Raporlarımız depreme hazır

"İstanbul'da 7.5'lik depremde 50 bin kişi ölecek" diyen pek çok rapor var ancak bunun için önlem alan olmadı"

Raporlarımız depreme hazır

İşte Prof. Dr. Mustafa Erdik'in İstanbul kâbusu raporu: Olası depremde 40-50 bin kişi ölecek, 300 bin kişi yaralanacak, 5-6 bin bina tamamen çöküp 40-50 bin bina ağır hasar görecek. Haliç sular altında kalacak." PROJELER BİLE ONAYLANMADI Yedi yıldır bu uyarıları duyuyoruz. Sonuç: Çürük binaların yıkılıp yenilerin yapılması gibi planlar yerine, viyadük güçlendirme gibi 'yara sarma' projeleri üretildi. Bu projeler bile Bayındırlık'tan geçmedi. Afet yasası ise hâlâ Meclis'te. İstanbul hazır değil Olası İstanbul depremi ile ilgili 'kâbus senaryoları' da 'araştırmalar' da tamam... Ancak devlet bunların hayata geçirilmesinde pek başarılı değil! Güçlendirilmesi gereken viyadüklerde bile 7 yılda ancak ihale aşamasına gelinebildi. Yıllardır hep aynı nakarat: İstanbul'da büyük bir deprem olacak. Buna göre araştırmalar yapılıyor, senaryolar hazırlanıyor. Sonuç Türkiye'yi gözyaşına boğan 17 Ağustos depreminden bu yana geçen 7 yılda uzmanların raporlarına karşın ciddi bir adım atılmadı. İşte son örnek Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Deprem Mühendisliği Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Erdik'in hazırladığı deprem senaryosu... 7.5 büyüklüğünde bir deprem olursa İstanbul'da 5-6 bin bina tamamıyla çökecek, 40-50 bin insan ölecek. Erdik'in raporunun detayları yukarıdaki "İstanbul kâbus senaryosu" grafiğinde... Ancak ortadaki tüm senaryolara rağmen 7 yıldır yapılan çalışmalarda bir ilerleme sağlanamadı. İstanbul'daki potansiyel hasar raporunda geçen zamanda bir değişiklik olmadığını vurgulayan Mimarlar Odası Başkanı Bülend Tuna "Bundan sonra yapılacaklar, depreme dayanamayacağı düşünülen yapı stokunun güçlendirilmesi ve yenilenmesi olmalı" diyor. Çok konuşulmasına rağmen bununla ilgili gelişme olmadığını anlatan Tuna şöyle devam ediyor: "Çeşitli projeler üretildi ama tablo ortada. Tarihi yerler için ise durum daha da acı. Bunların doğal bir yıpranmışlıkları var. Yıllardır deprem ve benzeri olaylara dayandılar ama herhangi bir bakım görmediler. Olası bir depremde ayakta kalmaları bu şekliyle mümkün değil. Özellikle tarihi ve turistik mekânlarla ilgili sorumlu, farklı kurumlar olunca, kimin neyi, ne kadar yaptığı bilinmiyor. Hazırlıklar hep deprem sonrası için. Oysa öncesi için sosyal devlet sınıfta kalmıştır." 500 YENİ OKUL BİNASI YAPILDI Eldeki imkânlarla depremin ardından sadece kamu binalarının güçlendirilmesi için sadece projelerin hazırlanabildiğini belirten İstanbul Bayındırlık İl Müdürü Ercan Yazıcı da, Dünya Bankası'nın İstanbul Valiliği'ne bağlı kurduğu özerk bir ofisin ortaya çıkan projeleri şubatta yeni yeni ihale etmeye başlayacağını belirtiyor. Bu iş için 400 milyon dolarlık bir fon ayrıldığını anlatan Yazıcı şöyle diyor: "Bunun 300 milyon doları kamu binalarına, geri kalan 100 milyon dolarlık kısmı da altyapı, itfaiye, haberleşme ağının güçlendirilmesi için harcanacak. Biz yaklaşık 1.5 milyon metrekare kamu binasının güçlendirme projesini kendilerine hazırladık. İstendiği zaman parça parça bunları gönderiyoruz. Biz kaynağımız, paramız olmadığı için proje ürettik. 3 yılda yaptığımıza gelince; deprem yönetmeliğine uygun 500 yeni okul binası yaptık. İstanbul'da 180 kamu kuruluşu var. Bunların içinde gizliliği olan askeri binalar da var. Hepsinden gerekli envanterleri almamız da mümkün değil." ÖNCELİKLİ VİYADÜKLER LİSTESİ Boğaziçi Üniversitesi Deprem Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Nuray Aydınoğlu ise Boğaziçi Köprüsü'ne bağlanan viyadüklerin beton örtülerinin dökülüp, demirlerinin paslandığının ve korozyona uğradığının yapılan çalışmalarla ortaya çıktığını belirtiyor. 1970'li yılların başında çevre yolları yapılırken inşa edilen viyadüklerin Boğaziçi Köprüsü'nün devamı olsa da birbirlerinden bağımsız bulunduklarını vurgulayan Prof. Dr. Aydınoğlu şunları söylüyor: "Bu nedenle Boğaziçi Köprüsü viyadüklerden ayrı olduğu ve asma köprü olduğu için endişemiz yok. Asma köprüler depreme dayanıklı köprülerdir. Ortaköy'deki 408 ve 409 numaralı ve Yıldız çıkışındaki 411 numaralı viyadükler stratejik açıdan önemli. Biz 408 numaralı viyadükte özel incelemelerde bulunduk. Viyadükün beton örtüleri dökülmüş, demirleri paslanmış, korozyona uğramış. Bakımı yapılmamış. Büyük hasar riski var. Ancak bu hasarlar özel tekniklerle giderilebilir. Diğerlerinde de benzer hasarlar var." "KİMSE BİZE DANIŞMADI" Benzer tespitler Ulusal Deprem Konseyi Başkanı Prof. Dr. Haluk Eyidoğan tarafından da dile getiriliyor. Fayın nereden geçtiğine, hangi fay hattının kırılacağına ilişkin tartışmalara girmeye gerek olmadığını söyleyen Prof. Dr. Eyidoğan, "İstanbul'u etkileyecek büyük bir deprem bekleniyor. Bu kaçınılmaz ancak böyle bir depremde can ve mal kaybını en aza indirmek için neler yapmak lazım, nasıl önlemler almalıyız, bunlar konuşulmalı" diyor. Çalışmaları izlediklerini ve fikirlerini söylediklerini vurgulayan Prof. Dr. Eyidoğan "Ama maalesef bize danışan da yok, yardım isteyen de" diye konuşuyor. Mühendislikte sınıfta kaldık, afet yönetmede fena değiliz Prof. Dr. Oğuz Gündoğdu (İstanbul Üniversitesi): "Mühendislik hizmetlerinde sınıfta kaldık. Yapılması gerekenlerin yüzde onunu bile yapmadık. Afet yönetme alanında fena değiliz ama sivil toplum örgütlerini planlamaların içinde daha iyi bir şekilde konumlandırmamız lazım. Bilimsel araştırmalarda ortak çalışma hiç yok. Herkes tuttuğu yerden çekiyor. Mesela Gemlik'te hemen araştırmalara girişilmeliydi. Ama birçok kişi bir şeyler yaptı sonra da ben yaptım oldu. Her şeyi bir araştırmanın sonucunda ifade edebilme noktasında olmamıza rağmen bir karanlık oluşuyor. Paylaşmıyorlar bilgiyi. Televizyonda yapılan tartışmaların önemli bir bölümü masa başında yapılmalı, yapmıyorlar. Bilerek yapmıyorlar, kendilerinin tek seçici olması gibi bir anlayış var. Bu kurumsal bazda da var, kişisel bazda da var. Bir üniversite diyor ki 'Ben anlarım, diğerleri anlamaz.' 30 yıl içinde her an olabilecek şekilde 7'nin üzerinde bir depremin olma olasılığı yüzde 60 ve zaman ilerledikçe bu olasılık artıyor. Bunların hepsi veri temeline dayalı söylemlerdir. 3 bin okuldan sadece 254'ü için gereken yapılmıştır. Bu rakam bile vahameti ortaya koyuyor." Her yıl 200 bin kişi geliyor, risk büyüyor Prof. Dr. Haluk Eyidoğan Ulusal Deprem Konseyi Başkanı "Gerçekten İstanbul'un geleceği ile ilgili alınan kararların birisi depremdir. Ama tahmin ediyorum ki onları da aşan noktalar var. Düşünün ki bir kente her yıl 200 bin kişi geliyor ve siz bunu kontrol edemiyorsunuz. İstanbul'un sadece içinin planlaması yetmez. Öncelikle göçün durdurulması lazım. Biz mevcudu bile rehabilite etmekte zorlanıyoruz. İstanbul'un şu anda bir çevre düzenlemesi yapıldı ve belediye meclisinde onaylandı. İlk defa İstanbul ilini kapsayan bir çevre düzeni planı var. Ama bunun uygulanması lazım. Aksi takdirde onlarca rapor raflarda bekler, zamanaşımına uğrar, hiçbir şey yapılmaz. Bütün gün fay muhabbetleri yapmakla hayatta bir yere varamayız." SABAH
<< Önceki Haber Raporlarımız depreme hazır Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER