Saldırılar birer 'operasyondu'. Yani planlı, programlı, organize silahlı eylemlerdi. Amaç da Hükümet'in meşruiyetini bilhassa Batı ülkeleri karşısında yok etmekti. *** Plandaki bir başka dehşetengiz nokta ise Rahmi Koç Müzesi'nde patlatılacak olan bombaydı. 14 Kasım 2008 günü, müzeye bağlı Uluç Ali Reis adlı eski denizaltıda patlayıcılar (TNT kalıpları, vs.) bulunmuştu. Ancak müze yetkilileri Emniyet'e haber vermek yerine, nedense Kuzey Deniz Saha Komutanlığı'nı aramıştı. Buradan gelen ekip, patlayıcıları götürmüş, daha sonra da, 'adeta delilleri yok etmek için' malzeme imha edilmişti. Durumu inceleyen savcılar ise askeri rapora inanmadılar. Patlayıcılar eskiden kalmış olamazdı. Ortada apaçık bir saldırı hazırlığı vardı. 'Kafes'te de zaten böyle yazıyordu: Hatta eylemin büyük yankı uyandırması için, müzede çok sayıda çocuk varken patlama gerçekleştirilecekti! (Yani az daha çocuk katili olacaklardı. Bazıları zamanla düşmanına benziyor galiba.) *** Bu korkunç plan ortaya çıkınca ilginç tepkilere şahit olduk. Örneğin biri 'Bu adamlar deli mi' diyordu. Hayır, deli filan değiller. Darbe atmosferini oluşturmak... Bir grubu harekete geçirmek ve başka bir grubu suçlamak için tam da böyle şeyler yapılmıyor mu? Hem Türkiye'de, hem dünyada... Dünyadaki en esaslı örnek, İtalyan Gladio örgütünün 2 Ağustos 1980'de Bologna kenti tren istasyonuna koyduğu bombadır. 85 kişinin öldüğü, 200'den fazla kişinin yaralandığı bu korkunç eylemin amacı, solcuları suçlamaktı! Bunun için de askeri istihbaratın başı olan Gladio'cu General Pietro Musumeci uygun yerlere aramalar sırasında bulunacak sahte deliller yerleştirmişti. Neyse ki gerçek ortaya çıktı. *** Bizdeki Danıştay Saldırısı (17 Mayıs 2006) da bundan çok farklı değildir. Öncelikli amaç saldırıyı İslami kesimin üstüne yıkmaktı. Eğer Alparslan Arslan yakalanmasaydı; başaracaklardı da... Hatırlayın: Herkes rolünü ne de güzel oynamıştı! Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer alelacele saldırının 'Laik Cumhuriyete' yapıldığını ilan etti. Ergenekon dostu medyacılara göre bu 'Türkiye'nin 11 Eylülü' idi. Böylece Ankara'nın laikçi orta sınıfı galeyana geldi. Arslan'ın öldürdüğü Danıştay üyesi Mustafa Yücel Özbilgin'in cenazesinde bakanlar yuhalandı. Saldırının asıl büyük hedefi ise o günden başlayarak, tansiyonu yükseltmek ve AKP'yi sindirerek, Mayıs 2007'deki cumhurbaşkanlığı seçimini kendi adaylarının kazanmasını sağlamaktı. *** Peki, "bu adamlar deli mi?" Her şeyi söyleyebilirsiniz: Bu adamlar vicdansız. Bu adamlar ahlaksız. Bu adamlar katil. Bu adamlar acımasız. Ama kesinlikle deli değiller. Biz sıradan vatandaşları dehşet içinde bırakan planları gayet soğukkanlı bir biçimde yapıyor ve uyguluyorlar. Atatürk'ten, laiklikten filan bahsetmelerine kanmayın. O laflar çaylakları kafalamak için. Öyle ulvi bir amaçları filan yok: Sadece güç ve itibar istiyorlar. Bir de imtiyazlarını kaybetmemek! EMRE AKÖZ-SABAH
<< Önceki Haber O açıklama da planın bir parçası mıydı? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER