Leblebi gibi doping tüketiliyor

Dünya Dopingle Mücadele Ajansı'nın (WADA) hazırladığı ve kamuoyuna açıkladığı ikinci doping raporu hayli ses getirdi.

Leblebi gibi doping tüketiliyor

WADA'nın iki ay önceki raporunda, Rusya'yla ilgili iddialar ortaya çıkmıştı. Rus atletizminde sistematik Doping olduğunu ve Uluslararası Atletizm Federasyonları Birliği (IAAF) Başkanı Lamine Diack'ın iki oğluyla beraber rüşvet karşılığı bu suçu hasıraltı ettiği ifade edilmişti.

Rusya Atletizm Federasyonu'nun, IAAF üyeliği askıya alındı ve Rus atletler, uluslararası müsabakalardan men edildi. Raporda hayli ilginç detaylar var. Rüşvet, yolsuzluk, şantaj ve adam kayırma gibi yasa dışı tüm yollara göz yumulan IAAF'de, dopingli atletlerin aklandığı detaylı şekilde ifade ediliyor. Aslında WADA'nın bu iki raporuyla sporların anası şeklinde nitelendirilen atletizmin dünyadaki imajının çöktüğünü görüyoruz.

Dünyada yankı uyandıran ve içinde Türkiye'nin de yer aldığı bilgiler sonrasında ülkemizdeki yetkililerin de şapkalarını önlerine koyarak düşünmeleri hayli elzem. Alkol ve sigara gibi sporcular arasında adeta bağımlılık haline gelen dopinge karşı, Türkiye gerektiği kadar tedbir almıyor. Ülkemizin dopingle ciddi anlamda tanışması Süreyya Ayhan'la başladı. Olimpiyat madalyaEşref Apak ve Nevin Yanıt'la devam etti.

KADINLAR BİR SÜRE SONRA TIRAŞ OLUYOR

İsmini vermek istemeyen üst düzey bir milli atletin konuyla ilgili söyledikleri insanı ürpertiyor: “Bu işi üst düzeyde yapan neredeyse tüm sporcularımız leblebi, çerez gibi ilaç kullanıyor. Bayan sporcularımız bir müddet sonra sakal tıraşı olmaya başlıyor. Erkeklerin hormonları bozuluyor. Ancak para kazanma ve başarı hırsı insanların gözünü bürümüş.”

Ünlü sporcu, dopingin dünyada sistemli ve profesyonel şekilde, Türkiye'de ise daha acemice alındığını iddia ediyor. İşin trajik yanı, bu durumu yöneticilerinden antrenörlerine kadar herkes çok iyi biliyor. Mazeret ve savunmaları da hazır: “Herkes yapıyor, biz yapmasak başarılı olamayız.”

Devletin vaat ettiği servet değerindeki ödüle kavuşmak için öncelikle büyük müsabakalara katılım barajlarının geçilmesi gerekiyor. İnsanın bedenini son haddine kadar zorlayan atletizmde saliseler ve milimetreler çok önemli. Bu da sporcuları ilaca yönlendiriyor. Atletler ilk etapta ergojenik yardımcılar denilen performans artırıcı maddeler alıyor. Bir süre sonra bağımlı hale geliyor. Daha sonra devreye, dopingi denetimlerde göstermeyen ‘siliciler' denen başka ilaçlar giriyor. Böylece iş uzayıp gidiyor.

 Eğer Türkiye atletizmdeki dopingli, rüşvetçi imajını düzeltmek istiyorsa, yurtiçindeki sporcularını çok iyi denetlemeli. Bu denetimin ilk ayağı ise eğitim ve ödül yönetmeliğinde yapılacak düzenleme. Burada şunu da hatırlatmadan geçmeyelim. Doping almadan ülkemizi alnının akıyla temsil eden sporcular ödüle layık görülmeli. Bu birçok şeyi değiştirir.

Aslı Çakır, rüşvet iddialarını yalanladı

Dünya Anti-Doping Ajansı'nın (WADA) 2012 Londra Olimpiyatları'nda, bin 500 metrede altın madalya kazanan Aslı Çakır Alptekin'in doping yaptığı, ortaya çıkmaması için de Uluslararası Atletizm Federasyonları Birliği'nden (IAAF) iki yetkiliye rüşvet verdiği iddia edildi. Raporda 8 yıl müsabakalardan men cezası alan olimpiyat şampiyonu Alptekin'den, test sonuçlarının üstünü örtmek için para istendiği de yer aldı. Gelişmelerin ardından suskunluğunu bozan sporcunun eşi ve antrenörü İhsan Alptekin, yaşananların gerçeği yansıtmadığını dile getirdi. Kimseye el altından para vermediklerini açıklayan İhsan Alptekin, “WADA da aldığı yanlış bilgiler sonrası duyuru yaptı. İnsanları yanılttı. Biz kimseye 35 bin Euro'yu vermedik.” dedi.

ZAMAN/Nurullah Kaya
<< Önceki Haber Leblebi gibi doping tüketiliyor Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER