İstanbul'da çırpınan bir padişah

Sultan II. Abdülhamid devrinde Filistin’de yaşanacakların onlarca yıl evvelinden görüldüğü anlaşıldı.

İstanbul'da çırpınan bir padişah

Abdülhamid’in Filistin Çığlığı Dr. Hüseyin Özdemir’in kaleme aldığı, Yitik Hazine Yayınları tarafından yayınlanan Abdülhamid’in Filistin Çığlığı isimli eserde İsrail devleti kurulmadan yarım asır evvel Osmanlıların Filistin’deki İsrail tehlikesini ön gördükleri ortaya konuluyor. Padişaha 4 Ağustos 1891’de sunulan bir raporda “… bundan beş on sene evvel en fazla on kuruş kıymeti olan bir arazi bugün Yahudiler tarafından iki yüz üç yüz ve bazen daha ziyade bir kıymetle satın alınmaktadır. Ziraat ehli, paraya olan tamahı(düşkünlüğü) ve bu taifenin desiselerine (hilelerine) dayanamayıp arazisini teslime mecbur kalmaktadır. Bugün Hayfa’dan Azze’ye kadar olan sahilleri yüzde elli orandaki bir kısmını tasarruflarına alarak diğeri mühim mevkilerde hayret verici bir şekilde büyük ve Avrupa’dakilere benzer köyler-koloniler teşkil edip tam usulüne uygun ziraat etmektedirler. Faraza beş sene zarfında yalnız bir köyde iki milyon kök üzüm yetiştirdikleri ve tarım için her uygulamayı içeren gayet muntazam bir mektebden ziraat erbabı yetiştirdikleri gibi birçok sanayi çeşidini içeren muntazam bir mektebden dahi maharetli sanatkârlar yetiştirmektedirler. Zaten şimdiden Kudüs ve havalisinin san’at, ticaret ve zira’ati ellerine geçirdiklerinden bundan beş on sene sonra müslim ve gayr-i müslim ahali, o yörede ellerinde bulunan araziyi mecbur kalarak Yahudilere satacaklar şimdi Yahudilere nisbeten yüzde on, on beş mertebesinde olan dükkân ve mağazalarını kapayıp bütün Filistin topraklarını Beni İsrail’e teslim ile Kudüs’ten gideceklerdir.” Yaşananlara karşı Sultan II. Abdülhamid, 16 Nisan 1900’de emir yayınlayarak sadece Müslüman göçmenlerin Osmanlı topraklarına girişine izin verilmesini, gayrimüslim unsurlara müsaade edilmemesini isteyerek tedbir almaya çalışır. Hükümet, padişahın iradesinin “İslami olmayan muhacirlerin kabul edilmemesi merkezinde olduğu” nu dikkate alarak, gelen Yahudi ve Hristiyan olan Kossakların geldikleri ülkelere iade edilmesi gerektiğine karar verir. 21 Kasım 1900 tarihinde “İbranî Misafirler İçin Mukaddes Topraklara Giriş Şartları” adı altında yeni bir nizamname ilan etmiştir. Dört maddeden oluşan bu yeni nizamnamenin birinci maddesinde, dünyanın herhangi bir ülkesinden kalkıp Filistin’i ziyaret etmek isteyen her Musevi’ye, her şeyden önce üzerinde mesleği, milliyeti ve yolculuk sebebinin yazılı olduğu bir tezkere ya da pasaport edinme zorunluluğu getirilmiştir. İkinci maddesinde, Musevilerin Filistin’e vardıkları zaman bu tezkereleri pasaport memurlarına teslim etmeleri, bunun karşılığında ise kendilerine geçici ziyaret ve oturma tezkeresi verileceği, Musevilerin 30. günün sonunda Filistin bölgesini terk etmek zorunda oldukları, aksi takdirde konsoloslukların onayı ve Osmanlı zaptiyelerinin yardımıyla sınır dışı edilecekleri belirtilmiştir. Nizamnamenin üçüncü maddesi ile Filistin bölgesindeki mahallî karakolların tezkereyi verdikleri kişilerin adlarını, Filistin’e giriş tarihlerini ve adreslerini aylık sicillere geçirme zorunluluğu getirilmiştir. Nizamnamenin dördüncü maddesinde ise, süresi dolan Musevilerden “kırmızı tezkere” alınarak orijinal pasaportlarının verilmesi ve bu işlemden sonra gönderilmeleri bildirilmiştir. Bu tedbirlere karşı Filistin’e yerleşemeyen Yahudiler yakın mahallere yerleşmeye başlar. Osmanlı Meclisinde yabancı ülkelerden göç eden Musevilerin Arz-ı Filistin’de iskanları yasak olduğu gibi, Arz-ı Filistin civarı ile Suriye ve Beyrut vilayetleri dahilinde iskanları da yasaklanır. Ancak alınan bütün benzer tedbirler Filistin’e göçü önlemeye yetmeyecektir. Özellikle bölgede açılan hastane ve okulların faaliyetleri ve köylülerin topraklarını yüksek bedellerle Yahudi yerleşimcilere kaçak yollarla satmaları yarım asır evvelinden Filistin’in kaybına yol açacaktır. Ne yazık ki Sultan II. Ab ABDÜLHAMİD’İN FİLİSTİN ÇIĞLIĞI Filistin Yahudilerin, Hıristiyanların ve Müslümanların tarih aynasıdır bir bakıma. Abdülhamid’in Filistin Çığlığı, eski inançlarını kaybeden ve Hıristiyanlık dönemi başladıktan sonra yeni dine en çok direnen Yahudilerin, batıl ve bencil bir ideoloji oluşturarak Kudüs'e sahip olmak için verdikleri mücadele, fitne ve ihtilallerinin, dinmeyen kan ve gözyaşlarının tarihi yansımasıdır. Sultan II. Abdülhamid Han’ın, “Ecdâd-ı izâmımın kan karşılığında memalik-i şahanemize ithal ettiği bir karış toprağı dünya altınına vermem, veremem...” “… zira bu vatan bana değil, milletime aittir. Milletim bu vatanı kanlarıyla mahsuldar kılmışlardır. O bizden ayrılıp uzaklaşmadan tekrar kanlarımızla örteriz.” sözleriyle İslam adaleti ve hoşgörüsünün yerine zulmün hâkim olma mücadelesine karşı bir çığlıktır. Kitap beş bölümden meydana geliyor. 1. bölüm: Filistin’in idarî, dinî ve sosyal tarihine genel bir bakış 2. bölüm: Filitin’de kutsal ve tarihi mekanların tanıtımı 3. bölüm: Filistine Yahudi yerleşimi 4. bölüm: Büyük devletlerin Hristiyanlara ve Yahudilere hamilik yapması 5. bölüm: Filitin’e Yahudi yerleşiminin önlenmesi için alınan önlemler Kitapta Filistin’le ilgili tarihi, siyasi, sosyal bilgiler genel olarak verildikten sonra Osmanlının son döneminde Yahudilerin Filistin’e yerleşme mücadeleleri üzerinde ağırlıkla durulmuş. Filistin’e Yahudi göçü meselesine Sultan II. Abdülhamid Han’ın, çok hassasiyetle bakmasına, Yahudi göçünü önleme ve Yahudilerin Filistin”de toprak satın almalarını yasaklamasına rağmen, Yahudi göçü ve yerleşiminin önlenemeyişinin sebepleri, kitapta üzerinde durulan en önemli hususların başında geliyor.
<< Önceki Haber İstanbul'da çırpınan bir padişah Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER