Yine seçim, yine aynı senaryo

Yerel seçimlere odaklanan Türkiye, halkın tercihlerine gölge düşürecek bildik senaryolarla karşı karşıya.

Yine seçim, <b>yine aynı senaryo</b>

Anayasa Mahkemesi'nin son noktayı koyduğu belde belediyeleri konusu krize dönüşmüş durumda. Adrese ve kimlik numaralarına göre oluşturulan seçmen kütükleri de tartışmaya açıldı. İP ve DSP, kütüklerin iptali için Danıştay'a başvurdu. Bu girişimin fikir babası tanıdık bir isim. Cumhurbaşkanlığı krizine yol açan 367 skandalının öncüsü eski Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Sabih Kanadoğlu. Seçime gölge düşürecek girişimleri bazı medya gruplarının da desteklediği belirtiliyor. Eski Bakan Hasan Celal Güzel'e göre 'birtakım medya'nın ve muhalefetin amacı, seçime gölge düşürmek. Güzel, "AK Parti'nin bu seçimlerden yüzde 50'nin üzerinde oy alacağını çok iyi biliyorlar. 22 Temmuz seçimlerine yaptıkları gibi, mahallî seçimlere de gölge düşürmek istiyorlar." diyor. Güzel, bu senaryoyu daha önce yazılmış bir oyun olarak yorumluyor: "Şimdiden Sabih Kanadoğlu gibi 'hukuk sihirbazlarıyla' da seçimin meşru olmadığını iddia etmek niyetindeler." Eski Bakan Mehmet Keçeciler de yargının tepesindeki tartışmayı demokrasi açısından son derece sakıncalı buluyor. "Danıştay yetkisini aştı, sorun da buradan çıktı." diyen Keçeciler şöyle konuşuyor: "Seçim kazanma ihtimali olmayan partiler tartışmayı körüklüyor. Seçimlerle ilgili tek yetkili YSK. Belediyeleri kapatma konusunu Anayasa Mahkemesi karara bağladı. Noktayı koydu. Bu hem YSK'yı, hem Danıştay'ı bağlar. Danıştay'ın kararı ise yanlıştır. Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin ise Anayasa Mahkemesi'nin kararına atıfta bulunarak, "Buna uymak herkesin görevidir." uyarısını yapıyor. Devamı 14'te Sabah yazarı Yavuz Donat'ın seçmen listelerine özel bir ilgisi var. Donat, "Medyanın işi ne yandaş ne de karşıt olmak. Bizim işimiz, araştırıp konunun doğrusunu vermek. Bu konular yazılıp çizilirken ne kadar araştırılıyor? Sabahtan beri bu konuyu araştırıyorum; yeterince yetkiliye ulaşamıyorum; ama herkes kafasından yorum yapıyor." tespitinde bulunuyor. Donat, bu konunun yargıya taşınmasından son derece rahatsız. Bunun tıpkı Cumhurbaşkanlığı seçimlerini yargıya götürmek gibi hata olacağının altını çiziyor: "Ortada problem varsa, siyasetçiler kendi aralarında çözmeli." Siyasetbilimci Doğu Ergil, Donat'la hemfikir. Ergil, "YSK ve siyasi partiler, problemleri uzlaşarak çözerlerse, yine rejimin meşruiyetini sorgulayan tartışmalara varmayız." diyor. Ergil, ortaya çıkan olumsuz seçim psikolojisinin bir an önce giderilmesini istiyor. Türk Parlamenterler Birliği Başkanı Hasan Korkmazcan, siyasi partilerin bu konuyu seçim propagandasının bir unsuru haline getirmesine tepkili. Korkmazcan, "El ele verip, seçim güvenliği ortamını oluşturmaları gerekir. 1946 ve 1977 dışında seçimler pek tartışma konusu olmadı. Yerel seçimler öncesinde, seçim sonuçları tartışmaya açılmayacağı bir ortam oluşturulmalı. Yargının Anayasa ile belirlenmiş görev ve yetkilerinin eksiksiz yerine geldiğine dair kamuoyunun tatmin edilmesi gereklidir." ifadelerini kullanıyor. Eski Bakan Mehmet Keçeciler, yargının tepesinde yaşanan tartışmayı demokrasi açısından son derece sakıncalı bulduğunu dile getiriyor. Keçeciler, şöyle devam ediyor: "Danıştay, yetkisini aştı, sorun da buradan çıktı. Seçimleri kazanma ihtimali olmayan partiler ve muhalefet tartışmaları körüklüyor. Bu yaşananlar, seçime olan, demokrasiye olan güveni sarsar. Bunun yapılmaması gerekir. Yargının üst kademesinde Danıştay, Anayasa Mahkemesi ve YSK arasında ihtilaflar oluştu. Bu Türkiye açısından sağlıklı bir durum değil. Türkiye'de seçimin güvenilirliği yargının teminatı altında. Seçimlerle ilgili tek yetkili YSK. Belediyelerin kapatılma kararı ise farklı bir olay. Anayasa Mahkemesi konuyu karara bağladı. Son noktayı koydu. Anayasa Mahkemesi'nin kararı, hem yürütmeyi hem de yargı organlarını bağlar. Hem YSK'yı, hem Danıştay'ı bağlar. Danıştay'ın kararı ise yanlıştır. Sıkıntılı ve ciddi bir problem taşımaktadır. Anayasa Mahkemesi haklı olarak kararını savunuyor. Danıştay ise yetkisini aşmıştır. Bu durum, Türkiye'de anayasal bir kaos ortamı meydana getirir, seçimi sıkıntıyı sokar. Herkesin sınırları Anayasa ile bellidir. Danıştay, sınırlarını aşmıştır. Sorunun temeli budur. İktidarın da acemiliği var. İçişleri'nde, bizim başlattığımız Mernis'te mükerrerlik olmaz. Vatandaşı psikolojik olarak hazırlamak gerekir." Demokrat Parti (DP) Genel Başkan Yardımcısı Nevzat Ceylan, insanların seçime olan güven duygusunun azaltılmaması gerektiğine dikkat çekiyor. Eski Milletvekili Cevdet Akçalı ise şunları kaydediyor: "Değişik ülkelerde seçimlerde gözlemci olarak görev aldım. Onlar, bunu halletmiş. İlmin ve teknolojinin verdiği imkanlarla bu işler halledilmediği sürece tartışmalar sürer. Ne yaparsanız yapın, kaybeden taraf benzeri iddiaları ileri sürecektir. Ortada suistimal olmasa da canlı tutacaklardır. Ak Parti ya da başka bir partinin 6 milyon fazla seçmeni kendisi için yazması mümkün mü? Kaybeden bu tip kozları kullanır. Tabii ki, bu tür tartışmalar demokrasiyi yaralar. Bu yaralamaya fırsat vermemek lazım." YSK'nın 5 üyesi Danıştay'dan Anayasa Mahkemesi yerine Danıştay'ın kararına uyan Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üye yapısıyla dikkat çekiyor. YSK'nın sayıları 11 olan asil ve yedek üyelerinden 5'i Danıştay'dan geliyor. Bu üyelerin, hem YSK hem de Danıştay'da aynı anda görev alması dikkat çekiyor. Danıştay'ın beldelerle ilgili tartışmalı son kararında Danıştay'dan gelen üç asil üyenin de oyu bulunuyor. YSK üyeleri, Yargıtay ve Danıştay üyeleri arasından belirleniyor. Anayasa'ya göre, YSK, yedi asıl ve dört yedek üyeden oluşuyor. Üyelerin altısı Yargıtay ve beşi Danıştay genel kurullarınca kendi üyeleri arasından salt çoğunlukla seçiliyor. Bu üyeler, aralarından bir başkan ve bir başkan vekili seçiyor. Yargıtay ve Danıştay üyeleri arasında ad çekme ile ikişer yedek üye ayrılıyor. YSK, bazı kararlarını asil üyelerle, bazılarını ise üyelerin tümünün katılımı ile alıyor. YSK'nın tartışmalı kararı Yargıtay'dan 4, Danıştay'dan ise 3 üyenin katıldığı toplantıda oybirliğiyle verildi. Kurulun kararlarına karşı başka mercilere başvurulamıyor. Metin Arslan, Ankara DSP, kütüklerin iptalini istedi İşçi Partisi'nin ardından DSP, seçmen kütüklerinin yeniden düzenlenmesi için Danıştay'a dava açtı. DSP'li Tayfun İçli, Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK), seçmen kütüklerinin, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri'nin belirlediği listeye göre oluşturulmasını içeren güncelleştirme genelgesi ve YSK ile Nüfus Müdürlüğü arasında imzalanan 5 Eylül 2008 tarihli protokolün iptalini ve yürütmesinin durdurulmasını istedi. İçli, dava dilekçesinde, Danıştay'dan, seçmen kütüklerinin adres kayıt sistemindeki bilgiler esas alınarak belirlenmesine imkan tanıyan 4597 sayılı kanunun iki maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurması gerektiğini savundu. İçli, yargının görev alanına girmesine rağmen, seçmen kütüklerinin, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) kayıtları esas alınarak oluşturulduğunu, bu düzenlemenin Anayasa ve yasalara aykırı olduğunu ileri sürdü. MHP de aynı görüşleri içeren bir dilekçe hazırlayarak YSK'ya verdi.
<< Önceki Haber Yine seçim, yine aynı senaryo Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER